► Sık, sık duyarız; “Sizler nasılsanız öyle yönetilirsiniz” (Keşfü’l- Hafa, da zikredilmiştir. Bu rivayet ana hadis kaynaklarında yer almamaktadır.)
Yani ifade edilir ki, her toplum layık olduğu şekilde yönetilir. ‘ İyi bir yönetim istiyorsanız iyi bir toplum olmanız gerekir’ hikmeti dile getirilmiştir.
O zaman, ilk bakışta, hiç kimsenin hiçbir şeyden şikayet etmemesi gerekir. Herkes layığını bulmuşsa ortada mesele kalmamış ve her şey yolunda demektir. Öyle değil mi?
► Birçok hadis ve ayette olduğu gibi, Allahın CC bildirdiklerini kendi istedikleri şekilde anlayan ve yorumlayan kişiler için durum gerçekten de böyle olabilir.
Kimlerdir bu kişiler? Halk diliyle söylersek, tuzu kuru olanlar. Sistemin nimetlerinden nemalanan, Maddi veya konjektürel güç sahibi olarak veya olanlarla işbirliği yaparak zenginleşen, mal, makam, mevki ve itibar sahibi olanlar, vaktiyle solcuların ‘mutlu azınlık’ dedikleri grup. Bu ekip elindeki bütün imkanlarla ve her fırsatta, ‘ işlerin son derece iyi olduğu, daha da iyi olacağı’, aksine düşünce ve görüş sahibi olanların, evhamlı, nankör, hatta bir kısım vatan millet düşmanları oldukları yolunda telkinat ve propoganda, yapar hatta daha ileri gidip, dindar halkı etkilemek ve daha kolay kontrol etmek için inanç ve din duygularını da istismar etmekten geri kalmaz. Geçmişte, ‘biz de dindarız’ diye halkı 30 yıl kandıran münafıklar görmedik mi? Bugün hayatında hiç namaz kılmamış olanların camilere, namazlara (!) gittiklerine şahit olmuyor muyuz? Ya da ömrü boyunca namaz (!) kılan ama namazda okuduklarının tersini yapanlara? ‘Siz Kur’an okuyun, çok okuyun, manasını anlamasanız da olur’ diyen sözde hocaları?
Din sömürüsünün dini yoktur.
► Yukarıdaki ifadeyi yanlış anlayan, hatta anlamak isteyen, ancak rejimin nimetlerinden de pek faydalanamayan bir diğer grup daha vardır. Bunlar, kısaca ifade etmek gerekirse, düşünmeyen, düşünemeyen, düşünmek kendilerine zor gelen, sorgulamayan, aldatıldığından bile bihaber olan “mutlu cahiller grubu” dur. Aslında bunlar doğuştan böyle sorunlu ve şartlanmış insanlar değildir. Bunların böyle olması, böyle yetişmesi ve böyle kalması için uzun süredir devam eden yoğun bir propoganda bombardımanı söz konusudur. Sadece din düşmanlarının zehirlediği eğitim sistemi değil, rejimin kontrol altında tuttuğu eğitim sistemi ve işbirliği yaptığı hatta fonladığı grup, cemaat ve önderler her düzeydeki mensuplarına, düşünmemeyi, akıl yürütmemeyi, akıl kullanmamayı, akılsız olmayı, sorgulamamayı, otoriteye kayıtsız şartsız itaat etmeyi telkin etmektedirler. Allah CC akıl kullanmayı, onlar ise kullanmamayı emretmektedirler.
Böyle yaptıkları için ‘son 500 yılda bilime hiçbir katkı yapamamış’ (Prof. Aziz Sancar) ve özgür düşünce, kültür ve akıl bakımından, çağın yüzlerce yıl gerisinde kalmış, düşünce yetersiz bir toplum yetiştirilmesine hizmet ettiklerini de akıl edemezler. Bugün üniversite mezunlarımız neden iş arıyor ama işçi aramıyor? Ya da mezunlarının büyük çoğunluğu neden imalatçı değil de ithalatçı ? Toplumun en büyük sorunu neden ehliyet ve liyakat yetersizliği? Yüksek enflasyon neden var? Üniversitelilerin ve mezunlarının yüzde 90 ı neden ateist? Neden Milli Eğitim sistemimizin en büyük sorunu milli olup olmadığı?
► Yukarıda, tuzu kuru mutlu azınlık ve düşünemeyen mutlu cahiller gruplarından bahsettik. Unutmamak gerekir ki bir de ezilen ve mutlu olmayan büyük bir grup vardır.
► Yukarıdakine benzer şekilde yanlış anlatılan ve yanlış anlaşılan bir ayet de,
. “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de (itaat edin). Eğer, bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz. Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onu Allah'a ve Elçisi'ne döndürün”. (Nisa,59) mealindeki ayettir
Burada. da, özellikle yönetim için son derece cazip bir şekilde “yönetime, emir sahiplerine itaat edilmesi” emredilmektedir. Ancak dikkatlerden kaçırılan şey ayetteki “sizden olan” şartı ve her şeyden önce “Allah ve peygambere itaat edilmesi” emridir. Sormak gerekmez mi?
“Gerçekten, önceden göründüğünüz ve söylediğiniz gibi, sizler bizden misiniz? ” Eğer bizden, yani müslüman iseniz, neden önce siz, ayette emredildiği gibi, Allah CC ve Resulüne SAS itaat etmiyorsunuz?”
“Allah'a isyan olan yerde (kula) itaat yoktur.” (hadis i şerif) Müslim 1840, İtaat 39, Buhari Ahkam 4
Helalleri ve haramları belirleme yetkisi sadece Allaha CC mahsustur. Neden, helal işlerden ötürü insanlar yargılanıp mahkûm edilebiliyor? Gayrı Müslimlere uyum sağlamak ve hoş görünmek için mi? Siz, bizdenseniz, Alemlerin Rabbine uyum sağlayın, O’ na hoş görünmeye bakın. Neden, adaletsizlik, ahlaksızlıklar, faiz meşru ve helal kılınmıştır?
Bu ve benzeri şeyleri soranlar varsa, demek ki bir ihtilaf söz konusudur. Sizler bizden iseniz, Ayette emredildiği gibi bu “ ihtilafı Allah CC ve Resulüne SAS döndürmeye” ne dersiniz? Bu konuda ve her konuda Kur’an ve Sünnetin hakem olmasını istemez misiniz? Neden halkın faiz ve enflasyon yolu ile sömürülmesine izin verilmektedir? “Canım ne var yani, şimdi bunca iş arasında en önemli konu faiz midir?” “hem faiz çağın gerçeği, ekonominin gereği değil midir”
“Faiz yiyenler tıpkı şeytanın çarptığı kimsenin kalkışı gibi kalkarlar. Bu, onların 'Alışveriş de faiz gibidir.' demelerindendir. Halbuki Allah alışverişi mübah, faizi ise haram kılmıştır. Her kime Rabbinden bir talimat gelir, o da faizden vazgeçerse, daha önce yaptığı muamele kendisi için geçerlidir, hakkındaki hüküm de Allah’a aittir. Her kim tekrar faizciliğe başlarsa, işte onlar cehennemliktir, hem de orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara, 2/275) Faiz en büyük ahlaksızlıkların başında gelir.
Hiçbir mal ve hizmet üretmediği halde her yıl yüz milyarlarca kar (!) eden faizci bankalar ülkenin kanını emerken, bilimsel araştırma yapan bilim adamına birkaç yüz bin lirayı çok gören araştırma kurumlarımız kamu malını bilim adamlarına karşı mı koruyor?
► “Sizler nasılsanız öyle yönetilirsiniz” ifadesi bir uyarıdır. Yoksa yöneticilere verilen bir ruhsat ve mazeret değildir. Örneğin cahil bir toplum kötü bir yönetime layık değildir. Çok yüksek ahlak sahibi olan, Peygamberler neden özellikle cahil ve ahlaken yetersiz toplumlara gelmiştir? Düşünelim, Ahlaken yetersiz bir toplum, ilimden ve adaletten uzak bir şekilde yönetilecek ve bu gayet doğal ve normal karşılanacak, öyle mi?
Halbuki, sorulması, sorgulanması gereken şeyler var; toplum neden ahlaken yetersizdir? yetkililer neden yetersiz? Öyle ise neden yönetici oldular? Toplum doğuştan mı böyle ahlaken yetersizdir? Yoksa onu birileri mi böyle ahlaken yetersiz hale getirmişlerdir? Bu birileri kimlerdir? Kabahat Ana Babalarda mıdır? O zaman Okullar, Üniversiteler, Hocalar, Camiler, Diyanet İşleri, yönetim ne işe yarıyor? Toplumu kimler eğitiyor? Toplumun ahlȃkından, eğitim sistemini islȃh ve ihya için ilim ve ahlȃka her şeyden çok değer vermesi, ilme ve ȃlimlere danışması gereken yöneticiler sorumlu değil midir?
Mirzahan HIZAL