► İslâmda çeşitlilik olabilir ama tefrika olamaz. Müslümanların birtakım bahaneler ve geçersiz sebeplerle birbirlerini dışlamak, kardeş görmemek, sevmemek, hasmane tavırlar göstermek, farklı ve ayrıcalıklı davranmak gibi durumlara düşmeleri ve bu suretle aralarında gerekli olan yardımlaşma, işbirliği ve güçbirliğini kaybederek zafiyete uğramaları asla kabul edilemez. Bu her şeyden önce Allahın CC emirlerine aykırıdır. Kendi cemaatından birine gösterdiği muhabbet, destek ve himayeyi başka bir müslümana göstermeyen kişi cahiliye taassubundan ve kabile asabiyetinden kurtulamamış ve İslâma zarar veren bir kişidir.
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz” (Al-i İmran 103)
► Müslümanların, bölünmelerinin sebebi olan en büyük yanlışlık nedir?.
Matematik ve geometrideki zâfiyet. Hesap kabiliyetindeki yetersizlik. 600 yıl kadar önce medreselerden, düşünme ve akıl yürütme gerektirdiği için, matematik bilimini çıkarmış olmaları. İşlerin, Müslüman bireylerin ilim, sabır, emek, ahlak ile sistematik ve bilimsel çalışmaları ile değil, hamâset, kahramanlık, gizli güçlerle, tepeden inme ve kerametle yürüyeceğini zannetmeleri. Kısaca akıl eksikliği, hatta akıl düşmanlığı. Allah CC çalışana yardım eder, çalışmayanın ve akletmeyenin duasını kabul etmez.
► Bir bütün parçalardan oluşur. Bütün bütünler parçalardan oluşur. Eşyanın tabiatı gereği hiçbir parçası olmayan yeknesak ve homojen, mütecanis, sadece tek bir unsurdan oluşan, canlı veya cansız, ne bir varlık ne de bir toplum yoktur. Vücudun çeşitli organları olduğu gibi toplumların da çeşitli ve birçok parçaları ve dokuları vardır. İster istemez toplumlar farklı milletlerden, farklı adet, kültür, İnanç ve dinlere mensup insanlardan meydana gelir. İlim ahlak ve adalet bunları bir arada tutar. Yoksa bunlar darmadağın olurlar ve o toplum yıkılır. Toplumda aynı dine mensup insanlar bile farklı farklı cemaatler, mezhepler, meşrepler, düşünce ve temayüllere sahip olabilirler. Özellikle bizim gibi 1000 küsür yıllık ve çok büyük bir coğrafyaya hükmetmiş. büyük bir devletten arda kalan toplumlar tabir caizse yetmiş iki buçuk milletin, kültür, cemaat ve inancın karışımından oluşur. Ayrıca devletin yıkılmasından sonra yapılan ihanetler, baskı ve yasaklar nedeniyle bu tür cemaatler uzun bir süre gizli, yer altı tarzında, zor şartlarda, kendi imkan ve eğilimleriyle kontrolsüz bir şekilde yapılanmış ve farklılaşmışlardır.
► Hal böyle iken cemaatlerden biri veya her biri, “Bizden başka cemaat mensupları kendi cemaat ve düşüncesini terk etsin ve en doğru hatta tek doğru olan bizim cemaate katılsın yoksa kurtulamazlar” derse işte bu matematik bilmemektendir.
Parçalar bütünün içine sığar ve onun tamamlayıcı unsurları olabilirler ama bütün bu parçalardan birisinin içine giremez. Küçük olan büyük olana sığar. Tersi değil.
► Senin dünyan cemaatın olabilir ama Dünya senin cemaatından ibaret değildir. Partinden ibaret hiç değildir. İslamiyet senin cemaatından büyüktür. Senin gibi düşünmeyen milyonlarca insan varken, senin haklı onların haksız olması dahi onları yok sayman için yeterli sebep değildir. Kaldı ki senin haklı olduğun da tartışmalıdır.
► Peki ne yapılması lazım? Bunca cemaat ve grup kendilerini feshedip nereye gidecekler? Ayrıca bunların mensupları uzun yıllar süren cemaat şartlandırması ve bağımlılığı yüzünden düşünme ve bağımsız hareket etme yetenekleri çok körelmiş, güdülmeleri gerekli hale gelmiş insanlardır. Bu yetmezmiş gibi cemaatlerin bir çoğunda kemikleşmiş bir hiyerarşik düzen vardır. Mutlak, kayıtsız şartsız, sorgulama olmaksızın itaat esastır. Herhangi bir şeyi sorgulamak en ağır suçların başında gelir.
Her hastalığın ve sapmanın tedavi ve çaresi hiç süphesiz İslamda vardır. Cemaat mensubu, lider veya değil, Bütün Müslümanlar Allah CC ve Resulunün SAS bildirdiği emir ve yasakların dışında kalamazlar. Dolayısıyla bütün cemaatler her düzeyde bu emir ve yasakları öğrenmek, öğretmek ve eksiksiz uygulamakla yükümlüdürler. Bunlardan asla taviz veremezler. Esasen cemaatın asli görevi mensuplarını bu yönde eğitmektir. Böyle bir kapsayıcı sözleşmeye hiçbiri itiraz edemez. Eden, turnusol kağıdı görmüş madde gibi açığa çıkar. Bunlar lafla olmaz. Örneğin hiçbir koşula bağlı olmaksızın bütün cemaat ve gruplar faize karşı çıkmak ve aktif mücadele etmekle yükümlüdür. Bunu yapmayan cemaat, faizci cemaat diye afişe edilip foyası ortaya dökülmeli ve sahtekarlıkları günyüzüne çıkarılmalı, insanları kandırıp aldatmalarına fırsat verilmemelidir. İsraile açıkça karşı çıkmayan ve aktif mücadele etmeyen cemaatler de böyledir.
Hatta bunların gizli Yahudi güdümlü bir cemaat olmaları ihtimali bile vardır. Allahın CC indirdiği hükümlerle hükmedilmesi için yazılı, sözlü ve fiili mücadele vermeyen cemaatler de böyledir. Hiç bir cemaatin holdingleşmesi, hanedan kurması, siyasi iktidarla menfaat ilişkilerine girmesi, ticari faaliyetler yapması, devletten veya mensuplarından menfaat devşirmesi v.b hoş ve meşru görülemez. Bunlar İslamın turnusol kağıtlarıdır. Bunlara dikkat edilmediği ve zamanında gerekli önlemler alınmadığı için bu millet yakın geçmişte feto musibetine maruz kalmıştır. Tedbir alınmazsa bunun tekrar olması ihtimali her zaman vardır.
► Mevcut cemaatler arasında bu görüş ve istikamet birliği sağlanması esastır. Hepsi birbirini kardeş ve savaşta yanında savaşan asker gibi görmedikçe büyük bir vebal altındadırlar.
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar da birbirlerinin velileri (dostları ve destekleyicileri)dirler. (Herkese ve birbirlerine her konuda) İyiliği emreder, kötülükten nehyedip çevirirler, namazı dosdoğru yerine getirirler, zekâtı verirler ve (her konuda) Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah Üstün ve Güçlüdür, Hüküm ve Hikmet sahibidir.”(Tevbe, 71)
► Cemaatler, önemli ülke meselelerinde kesinlikle istişare ile ilim ışığında ortak kararlar almalı ve ortak hareket etmelidirler. Şu andaki gibi bölük pörçük ve birbiriyle çelişkili, suçlayıcı ve tutarsız tavırları Allahın CC dinine çok büyük zarar vermektedir. Bunları gören insanlar İslamı gördüklerine göre değerlendirmekte ve bu dinin yanlış, cahilce, bölücü, çağdışı ve zararlı bir inancı temsil ettiğine kanaat getirmektedirler.
► Cemaatlerüstü, kesinlikle sadece Allahın CC hükümlerine ve Resulünün sünnetine göre değerlendirme yapan, siyasi iktidarın tesirinden uzak, bilim adamlarından oluşan bir üst kurul cemaatleri denetlemelidir. Yanlış itikatlara, menfaatçılara, sömürü ve sapkın uygulamalara göz yumulmamalıdır. Cemaatler bu üst kurulun kararlarına uymakla yükümlü olmalıdırlar.
► “Bütün bunlar hayal. Bu zamanda ve bu ortamda bunlar yapılamaz” diyenler, yerlerin, göklerin, zaman ve mekanın sahibi olan Allahın CC dinine hayal demiş olacaklarını unutmamalıdır. Hiç kimsenin Allahın CC dininde, ekleme, çıkarma ve değişiklik yapma hakkı ve haddi değildir.
“Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216)
Mirzahan HIZAL