Bugun...


Prof Dr Mirzahan Hızal

facebook-paylas
DEMOKRASİ Mİ?
Tarih: 30-03-2024 12:57:00 Güncelleme: 30-03-2024 12:57:00



►  Gerçekler  kimsenin  duyguları,   inançları   ve  çıkarları  için,  zamana  ve  zemine   göre   değişmez.
►   İnsanların icat ettiği  her şey  gibi  demokratik  yönetim sistemi de  evrensel,  yani  her yerde  ve zaman  geçerli değildir.  Kul  yapısı  ve  kusurlu  olduğu  için  olamaz da.  Mutlak  değil  izafidir.  Duruma  göre,  kişilere  ve  toplumlara  göre  değişir.  İnsanlar  problem  üretirler,  kendi  başlarına  problem  cözemezler.  Eğer  böyle  olsaydı  insanlık  tarihi bir  savaşlar,  kıyımlar  ve  zulümler  tarihi  olmazdı.  Tarihteki  bütün  topluluklar    er  veya  geç   doğru yoldan  sapmış,   doğru  yolu  bulamamış,   haksızlık   ve  zulüm  yapmışlardır.  Demokrasi  bir  istisna değildir.
►  Kısaca,  halkın  tümünün  eşit  şartlar  ve  eşit  haklarla  katılımıyla  ve  seçtiği  vekiller  aracılığı  ile  kendi kendini  yönetmesi  şeklinde  tanımlanan  demokrasi,   batı  toplumlarında  ortaya  çıkmış  ve  gelişmiştir.  Aslına  bakılırsa  böyle  bir  yönetimin ortaya çıkmasına  batıdaki  din  anlayışı   ve  uygulaması  neden  olmuştur.
  Aslından  tamamen  farklılaşmış  ve  uzaklaşmış,   çarpıtılmış,  tek ilahi  din  olan  İslȃmdan  Hiristiyanlığa   tenzil,  tağyir  ve tahrif  edilmiş,  insan hırs  ve  hevasıyla  yozlaştırılmış,  ucube  hale  getirilmiş,  akıl  ve  bilimi  dışlayan,  akıl  ve  bilimce  dışlanan,   Batı  toplumlarının  dininin,   varlığını  sürdürebilmek  için  halka  uyguladığı  baskı ve  zulüm  elbette  ilanihaye  süremezdi.  Ortaçağ  karanlığından  kurtulup,  bilimin  ışığı  ile  önünü  görmeye  başlayan  batı  toplumlarının  bu  dinin  aslında  bir  ayak bağı   hatta bir  tahakküm  ve  sömürü  aracı  olduğunu  görmesi  yüzyıllar  sürmüştür.   Kilise,  halkı  yönlendiren  ruhbanlar   ve  onların  işbirlikçileri  olan  siyasi  otorite  ve  güç  sahipleri,   bu  toplumların   dinin  aslı  olan  İslȃmı   görüp  uyanmaması  için yüzyıllarca  savaş  dahil  her  yola  başvurmuşlar  ve  halen  de  başvurmaktadırlar.
►  Ancak   batıdaki  insanlar  özlerinde  olan  hak  ve  adalet  duygusu  ile  bu  baskıdan  kurtulmanın  yollarını  aramışlar  ve  uzun  mücadelelerden  sonra   dinin  devlet  üzerindeki  etkisini  kaldırmayı   başarmışlardır.  Sekülarizm  yani Din  ayrı  devlet  ayrı   kavramının   temeli  budur. Onların  din  dedikleri  hiristiyanlıktı. Yani  Hiristiyanlık  ayrı,  devlet  ayrı. Demokrasi,  kilise  zulmünden  çok  daha  iyiydi. Ancak  halkı  Müslüman  olan  ülkelerdeki  yöneticiler  ve  güç  sahipleri   cahil   veya  hain  olduklarından   hiristiyanlıkla  islamın  aynı  şey    olmadığını,  dolayısıyla    yukarıdaki  yaklaşımın,  İslam ayrı  devlet  ayrı  şeklinde  anlaşılıp  uygulanmasının   bir sapma ve  inkar  olduğunu   halktan  gizlemişler,    bunun  medeniyet  icabı  ve  çok  iyi  bir şey  olduğunu  halka    telkin  etmişler,  hatta  zorla  kabul  ettirmişlerdir.  Hiristiyanlığın  bir  şeriatı   yani  hukuk sistemi  yoktur.   Halbuki   İslam    hayatın  her   yönünü  ilim  ve ahlak  doğrultusunda  düzenleyen,  yer  yüzünün  gördüğü  en  ayrıntılı  ve  kapsamlı   bir  hukuk  sistemine  sahiptir.  İslam  düşmanları  ve  onlara  hizmet  edenler  tam  da  bu  yüzden  şeriata   düşmandırlar.  Halbuki, sadece,  hiç  dillerinden  düşürmedikleri  insan  hakları  açısından  bakılsa  bile,  Allaha CC  inanan  ve  Ona,  Onun  indirdiği  kurallara  ve  hukuka  saygısı  olan  bir  müslümanın    kendisine  sorulmadan  ve  baskı  uygulanarak, inanmadığı   başka  hukuk  sistemleriyle  yönetilmesinin  haksızlık,  zulüm ve  esaret   olduğu  açıkça  anlaşılır.  Asıl tuhaf  ve  mantıksız  olan  şey   ise,    Müslüman  halkın  çoğuna  bu    esaretin  kabul  ettirilmiş  ve  benimsetilmiş  olmasıdır.
►   İşte  tam  bu  noktada  demokrasi  devreye  girer. “madem  demokrasi  var,  o  zaman  halka  soralım,  o  ne  derse  öyle  yapalım”  Ne  kadar  da  doğru  değil mi?   Halkın  dediği olsun,  halk kendi kendini  idare  etsin,  böylece  mutlu  olsun. 
Peki,  uygulamada  halk  gerçekten  mutlu  oluyor mu?  Olmuş mudur?
ABD  yakın  geçmişte  Irak’a  demokrasi  getirdi,  10 milyon  insan  öldürüldü.
Kızılderililere  demokrasi  ve medeniyet (!)  götürdü. Milyonlarca  yerli  öldürüldü,  nesilleri  kurutuldu.
Demokratik  batılıların  çıkardığı  birinci  ve  ikinci  dünya  savaşlarında  50 milyondan  fazla  insan  öldü.
Suriyede  demokrasi  ve   seçimler  var,  kendi  kendini  yöneten (!)  halkın  üzerine  varil  bombaları  atılmış,  katliamlar  yapılmıştır.
İsrailde  demokrasi  var,  yeryüzünün  gördüğü en  vahşi  ve  insanlık  dışı  katliam ve soykırım  uygulanıyor.   Özellikle  seçilerek  hastaneler  bombalanıyor,  ambulanslar  vuruluyor,  çocuklar   bebekler  ve  kadınlar  öldürülüyor ki nesilleri   kurusun.  
Hindistan,  Çin,  Afrika  demokratik  batılılarca  yüzyıllarca  sömürüldü.
Bugün  Avrupa  ve  Amerikada  demokrasi  var.  Halkın  dediği mi  oluyor  yoksa  uluslar arası  Siyonistlerin mi?
 
