Vaktiyle bir muhterem kardeşimiz uzun zamandır yurtdışında çalışmakta hatta orada bir üniversitede çok başarılı bir profesör olarak görev yapmaktadır. Ancak gayrı müslimlere hizmet edip, onların kalkınmasına ve güçlenmelerine destek olmaktan vicdanı rahatsız olduğu için hocasına bu durumu ve kendi sorumluluğunu sorar. Aldığı cevap çok manidar ve ibret vericidir.
“Senin makamın, makamındır.”
Elbette bu son derece veciz ifadeyi anlamak için ciddi bir tefekkür gerekir. Kardeşimiz, edebinden hocasına ne demek istediğini soramaz ve günlerce düşündükten sonra bu ifadeden iki önemli mana çıkarır. Zaten veciz demek az sözle çok şey ifade etmektir.
Birinci mana şudur ki, bir kişinin gerçek makamı yani derecesi ve değeri Allah CC indindeki makamı ve derecesidir.
İkinci mana ise bir insanın gerçek makamı, yani Allah CC nazarında bulunduğu yer, Dünyada nerede ve kimin yanında olduğuna, kime yoldaş ve yardımcı olduğuna bağlıdır. Sen bu dünyada gayrı müslim ve ehli küfrü, münafık ve zalimleri dost ve yoldaş edinmiş, onlarla teşrik-i mesai, işbirliği yapıyorsan, onlara hizmet ediyorsan, Allah CC seni onlarla beraber haşreder, onlarla birlikte aynı muameleyi görürsün. Makamın da onlarınki gibi olur.
"Sizin velîniz (dostunuz) ancak Allah'tır, peygamberidir, bir de Allâh'ın emrine boyun eğerek namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren mü'minlerdir." (el-Mâide, 55)
"Ey îmân edenler! Yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidâyete erdirmez." (el-Mâide, 51)
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz SAS de buyurmuşlardır ki,
"Kim bir kavmi severse, Allah Teâlâ onu onların arasında haşreder." (Heysemî, X, 281)
"Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir. Yahudi ve hristiyanlara benzemeyin! Yahudilerin selamlaşması parmak işaretiyledir, hristiyanların selamlaşması ise el ile işaret etmekten ibarettir." (Tirmizî, İsti'zân, 7/2695)
"Kim bir kavme benzerse, onlardan olur." (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031)
· Dünyada çok meşhur, çok itibar görmüş ve gören, çok güçlü, çok zengin bir çok büyük bilinen adamlar, hükümdarlar, kırallar, imparatorlar, devlet adamları, devlet başkanları v.b gelmiş geçmiştir.
Bunlar toplumlara liderlik, yöneticilik, hükümdarlık yapmış, saltanatlar sürmüşlerdir.
Peki bunların makamları acaba halkın ve insanların onlara verdiği değerle mi yoksa Allah CC nazarındaki iman ve amelleriyle mi ölçülür?
“Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez.” (Bakara 258)
“Kim izzet( güç, büyüklük) ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları da Allah'a amel-i sâlih ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur.”(Fatır, 10)
“Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”( Hucurat, 13)
Kur’an – ı Kerimde iman ve Salih amel birlikte zikredilir. Bir kişinin dünyada hangi makam ve mevkide olursa olsun, Allah CC indindeki makamının yüksek olup olmadığı onun yaptıklarıyla, salih veya kötü amelleriyle anlaşılır. Allahın CC koyduğu sınırlara, helal ve haramlara gösterdiği veya göstermediği saygıyla anlaşılır. Allahın CC indirmiş olduğu hükümlerle hükmedilmesi konusundaki hassasiyet ve gayreti veya umursamazlığı ile anlaşılır. İnsanın imȃnı ve ihlası görünmez ama amelleri görünür. Allah CC mü’minlerin amellerini tartar. İnkarcıların ve münafıkların yaptıkları hayırlı işler onları kurtarmaz. İnkar ettikleri cennete giremezler. Saygı göstermedikleri Yaratıcının rahmetini göremezler. Savaş açtıkları yaratıcının bağışlamasını ve yardımını göremezler.
Mirzahan HIZAL