Bugun...


Prof Dr Mirzahan Hızal

facebook-paylas
DÜŞÜNCE ve ÖLÇÜ
Tarih: 19-03-2024 14:39:00 Güncelleme: 19-03-2024 14:39:00


►   Düşünmeyen, düşünemeyen insanlar ölçü bilmezler,  ölçüsüz hareket ederler.  Düşünce ve bunun  ürünü  olan  ilmi  kriterlerin   ve  ölçülerin  denetimi olmazsa,  insan   zan,   duygu ve  hırslarının kontrolüne    girer  ve  ölçüyü kaçırır.  İnsanların  yaptıkları  hataların  ve  işledikleri  suçların   tamamı  bu  yüzdendir.
►     Ölçüyü kaybedenler dostlukta ve düşmanlıkta da aşırıya giderler.   Sevdiği,  beğendiği  kişi   veya grupların  hiç bir kusurunu göremez.  Onları mükemmel,   hatasız,   seçilmiş  ve  üstün  görür hatta onları putlaştırır.  Aynı nedenle,  sevmediği  insanları veya  görüşleri de  yüzde  yüz kusurlu ve kötü görür.  Onlarda hiç bir hayır olmadığını zanneder,   düşmanlıkta  aşırıya  gider.   Her  insanda  olduğu  gibi  onlarda  da  bulunabilecek   iyi,  güzel  ve  faydalı  şeyleri  de  red  ve  inkar  eder.   Halbuki   Gerçek  şudur ki,    Şeytandan başka Allah cc ın yarattığı hiçbir şey yüzde yüz kötü değildir.  Kötü  görünen  şeylerin   bile  bir  hikmeti  vardır.   Yerine ve zamanına göre  her insan  hatalı ve zararlı işler gibi faydalı ve doğru işler de yapabilir.
►     Bu yüzden,   düşünce yetersizliğine uğrayan insanlar   hayatta sık sık yanılır,  zik zaklar yapar,  çelişkilere düşer. Dün kara dediğine bugün ak diyen  dün göklere  çıkardığını bugün yerin dibine batıran  veya  bunun  tersini  yapanları  çok  görmüşüzdür.  Özellikle  çok   fazla   ve   düşünmeden konuşan insanlarda  bunun örneklerine çok  sık rastlanır.
►   Düşünce  nedir?  Düşünce,  çeşitli  yollarla  edinilen  bilgileri  işleme  sanatına    denir.  Bilgi  bizatihi  bilim  veya  ilim  değildir.  Bilgi  işlenir, faydalı  ve  kullanılabilir  hale  getirilirse  ilme  dönüşür.  İnsanın  duyuları,   merak,    gözlem  ve  sorgulama  kabiliyeti  bu  bilgi  edinme  işleminin  araçlarıdır.  Görerek,  duyarak  ve  okuyarak    bilgi  toplanır.  Ancak  bundan    daha  önemli  olan  konu  şudur  ki,   bu  bilgiler  işlenir  ve  faydalı  uygulamalarda   kullanılırsa      bir  anlamı  olur.  Yoksa   sürekli  ahşap  malzeme  alan  ve  depolayan  ama  çalışmayan  ve   hiç  eşya  ve    mobilya  üretmeyen,  aldığı  malzemeleri  depoda  küflenen  ve  çürüyen   bir  marangozun  durumuna  düşülür.
►    Bilgilerin,  faydalısı  faydasızı  ayıklanmalı,    sınıflandırılmalı,  bilimin   ve  ahlakın  ışığında    incelenmeli,  birleştirilmeli,  analiz, sentez  (tahlil, terkip) yapılmalı,    hayatın  ve  toplumun  problemlerine  çözüm ve  çare   olabilecek   tasarımlar  yapılmalı  ve  uygulanmalıdır. Tıpkı  bal  arısının  çiçeklerden  topladığı  polenleri  ve  çiçek özlerini  işleyerek  bal  yapması  gibi.  Bal arıları   kendilerine  vahyedilen   ahlaka  uygun  çalıştıkları  için   hiçbir  zaman  sahte  bal  yapmazlar.   Bunu   ancak,    ahlaka  değil  nefislerine  uyan  insanlar  yapabilir.
 
►   Bilgiden faydalı  ilim  üretme   kabiliyetine  akıl   denir.  Hiç  şüphe  yoktur  ki,   bu  işlemin  temelini  düşünce  oluşturur.  Bu  nedenle  insanı  insan  yapan  düşüncedir  denilse  yanlış  olmaz.   Düşünmeyen,  düşünmeden  hareket  eden  insanlar,  akıllı  olamazlar,  tedbir  alamazlar,   hem  kendilerine  hem  de  içinde  bulundukları  topluma  zarar  verirler.  Bütün  bu  nedenlerle,   İslam  dini  düşünce   ve  akla  son derece  önem  vermiş,  insanları    her  zaman  ve  her  yerde  düşünmeye,  tefekküre   ve  akletmeye  yönlendirmiştir.  Yeryüzünde  beyin / vücut  ağırlık  oranı  en  fazla  olan  canlının  insan  olması  boşuna  değildir.  Belki de  alemdeki  en   harikulade    ve  karmaşık  şey  olan  insan  beyninin    yaratılmış olduğu düşünce  ve  tefekkür  için  kullanılmaması    son  derece  büyük  bir israf  ve  zulüm  değil midir?
 ►   Düşünce  ilmin  ve  aklın,    düşüncesizlik  ise  cehalet  ve  kötülüğün   kapısıdır.  Bir  insanın  kalitesi  ve  değeri  düşüncesi  kadardır.  Toplumların  kalitesi  ve    medeniyet  düzeyi  de    düşünen  insanlarının    sayısı ile  orantılıdır.
►  «Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, akl-ı selîm sâhipleri için (Allâh’ın birliğini ve azametini gösteren) kesin deliller vardır.
Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her an) Allâh’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin tefekkür ederler ve:  Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın.   Sen’i tesbîh ederiz;   bizi cehennem azâbından koru! (derler).» (Âl-i İmrân, 190-191)
 

Mirzahan HIZAL



Bu yazı 877 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI