► Bilgi insanlar için hava ve su kadar önemlidir. İnsanlar bilgi edinen, bilgi biriktiren, bilgi işleyen, bilgi ile iletişim kuran, bilgi ile öğrenen, bilgi ile öğreten, bilgi ile karar veren, bilgi ile hareket eden canlılardır. Hiç şüphe yoktur ki bütün bunlar, bilgiyi işleyen, düşünce, tefekkür ve akıl ile gerçekleşir. İnsanlara bunun için akıl verilmiştir.
“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 39/9)
“Allah CC insanı yarattı ve ona beyanı, düşünmeyi ve ifade etmeyi öğretti.” (Rahman 3-4)
Ayeti kerimeleri buna işaret etmektedir.
► Bir insan herhangi bir konuda nasıl bilgi sahibi olabilir?
Dinleyerek, görerek, okuyarak. Ancak bunlar sadece veri edinme yollarıdır. Veriler, bilgi değildir. Bunlardan bilgi edinebilmek için işittiğini, gördüğünü ve okuduğunu anlamak , onlardaki manaları idrak etmek gereklidir. Bir bilgisayar disketinde depolanmış binlerce sahifelik veriler, okunup anlaşılmadıkça orada yıllarca işe yaramadan durabilir. Bir papağan da bazı kelimeleri, hatta cümleleri ezberleyip tekrarlayabilir ama manalarını bilmez.
Bilgi edinmek ve onları anlamak da yetmez, elde edilen bilgileri, sistematik bir şekilde, ayıklamak, sınıflandırmak, analiz, sentez ve karşılaştırma (tahlil, terkip, kıyas) yaparak işlemek yani üzerinde tefekkür etmek gerekir. Düşünce ile işlenmeyen bilgi fayda vermez. Bilgi hamallığı yapılmış olur. Bir konuda bilgi edinmek, bu bilgileri hazmetmek, tefekkür ederek işlemek, faydalı ve uygulanabilir ilim haline getirmek, çok büyük emek, beyin gücü, uzun yıllar, hatta bazen bir ömür alır. Onun için ilim ve alimler bir toplumun en değerli hazinesidir.
Allahın CC gösterdiği doğru yoldan sapan toplumların nasıl helak olduklarını açıklayan bir Hadis-i şerifte buyurulmuştur ki,
«Şüphesiz Allah, ilmi insanlardan çekip almakla değil, âlimlerin ruhlarını kabzetmek suretiyle kaldıracaktır.» «Nihayet hiç bir alim bırakmayınca İnsanlar kendilerine cahil bir takım kimseleri öncüler edinirler.” (Mirkatu’l-Mefatîh,1/460, Şerh-u Riyazi’s-Salihîn, İbn Useymîn (5/452)(Hadis-i Şerif )
“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.” (Al-i İmran 191)
► İlmin ne olduğunu bilmeyen, ilmin sadece alimlere gerekli olan, onlara mahsus bir şey olduğunu, diğer insanların ilimle bir işleri olmadığını zanneden insanlar, verileri bilgi, bilgiyi ilim zanneder. Herhangi bir konuda bir şey söylemek ihtiyacı hissederlerse, düşünmek ve bilgi işlemek zor geldiği için akıl yerine nakil kullanırlar. Yani fikir üretmek yerine hazır fikir kullanırlar. Bu maalesef çok sık rastlanan bir durum olup toplumun ortalama zihinsel yetenek seviyesi konusunda pek de olumlu bir gösterge değildir.
► Düşünme ve fikir üretme yetersizliği sadece dini, sosyal, felsefi v.b konularda değil, bilimsel çalışmalar, mühendislik, tıp, teknoloji, sanayi, ekonomi, gibi konularda da son derece ciddi bir problemdir. Yeni fikirler üretemeyenler, inovasyon, keşif, buluş v.s yapamazlar, hep hazırcı, ithalatçı, taklitçi ve nakilci kalırlar.
► “Efendim falanca kişi böyle demiştir. Falanca kitapta veya internette bu konu açıklanmıştır. Bu konudaki ayetler ve hadisler alfabetik sırayla şunlardır. Falanca büyük İmam şöyle demiştir. Bizim hocamız, şeyhimiz böyle buyurmaktadır v.b.” Halbuki, bütün bu değerli bilgiler, o kişi için henüz veri seviyesindedir. Bu veriler, işlenmemiş cevher gibi bir fayda sağlamaz. Bunlardan, yarın ve yarından sonra evinde, işyerinde, okulunda, ticaretinde, hatta ibadetlerinde yanlış, samimiyetsiz, akla ve ahlaka aykırı işler yapmamak için nasıl davranmak gerektiğini anlayıp çıkaramıyorsak nakliyatçılık ve bilgi hamallığı yapmış olmaz mıyız? Daha açık bir örnek vermek gerekirse, bir sürü ayet, hadis okuyup nakledip, zikirler çekip sonra da Allahın CC haram kılmış olduğu şeyleri, resmi otorite ve yasalar serbest bırakıyor diye, helal ve meşru bilmek nasıl bir bilgi hamallığı veya bilgi katilliğidir? Bilgi ve ilim emanettir, sorumluluk ve yükümlülük getirir. Gereği yapılmayan bilgi vebaldir, hazmedilemeyen yemek gibi insanı hasta eder hatta zehirler. Hiç namazını kaçırmayan, defalarca hacca ve umreye gitmiş ve hala her fırsatta giden bir müslüman faiz konusunda “bunu Devlet veriyor, o halde almakta ne mahsur var ki?.” Dediğinde. “senin taptığın tanrı Devlet mi yoksa Allah cc mı? “ diye sormuş ve gözlerinde beliren zavallı şaşkınlığı görünce kendisine acımıştım. Tefekkürsüzlüğün müslümanları getirdiği gerçekten acınacak bir durum söz konusudur.
