► Gerçekler kimsenin duyguları, inançları ve çıkarları için, zamana ve zemine göre değişmez.
► İnsanların icat ettiği her şey gibi demokratik yönetim sistemi de evrensel, yani her yerde ve zaman geçerli değildir. Kul yapısı ve kusurlu olduğu için olamaz da. Mutlak değil izafidir. Duruma göre, kişilere ve toplumlara göre değişir. İnsanlar problem üretirler, kendi başlarına problem cözemezler. Eğer böyle olsaydı insanlık tarihi bir savaşlar, kıyımlar ve zulümler tarihi olmazdı. Tarihteki bütün topluluklar er veya geç doğru yoldan sapmış, doğru yolu bulamamış, haksızlık ve zulüm yapmışlardır. Demokrasi bir istisna değildir.
► Kısaca, halkın tümünün eşit şartlar ve eşit haklarla katılımıyla ve seçtiği vekiller aracılığı ile kendi kendini yönetmesi şeklinde tanımlanan demokrasi, batı toplumlarında ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Aslına bakılırsa böyle bir yönetimin ortaya çıkmasına batıdaki din anlayışı ve uygulaması neden olmuştur.
Aslından tamamen farklılaşmış ve uzaklaşmış, çarpıtılmış, tek ilahi din olan İslȃmdan Hiristiyanlığa tenzil, tağyir ve tahrif edilmiş, insan hırs ve hevasıyla yozlaştırılmış, ucube hale getirilmiş, akıl ve bilimi dışlayan, akıl ve bilimce dışlanan, Batı toplumlarının dininin, varlığını sürdürebilmek için halka uyguladığı baskı ve zulüm elbette ilanihaye süremezdi. Ortaçağ karanlığından kurtulup, bilimin ışığı ile önünü görmeye başlayan batı toplumlarının bu dinin aslında bir ayak bağı hatta bir tahakküm ve sömürü aracı olduğunu görmesi yüzyıllar sürmüştür. Kilise, halkı yönlendiren ruhbanlar ve onların işbirlikçileri olan siyasi otorite ve güç sahipleri, bu toplumların dinin aslı olan İslȃmı görüp uyanmaması için yüzyıllarca savaş dahil her yola başvurmuşlar ve halen de başvurmaktadırlar.
► Ancak batıdaki insanlar özlerinde olan hak ve adalet duygusu ile bu baskıdan kurtulmanın yollarını aramışlar ve uzun mücadelelerden sonra dinin devlet üzerindeki etkisini kaldırmayı başarmışlardır. Sekülarizm yani Din ayrı devlet ayrı kavramının temeli budur. Onların din dedikleri hiristiyanlıktı. Yani Hiristiyanlık ayrı, devlet ayrı. Demokrasi, kilise zulmünden çok daha iyiydi. Ancak halkı Müslüman olan ülkelerdeki yöneticiler ve güç sahipleri cahil veya hain olduklarından hiristiyanlıkla islamın aynı şey olmadığını, dolayısıyla yukarıdaki yaklaşımın, İslam ayrı devlet ayrı şeklinde anlaşılıp uygulanmasının bir sapma ve inkar olduğunu halktan gizlemişler, bunun medeniyet icabı ve çok iyi bir şey olduğunu halka telkin etmişler, hatta zorla kabul ettirmişlerdir. Hiristiyanlığın bir şeriatı yani hukuk sistemi yoktur. Halbuki İslam hayatın her yönünü ilim ve ahlak doğrultusunda düzenleyen, yer yüzünün gördüğü en ayrıntılı ve kapsamlı bir hukuk sistemine sahiptir. İslam düşmanları ve onlara hizmet edenler tam da bu yüzden şeriata düşmandırlar. Halbuki, sadece, hiç dillerinden düşürmedikleri insan hakları açısından bakılsa bile, Allaha CC inanan ve Ona, Onun indirdiği kurallara ve hukuka saygısı olan bir müslümanın kendisine sorulmadan ve baskı uygulanarak, inanmadığı başka hukuk sistemleriyle yönetilmesinin haksızlık, zulüm ve esaret olduğu açıkça anlaşılır. Asıl tuhaf ve mantıksız olan şey ise, Müslüman halkın çoğuna bu esaretin kabul ettirilmiş ve benimsetilmiş olmasıdır.
► İşte tam bu noktada demokrasi devreye girer. “madem demokrasi var, o zaman halka soralım, o ne derse öyle yapalım” Ne kadar da doğru değil mi? Halkın dediği olsun, halk kendi kendini idare etsin, böylece mutlu olsun.
Peki, uygulamada halk gerçekten mutlu oluyor mu? Olmuş mudur?
ABD yakın geçmişte Irak’a demokrasi getirdi, 10 milyon insan öldürüldü.
Kızılderililere demokrasi ve medeniyet (!) götürdü. Milyonlarca yerli öldürüldü, nesilleri kurutuldu.
Demokratik batılıların çıkardığı birinci ve ikinci dünya savaşlarında 50 milyondan fazla insan öldü.
Suriyede demokrasi ve seçimler var, kendi kendini yöneten (!) halkın üzerine varil bombaları atılmış, katliamlar yapılmıştır.
İsrailde demokrasi var, yeryüzünün gördüğü en vahşi ve insanlık dışı katliam ve soykırım uygulanıyor. Özellikle seçilerek hastaneler bombalanıyor, ambulanslar vuruluyor, çocuklar bebekler ve kadınlar öldürülüyor ki nesilleri kurusun.
Hindistan, Çin, Afrika demokratik batılılarca yüzyıllarca sömürüldü.
Bugün Avrupa ve Amerikada demokrasi var. Halkın dediği mi oluyor yoksa uluslar arası Siyonistlerin mi?
Bugün Batının gizli işgalinde olan ve demokrasi getirilen, demokrasiyle yönetilen yani kendi kendini idare eden, ettiğini zanneden birçok Müslüman ülkede neden anormal bir enflasyon var? Modern Bankacılık, kredi, karşılıksız para, Faiz ve enflasyon sistemi ile bu ülkelerin kaynakları ve emeği nasıl demokrasinin beşiği olan ülkeler tarafından sömürülüyor? Bu halklar, açlıktan, sömürülmekten ve acı çekmekten zevk mi alıyor? Kendi kendini böyle mi yönetiyor?
Neden milyonlarca insanın hayatına mal olan savaşlar katliamlar, soy kırımlar hep demokrasiyle yönetilen ülkeler tarafından çıkartılıyor? Yüz yıllarca barış içinde yaşayan toplumlara demokrasi getirip onları birbirine düşman edip savaş çıkaran ve her iki tarafa da silah satan medeni demokratik ülkeler. Demokrasinin beşiği olan İngiltere sadece Hindistandan trilyonlarca dolar tutarında mal çalmış, kaynak sömürmüştür.
Demokrasi icat edildiğinden beri son bir kaç yüz yıllık Dünya tarihine bakınız. Göreceğiniz şey demokrasinin onu icat ve ihraç eden emperyalistler tarafından bir baskı, tahakküm ve sömürü aracı olduğudur. Demokrasi, kağıt paradan sonra, yalancı batılı infidellerin, icad ettiği en büyük sahtekarlıktır. Demokrasi, “ Medeniyet denilen tek dişi kalmış Canavarın” o tek dişidir.
► Her işte, teori uygulamadan önce gelir. Doğru, mantıklı ve bilimsel bir teoriniz yoksa doğru ve faydalı bir uygulamanız olamaz. Yukarıda açıklanan demokrasi uygulamaları bu konuda bir ipucu vermiyor mu?
Batı demokrasisinde çoğunluğun dediği olur, çoğunluğa uyulur. Çoğunluğun ilim, akıl ve ahlak seviyesine bakılmaz. Hatta özellikle bakılmaz. Kara cahil birisi, hatta bir hırsız ve dolandırıcı ile çok değerli bir ilim adamının oyu aynı ağırlıktadır. Dolayısı ile seçimi kazanıp gücü eline geçirmek ve sonra canının istediğini yapmak için ne yapılması gerektiği açıktır. Önce çoğunluğu cahil bırakırsın sonra onlara yalan söyler kandırırsın, cahil olduklarından bunu anlayamazlar, oylarını alır ve iktidara gelirsin. Halk da kendi seçtiği insanlara bir şey diyemez, kendi düşen ağlamaz. Yani halk kendi ipini kendi çeker. Batı sömürmek ve kontrol etmek istediği ülkelerde aynen böyle yapar, tek farkla, yerli işbirlikçiler ve ajanlar kullanır. Eğitim sistemini ele geçirir, satın alır, halkın değer yargılarını ve ölçülerini bozar, ekonomiyi ele geçirir ve baskı aracı olarak kullanır, değiştirilemeyen, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen kanunlar çıkarttırır, çok sıkışırsa darbe yaptırır. Bu film size de tanıdık gelmiyor mu?
► İslamda seçim vardır ama demokrasi yoktur. Çoğunluğun dediği falan olmaz. Partiler, particilik ve tefrika hiç yoktur. Seçilen yöneticilerin ehliyet ve liyakat sahibi olmaları esastır. Yani ilim, ahlak ve akıl sahibi olmaları. Sadece bunların seçileceği bir sistem uygulanır. Hiç kimse herhangi bir yöneticilik görevine talip olmaz, olamaz. Bu nedenle Ehliyet ve liyakat sahibi olanları ehliyet ve liyakat sahipleri seçer. Cahillerin seçme, seçilme ve yönetime gelme hakları yoktur. Çünkü cahiller cahilleri seçer. Ahlaksızların ise sadece nefes almaya hakları vardır. Eğitim sistemi ilme ve ahlaka ağırlık ve öncelik verir, ehliyet ve liyakat sahibi insanlar yetiştirir. Eğitim sistemi İslam düşmanlarına teslim edilmez. Ehli küfrün zehirli ilacı içilmez. İslamda Allahın CC indirdikleriyle hükmedilir, cahillerin ve sapmışların uydurduğu hükümlerle değil.
“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırır; çünkü onlar, ancak zanna kapılırlar ve onlar, ancak yalan söylerler.”(Enam, 116)
“Artık insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi, az bir menfaat karşılığında satmayın ve kimler, Allah'ın indirdiği hükme uygun olarak hüküm vermezlerse onlar kafirlerin ta kendileridir” (Maide,44)
“kimler, Allah'ın indirdiği hükme göre hüküm vermezlerse onlar zalimlerin ta kendileridir”.(Maide,45)
“ ve Kim Allah'ın indirdiği vahye göre hükmetmezse, işte onlar hak yolundan çıkan ve ilâhi sınırları aşan günahkâr fasıklardır”.(Maide,47)
► Ne yazıktır ki Müslümanlar kendilerine yutturulan bu zehirli hapı çok sevmişler ve kendi partisinden olmayan Müslümanları değil kardeş bilmek, düşman ve hain olarak görmektedirler.
Mirzahan HIZAL