Bugun...


Nihat Güç

facebook-paylas
Niyet -1-
Tarih: 30-12-2024 09:03:00 Güncelleme: 30-12-2024 09:03:00


Bir Müslümanı kâfirlerden ayıran imandan sonraki önemli konulardan biri de niyettir. İbadetleri ifa ederken niyet etmek kişiyi sevaba, Allah’ın rızasına erdirir.

Niyet; Müslümanların yerine getirdikleri ibadetlerde olmazsa olmaz ana konulardan biridir. Ruh ve beden gibi birbirini tamamlayan iki ana etmendir. Biri olmazsa diğeri bir anlam ifade etmeyecektir. Niyet olmadığı zaman davranış, davranış olmadığı zaman da niyetin bir fonksiyonu kalmaz ortada. Niyet halis ve temiz olması gerektiği gibi icra edilen davranışların da İslam’ın emrettiği doğrultuda olması kaçınılmaz bir durumdur.

Namazın farzlarından birisi de niyettir. Niyet olmazsa değil namaz, hiçbir ibadet geçerlilik kazanmaz. Çünkü her işin başında niyet vardır ve mutlaka olmalıdır. Niyet, kişinin yerine getirdiği amelin amacını ve hedefini belirler. İcra ettiği işi niçin yaptığını, kimin rızasını kazanmak için ifa ettiğini, hangi sonuca ulaşmak için çaba sarf ettiğini, hangi emir ve yasaklar çerçevesinde yerine getirdiğine vurgu yapmaktadır.

Namaz kılan, oruç tutan iki kişi, sahip oldukları niyetleri sonucunda farklı menzillere doğru yol alacaklardır. Niyetleri farklı olduğu için varacakları menzil farklı olduğu gibi aynı sevaba erişemeleri de mümkün değildir. Birisi Allah istedi diye namaz kılıyor, oruç tutuyor diğeri de çalıştığı iş yerinin sahibi namaz kılmasını, oruç tutmasını şart koştuğu için bu ibadetleri yerine getiriyorlarsa elbette karşılaşacakları sonuç da aynı olmayacaktır. Niyeti Allah (c.c.) rızası olan kişinin yerine getirdiği ibadetin karşılığını ancak Yüce Allah’tan alır. İnsanlar için yerine getirilen davranışların karşılığı da insanlardan istenecektir. İnsanların ahirette verebilecekleri bir karşılıkları olmayacağına göre insanlar için herhangi bir davranış sergilemeleri de dinen doğru olmayacaktır, hatta sakıncalıdır da. O yüzden niyetlerin tamamı Yüce Allah’a olmalıdır. Allah (c.c.)’ın istediği bir şekilde ve istediği fiillerde gerçekleşmelidir.

Aynı renk, aynı ebat ve aynı şekildeki bir örtüyü örtünerek tesettüre girmiş iki kadını düşünelim. Tesettüre girmiş bu iki kadının alacakları sevap, sahip oldukları niyetlerine göre artıp eksilecektir. Kadınlardan biri örf adet yerini bulsun, çevredeki dostlar kızmasın, kem gözle kendisine bakan olmasın diye örtünmüş olsun diğeri de Yüce Allah’ı razı etmek üzere emrini, emrettiği şekilde, kendisine zor gelse de yerine getirmiş olsun. Bu iki kadının ahirette karşılaşacakları sonuç hiçbir zaman aynı olmayacaktır. Aynı işi, aynı şekilde ve aynı zaman diliminde yapmış olsalar dahi niyetleri farklı olduğu için karşılaşacakları sonuç, alacakları sevap, girecekleri mekan asla aynı olmayacaktır.

Niyet konusunda bildiğimiz en önemli hadisimiz şudur: Ömer ibn-i Hattab (r.a.) Resulüllah (s.a.v.)’ı şöyle buyururken dinledim, dedi: “Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve Resulü’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve Resulü’ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir.” (Buhari, Bed’ü’l-vahy 1; Müslim, İmaret 155; Ebu Davud, Talak 11; Tirmizi, Fezailü’l-cihad 16; Nesai, Taharet 60; İbni Mace, Zühd 26) Bu hadis bizlere, ifa ettiğimiz bir ibadeti niçin yaptığımıza önem vermemiz gerektiğine özellikle vurgu yapmaktadır.

Bu hadisin, Allah Resulü (s.a.v.)’nden südur olmasına, hicret sebep olduğundan, bu hadiste ana konu hicrettir. Ancak diğer konular ile ilişkli olmayacağı manasına yorumlayamayız. Zira rivayete göre bu hadisin sebeb-i vürudu şudur: Mekke’den Medine’ye emir gereği herkes Allah için hicret ederken ismini bilemediğimiz bir sahabi, sevdiği Ümmü Kays adındaki bir kadın ile evlenmek üzere hicret etmişti. Şüphesiz bu zat bir mü’mindi ama niyet ve düşüncesi davranışlarının önünde değildi. O da bir muhacirdi ama Ümmü Kays’ın muhaciriydi. Aynı yolda, aynı meşakkati yaşayarak aynı mekâna hicret etmelerine rağmen farklı bir son ile karşılaşmaları niyetlerinden kaynaklanmakadır. Allah (c.c.) için katlanılabilecek bunca meşakkate o, bir kadın için katlanmıştı. İsim zikredilmeden, bu hadise, Allah Resulü (s.a.v.)’nün yukarıda zikrettiğimiz mübarek sözüne konu olmuştur. Sebebin özel olması, hükmün umumi olmasına mani değildir. Onun için bu hadisin hükmü, umumidir, her işe ve herkese şamildir.

Beraber yürüyen bu iki kişinin dağ, taş, bayır ve kumsalda attıkları her bir adıma mana kazandırmış olmaları sahip oldukları niyet ile yorumlanabilir. Beraber aynı yolu katetmelerine, aynı meşakkati çekmelerine, aynı badireleri, aynı tehlikeleri atlatmalarına, açlığa ve susuzluğa aynı şekilde maruz kalmalarına rağmen biri sevap alırken diğeri sevaptan mahrum kalmaktadır. Çünkü bu iki kişiyi harekete geçiren niyetleri birbirinden çok farklıdır.

Ancak bu hadisi toplum olarak doğru anladığımızı söylemek pek mümkün olmayacaktır. Haramlara sarılırken, kötü ortamlarda oyalanırken, aleni olarak Yüce Allah (c.c.)’a asi olunurken, Kur’an’ın emirleriyle çelişirken, sünnetten yüz çevirirken sahip olduğumuz niyetimize göre bir değer biçiyoruz. Hâlbuki haramları işlerken sahip olduğumuz niyet sorgulanamaz. Kişinin sevaba erişebilmesi için, işlediği fiilin de iyi olması, ibadet nevinden olması gerekmektedir.

Şöyle örneklendirmek gerekirse İslam’ı emredilenler ve nehyedilenler diye iki kısma ayırmamız kaçınılmazdır. Emredilenler yani ibadetlerde niyet son derece önemlidir ve gereklidir. Ancak nehyedilen haramlarda niyet geçersizdir. Haramların işlenmesinde hiçbir şekilde sevap aranmamalıdır. Haram ortamlarda bulunmanın sevaba yol açacağını düşünmek de günahtır. Ancak nehyedilen fiillerden “Allah emretti” diye uzak durursa bir insan sevaba erişebilir.

Her türlü kötülüğün, her türlü haramın içinde bir hayat sürdüren kişilerin bile bu hadisi ağzına sakız yaptığını gördüğümüzde haliyle üzülmekteyiz. Haram işleyen kişilerin işledikleri haramları bile kendi niyetlerine göre yorumladıklarına da zaman zaman şahit olmaktayız. Bu vesileyle haramlara kılıf giydirilmiş olmaktadırlar.



Bu yazı 270 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI