![]() |
Tweet |
İnsanoğlu bazen öyle haddini aşıyor ki hayret etmemek elde değil, kimisi işini gücünü bırakmış ahir zaman peygamberi Hz.Muhammed’e saldırıyor, bir başkası Kur’an hakkında ileri geri konuşuyor, kimisi de Şeriat kavramı üzerinde Müslüman çocuklarının kafasını karıştırıyor.
Tutturmuşlar Hz.Aişe annemizin evlilik yaşı üzerine polemik oluşturuyorlar, halbuki Peygamberimizle evlenmeden önce başkası tarafından evlenme niyetiyle sözlenmişti, babası Ebubekir(ra) Müslüman olunca adam Aişe(ra) ile evlenmekten vazgeçmişti, "ben Müslüman kızıyla evlenmem" diye, elimizdeki deliller gösteriyor ki müminlerin annesi Hz.Aişe 18 yaşından Muhammed (sav) ile sosyal statüsü yüksek bir evlilik yapmıştır. Arıca iki kuruşluk aklı olan 1400 yıl önce vuku bulan bu hadise üzerinde ileri geri konuşup, vaktini kaybeder mi? Sana ne o evlilikten, eğer o evlilikte bir anormallik olsaydı zaten senin ataların o zaman kuduracaklardı, peygamberi kötülemek için.
Birileri iftira edip, yok efendim 6 yaşında, 9 yaşında evlendi, dolayısıyla bu yaştaki kız çocuklarını yaşlılarla evlendirmek sünnettir diyenler var yalanını uyduruyorlar, yazıklar olsun! Böyle bir iftiradan şeytan bile kaçar diye düşünüyorum.
Bir de Kur’anı kerim için toplama kitaptır diyenler var. Yahu Kuranı Kerimde öyle işaretler var ki bu günün gelişmiş bilimi dahi hala kavrayamamış, buyur insanın anne karnındayken geçirdiği aşamaları bakın, hala da bilim Allah’ın bu konuda verdiği bilgiyi tam olarak çözememiştir. Bunu jinekoloji alanında Doçent olan bir tabip, sunumunda bizzat itiraf etti.
Kadının biri güya akademisyenmiş, bir yandan Tanrıyı inkar ederken diğer yandan twettir hesabında adına Mitani Tanrısı koymuş, önce Kur’anı Tarih kitabı yapıyor, sonra bunun üzerine ileri, geri konuşuyor, bir az da dilbaz, ağzı laf ediyor bir sürü yalanlar uydurarak lafazanlık yapıyor. Diğer konuşmacıların da çoğu onları dinliyor bir de C-14’ten bahsederek, arkeolojik bilgilere müracaat edip konuşmalarına bilimsel bir değer katıyor. Fakat Kur’an hakkında zırcahil, sadece kendisi gibi cahil olan kimselerin cehaletini arttırıyor.
Israrla söz hakkı istedim, bana söz verildi ama sözümü yarıda kestiler. Dedim ki;
Ben C-14’ün ruhunu bilen bir Kimyacıyım, ayrıca son on yıldır Kur’an üzerinde çalışan bir Kur’an talebesiyim. Kur’an bir tarih kitabı değildir, Kur’an bilimle ters düşecek bilgileri içermiyor ki, bilim onu çürütecek bilgiler buluşlar bulsun.
Malum peygamberler zamanında revaçta olan, halk tarafından önem arz eden değerlere uygun mucizelerle gelmişler.
Hz.Musa(as) sihiri yenecek mucizelerle, Hz.İsa(as) hastalara şifa dilediğinde iyileşmelerine sebep olacak bir mucizeyle,
Hz.Muhammed(sav) fesahat ve belağatın yüksek olduğu bir dönemde gelmiş öyle ki, Kur’anı okununca, içerdiği belağata hayran kalıp iman etmediği halde secde edenler olmuş, “yiğidi öldür, hakkını yeme” misali.
“Veşşemsi vedduhaha,
vel kemeri iza telaha,
vennehari iza cellaha…” şu ahenge bakın aman Allah’ım.
O günün edipleri şairlerinin tabir yerindeyse Kur'anın bu ahengine ağızları açık kalıyordu.
Akıllarına bir fikir geldi ve dediler ki, bu bir kitapsa muhakkak içinde bazı yanlış kelime ve ifadeler olur, onu araştıralım. Bir komisyon edasıyla Kur’anın incelediler ve kendi aklınca üç tane kelime budular ve dediler ki bu üç kelime Arapça’da yok bu kelimeler yanlış kullanılmış.
Tezderi, Kübbar, Uccab
Tezderi istihza(alay etme), Kübbar(kebir-büyük anlamında), Ucap(acip acaip)
Daha sonra Arapçası sade, beliğ ve hikmet sahibi bir yaşlıyı cemaate davet ettiler bu sözleri kullanmak için toplumda birkaç defa; oradan kalk oraya otur, yok yok şuraya otur diyerek, alaylı bir eda ile davet ettikleri yaşlı adamı rahatsız edince. Bu yaşlı adam öyle bir cümle kullandı ki tarih yazdı. İfadesi şu,
“E tezderini ve ene şehxun kübbar ve haza şeyün uccab!”(Siz benimle alay mı ediyorsunuz? ben ki yaşlı bir adamım ve bu yaptığınız büyük bir ayıptır.)
Bu cevap konusunda edebiyatçılar mahcup oldular. İşte Kur’an böyle bir kitaptır, kendisiyle uğraşanları mat ediyor. Ama gel gör ki kendileri çalıp kendileri oynayan birileri Kur’an hakkında ileri geri konuşuyor.
Sözde 14 ilahiyatçı "Şeriat İslam değildir" diyerek insanların aklına şüphe konduruyorlar. Halbuki istilahi sahada Şeriat, İslam Hukukunun adıdır. Şu anda mevcut seküler yasalarının tamamının üstündedir.Öyle ki dünya ancak Şeriat ile yönetilirse huzur bulabilir.
Buyur dünyanın mevcut nizamına bakın şeriatın kırmızı çizgileri olan Faiz, Kumar, İçki, Zina serbest, adam öldüren cezaevinde besleniyor, hırsız arsızlar ortada elini kolunu sallıyor, hayat yaşanmaz hale gelmiş… Sokak ortasında gaspçı kadına kafa atarak etkisiz hale getirip çantasını alıyor ediyor… Kafasını koparmak gerekirken beşeri kanunlar onu ceza evine bir süre tıkıp besliyorlar, hay batsın sizin yasalarınız!
Buyur bakayım yeryüzünde Şeriatı tanımadan nasıl huzur bulacaksınız?
Ey şerefli insanlar bırakın bu çakal çukalları, gelin 124 Bin peygamber, 313 Resul ve 5 Ulul azmın bize getirdiği vahyin mücmeli olan Kur’anı kerimi dikkate alıp yaşayalım, devletimizin müesses nizamını ilahi öğreti ile barışık hale getirelim, iki dünyada da huzur bulalım.
Benden söylemesi.