Bugün  Batının  gizli  işgalinde  olan  ve   demokrasi getirilen,  demokrasiyle  yönetilen  yani  kendi  kendini  idare  eden,   ettiğini  zanneden  birçok  Müslüman  ülkede   neden anormal  bir  enflasyon    var?  Modern  Bankacılık,  kredi,  karşılıksız  para,    Faiz ve  enflasyon  sistemi  ile  bu  ülkelerin  kaynakları  ve  emeği  nasıl  demokrasinin  beşiği  olan  ülkeler  tarafından  sömürülüyor?  Bu  halklar,  açlıktan,  sömürülmekten  ve   acı  çekmekten  zevk  mi  alıyor?  Kendi  kendini  böyle mi  yönetiyor?
Neden  milyonlarca  insanın  hayatına  mal olan  savaşlar  katliamlar,  soy kırımlar  hep  demokrasiyle  yönetilen  ülkeler   tarafından  çıkartılıyor?   Yüz yıllarca  barış  içinde  yaşayan  toplumlara  demokrasi  getirip   onları  birbirine  düşman  edip  savaş  çıkaran  ve  her  iki  tarafa da  silah  satan   medeni   demokratik  ülkeler.  Demokrasinin  beşiği  olan  İngiltere  sadece  Hindistandan   trilyonlarca  dolar  tutarında    mal   çalmış,  kaynak   sömürmüştür.
Demokrasi    icat  edildiğinden   beri son  bir  kaç   yüz yıllık  Dünya  tarihine  bakınız.  Göreceğiniz şey  demokrasinin  onu  icat  ve  ihraç  eden  emperyalistler  tarafından  bir  baskı,   tahakküm  ve   sömürü  aracı  olduğudur.  Demokrasi,   kağıt  paradan  sonra,  yalancı  batılı  infidellerin,    icad ettiği   en  büyük  sahtekarlıktır.   Demokrasi,  “ Medeniyet  denilen  tek dişi kalmış  Canavarın”  o  tek  dişidir.
 
►   Her  işte,  teori   uygulamadan  önce  gelir.  Doğru, mantıklı   ve  bilimsel  bir  teoriniz  yoksa     doğru  ve  faydalı  bir  uygulamanız  olamaz.  Yukarıda  açıklanan  demokrasi  uygulamaları  bu  konuda   bir  ipucu  vermiyor mu? 
Batı  demokrasisinde   çoğunluğun  dediği  olur,  çoğunluğa  uyulur.  Çoğunluğun  ilim,  akıl  ve  ahlak  seviyesine  bakılmaz.  Hatta  özellikle  bakılmaz.   Kara  cahil  birisi,  hatta  bir  hırsız  ve  dolandırıcı  ile   çok  değerli  bir  ilim  adamının   oyu  aynı  ağırlıktadır.  Dolayısı  ile  seçimi  kazanıp  gücü  eline  geçirmek  ve  sonra  canının  istediğini  yapmak  için ne   yapılması  gerektiği  açıktır.  Önce  çoğunluğu  cahil  bırakırsın  sonra  onlara  yalan  söyler  kandırırsın,  cahil  olduklarından  bunu  anlayamazlar,  oylarını  alır  ve  iktidara  gelirsin.  Halk da  kendi  seçtiği  insanlara  bir şey  diyemez,  kendi  düşen  ağlamaz. Yani  halk  kendi  ipini  kendi  çeker.  Batı  sömürmek  ve  kontrol  etmek  istediği  ülkelerde  aynen  böyle  yapar,  tek  farkla,  yerli  işbirlikçiler  ve  ajanlar  kullanır.  Eğitim  sistemini  ele  geçirir,  satın  alır,  halkın   değer yargılarını  ve  ölçülerini  bozar,   ekonomiyi  ele  geçirir  ve  baskı  aracı  olarak  kullanır,   değiştirilemeyen,  değiştirilmesi  teklif  dahi  edilemeyen  kanunlar  çıkarttırır,  çok  sıkışırsa  darbe  yaptırır.  Bu  film  size  de  tanıdık  gelmiyor  mu?
►   İslamda   seçim  vardır  ama  demokrasi  yoktur. Çoğunluğun dediği  falan  olmaz. Partiler,  particilik  ve  tefrika  hiç  yoktur. Seçilen yöneticilerin   ehliyet  ve  liyakat  sahibi  olmaları  esastır.  Yani  ilim,  ahlak  ve  akıl  sahibi  olmaları.  Sadece  bunların  seçileceği   bir  sistem  uygulanır. Hiç  kimse  herhangi  bir  yöneticilik  görevine  talip  olmaz,  olamaz.   Bu  nedenle   Ehliyet  ve  liyakat  sahibi  olanları  ehliyet  ve  liyakat  sahipleri  seçer.  Cahillerin  seçme,  seçilme  ve  yönetime  gelme  hakları  yoktur.  Çünkü  cahiller  cahilleri  seçer.  Ahlaksızların ise  sadece  nefes  almaya  hakları  vardır.  Eğitim  sistemi  ilme ve  ahlaka ağırlık  ve  öncelik  verir,  ehliyet  ve  liyakat  sahibi  insanlar  yetiştirir.  Eğitim  sistemi  İslam  düşmanlarına  teslim  edilmez.  Ehli  küfrün  zehirli  ilacı  içilmez.  İslamda   Allahın CC  indirdikleriyle  hükmedilir,  cahillerin   ve  sapmışların   uydurduğu   hükümlerle   değil.  
 
“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırır; çünkü onlar, ancak zanna kapılırlar ve onlar, ancak yalan söylerler.”(Enam, 116)
“Artık insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi, az bir menfaat karşılığında satmayın ve kimler, Allah'ın indirdiği hükme uygun olarak hüküm vermezlerse onlar kafirlerin ta kendileridir” (Maide,44)
“kimler, Allah'ın indirdiği hükme göre hüküm vermezlerse onlar zalimlerin ta kendileridir”.(Maide,45)
“ ve Kim Allah'ın indirdiği vahye göre hükmetmezse, işte onlar hak yolundan çıkan ve ilâhi sınırları aşan günahkâr fasıklardır”.(Maide,47)
 
►  Ne  yazıktır ki   Müslümanlar  kendilerine  yutturulan  bu  zehirli   hapı  çok  sevmişler  ve  kendi  partisinden  olmayan  Müslümanları  değil  kardeş  bilmek,  düşman  ve  hain  olarak  görmektedirler.

Mirzahan HIZAL



Bu yazı 871 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI