Kalabalık bir şehir koşuşturmasının içinden sıyrılıp namazı eda edebilmek için bir mahallenin içinden geçiyorum. Ne kadar da sessiz, sanki kimse yaşamıyor gibi. Halbu ki içinde bulunduğumuz Ramazan ayı insanı tüm iç dünyasına ve dış dünyasına karşı farkındalıklı, heyecanlı, mutlu kılardı. İnsanlar üzerinde en olumlu zaman dilimiydi. Bizler ne zaman farkına varmıştık Ramazanın? Bizim ramazanla tanışmamız çocukluğumuza dayanırdı.. Tadını ancak yaşayarak anlayabildiğimiz bir zaman dilimiydi Ramazan.. Her sene farklı tadı heyecanı ve güzelliği bizlere bıraktığı lezzetlerini bütün bir ömür taze ve dipdiri hatırlardı insan.. Allahu teala hazretlerinin değer verdiği içinde Kur'an'ın doğum gününü barındıran bin aydan daha hayırlı bir gece olan Kadir gecesini taşıyordu Ramazan...
Çocukluğumuzda tuttuğumuz oruçlar bir başkaydı. Ramazanın güzellikleri bambaşka ..Bir gece davulcunun sesine uyanmak ve davulcuyu merakla beklemek ona bir selam vermenin heyecanıydı belki kim bilir… Ramazanın ilk günü evin içindeki hummalı koşturmacaydı.. Babalarımızın Ramazan ayında her zamankinden daha erken gelip birlikte iftar açmaktı. Sıcak bir pide kokusunun tüm eve dağılmış olmasıydı. Hiç beklemediğimiz kadar heyecanla ezanın okunmasını bekleyişti.. Ramazan ayı her zaman güzeldi güzellikler getirirdi insana. Şimdilerde paylaşmanın sırrına erememiş yürekler Ramazanı belli bir süre' aç kalmak' olarak anlamaktan ileriye gidememişlerdir. Günümüz insanının yalnızlığı Ramazanda daha bir derindir, çünkü Ramazan toplumun her kesiminin birbiriyle kaynaştıran çok güçlü bir ibadet şeklidir.. Bizim çocukluğumuzda Ramazan komşularımızın bizim evimizde iftar etmesiydi. Özellikle fakir fukara çağrılır gönülleri hoş edilirdi. Ardından akrabaların birbirlerini iftara çağırması karşılıklı ülfetin ve sevgini sağlamlaşmasıydı...
Ramazan ayına dair bizi tebessüm ettiren komşu çocuklarıyla birlikte teravih namazına gidişimizdir hele ki birbirimize bakarken birden gülüşümüz ve büyüklerden yediğimiz azardı. Şimdi camilerde çocuk sesini bile duymaz oldu kulaklarımız.. Eğer mübarek ramazan yaza gelmişse cami çıkışı yediğimiz dondurma veya bir şişe gazozun içinde saklıydı orucun ve ramazanın güzelliği bizler böyle sevdik ramazanı.. Büyüklerimiz daha derin yaşıyorlardı Ramazanı gündüzleri mahallelerde yapılan mukabelenin telaşı birlikte ibadet etmenin sevinciydi... Bu sevinç devamlı hayırlar ve sadakalarla derinleşirdi. Herkes kendi imkanı doğrultusunda hayırda yarışılırdı. Çünkü ramazan ayında bire on,ona yüz verilerek sevabı Allah' tan umulurdu. Bizim evlerimizde büyüklerimiz olurdu ve onlar hayata dair tüm tecrübelerini bizlere aktarırlardı. Ramazanda oruç tutmanın aç kalmak olmadığını ,insanın sadece midesini doyurmakla birlikte ruhunun ve kalbini de doyması gerektiğini eğer böyle olmazsa eksik kalırdı.
Biz bilirdik ki oruçlu sadece midesiyle oruç tutmaz aklına ,kalbine, gözüne, kulağına ,ayaklarına ve ellerine de oruç tuttururdu. Ramazan tüm bedenin farklılılığının arttırıldığı ve kişinin zaaflarını kontrol altına almasıydı.. Ramazanı on beşinin gelmesi demek gönüllere ayrılık acısının düşmesi demekti. Müminler için sevgilinin sayılı bir zamanın kaldığı anlamına gelirdi ve hüzünle dolardı kalpler, yaşarırdı yürekler...Her zamandan daha bir gayretler artar çünkü içinde kadir gecesini kaçırmamak için son on gün itikaf zamanıdır .Başı rahmet ortası mağfiret ve sonu cehennemden Azad olan kutlu zamandı. Ramazan rahmeti ve merhameti kuşatmaktı..Bütün bir seneyi ramazan rahmetiyle yaşamaktı.. Ramazanın sonunda Rabbimizin müminlere hediyesi olan bayramla yürekler Huzur bulur ramazanı bitmesiyle üzülen gönüller bir ibadeti yerine getirmenin sevincini yaşardı.
İçimizin yanındığı yediğimizden içtiğimizden tat almadığımız bu günler Filistinli kardeşlerimiz için daha fazla ne yapalım sorusunu sorup cevap alacağımız bir Ramazan olacak. Ramazan ayımız Tüm zulüm altındaki kardeşlerimize selamet getirsin inşallah.. Hayırlı Ramazanlar