“Efendim Müslüman alimlerin faiz ve İslam ekonomisi konusunda yazdığı yüzlerce eser vardır. Kur an-ı Kerimde de şu kadar ayet, ayrıca bu kadar da Hadis-i şerif vardır.” Peki neden hala Faizsiz bir bankacılık sistemimiz yok, neden Müslümanlar paralarını Yahudi bankalarına yatırıyorlar? Neden Devlet veriyor diye faizi helal bilip küfre yöneliyorlar?
► Nakil iyidir ama sadre şifa olmaz. Büyüklerimiz “iki düşün bir söyle” demişlerdir. Bir konuda nakil yapmak ancak ortaya konulan bir düşünce ve görüşü desteklemek veya eleştirmek amacıyla olabilir. Böyle bir düşünce ve tez yoksa, bazı işlenmemiş ham bilgileri nakletmek ve yığmak bilgi kirliliği oluşturmaktan başka bir işe yaramaz. Bir kişi mobilyacılık yapmaya karar verse ama bu konuda yeterli bilgi ve becerisi olmasa, işyerine getirdiği ama kullanamadığı çeşitli makinalar, yığdığı kıymetli ahşap malzeme, v.s sayesinde başarılı olabilir mi? Mobilya yerine bazı basit tahta eşya yapsa daha iyi olmaz mı?
Düşünüp anlayabildiğimiz az bilgi, anlayamadığımız çok bilgiden daha iyidir.
Aynen “şükrünü eda edebildiğin az malın, edemediğin çok maldan daha hayırlı” (Hadis-i Şerif Camiussağir - 6153) olduğu gibi
► Nakil akılla çelişen bir şey değildir. Salim akıl, cehaletten başka hiçbir şeyle çelişmez. Nakledilen bilgilerin bir çoğu faydalı ve kıymetlidir. Ama düşünce ve akılla değerlendirildiği taktirde. Bundan 1000 sene önce yazılmış bir kitapta bir çok faydalı bilgiler olabilir. Allahın CC bildirdiği temel ahlak kuralları ve insana vermiş olduğu görev ve sorumluluklar zamana ve zemine göre değişmez. İnsan aynı insandır. Ama değişen hayat şartlarına göre bu kuralların nasıl uygulanması gerektiğini düşünmez, araştırmaz ve bulmazsanız zaman sizi beklemez, çağın gerisinde kalırsınız. 1000 sene önceki sosyal, ekonomik, ticari, teknolojik şartlar, nüfus, insan ve toplum ilişkileri, haberleşme, ulaşım v.b gibi sayılamayacak kadar çok konu bugünküyle aynı mıdırki, o günkü çözümler ve çareler bugün de geçerli olsun?
Düşüncesizce, körü körüne yapılan nakiller uygulanamaz, faydadan çok zarar getirir. Herşey gibi, nakledilenlerin de anlaşılması için düşünce ve akıl lazımdır.
Müslüman toplumların çok derin, köklü ve zengin bilgi kaynakları, nakledilecek çok değerli bilgi birikimleri vardır. Hatta yeryüzünde başka hiçbir topluma nasip olmayan ilahi vahiy ve Allahın CC son Elçisinin sözlü ve fiili örnekleri vardır. Ayrıca bunları sürekli nakledip durmuyorlar mı? O halde sormak gerekmez mi? Bugün neden Müslüman toplumlar yeryüzünün en az gelişmiş, iptidai, ezik ve zayıf toplumlarıdır? Doğal kaynak zenginlikleri içinde yüzenler bile gayrımüslimlere muhtaç ve mecbur durumdadırlar? Sadece teknikte değil ahlaken de batı toplumlarından çok gerilerdedir?
Bu gün müslüman toplumların uygulanabilir sosyal, ilmi, idari, ekonomik ve siyasi projeleri var mıdır? Günün ihtiyaçlarına cevap verebilen, verimli, yüksek bilimsel ve ahlaki standartlarda bir eğitim sistemleri var mıdır? Böyle projeleri olmadığı için hasbel kader yönetime geldiklerinde batıl düzenlere ve gayrımüslimlere hizmet etmiyorlar mı?
Mirzahan HIZAL