Bugun...


Nihat Güç

facebook-paylas
Kurtuluş Noktası
Tarih: 19-02-2025 17:31:00 Güncelleme: 19-02-2025 17:31:00


Çıkış kapısını aramak, içinde bulunduğumuz cendereden kurtulmak zorundayız. Kurtuluş, yola revan olmakla mümkündür. Yol alırken didineceğiz ve direneceğiz. Kurtulmak için görev ve meşru olan ne varsa yapmakla sorumluyuz. Pes etmek ve geri dönmek, yapamadım, ulaşamadım, gücüm yetmedi demek yok. Yakışmaz bize. Hedefe varamadık diye yerimizde çakılı kalamayız. Herkes gücü nispetinde kurtuluş noktasına ulaşmak için mücadele etmekle mükelleftir.

Kurtuluşun ne zaman ve nereden geleceğini bilemeyeceğimiz için seferden sorumlu olduğumuzu vurgulamak durumundayız. Zafere ulaşanların sefere çıkanlar olduğunu bellemek ve belletmek de boynumuzun borcu. Zafer er ya da geç gelecektir. Buna inanıyoruz. Zafere kimin, ne zaman ve nerede sebep olacağını, hangi çalışmanın son vuruş olduğunu da bilemiyoruz. 
Gazze halkı yıllardır Siyonist Yahudilere karşı mücadele ederek kurtuluş kapısını aralamak istiyor. Var olma mücadelelerini hayatları pahasına da olsa veriyorlar. Bu var olma, zafere ulaşma ve kurtuluş kapısını aralama mücadelesi tez zamanda sonuca dönüşür diye yalvar yakar dua ediyoruz Rabbimize. 
Hedefe ulaşmak, bulunan noktalara hâkim olmakla mümkündür.

Hangi iş olursa olsun isteklerine ve hedefine hâkim olmayan kişinin sonuç elde etmesi mümkün değildir. Salıverilen İsrailli esirlerin durumuna baktığımız vakit tünel dahi olsa hâkimiyetin Müslümanlarda olduğu topraklarda ve zamanlarda kâfirler Müslümanlara özenerek İslamı seçmeye çalışıyorlar. Çünkü Müslümanların içinde bulundukları ortamlarda uyguladıkları kanun ve kuralları kafalarından ileri sürdükleri kanun ve kurallar değildir. Müslümanlara yönelik oluşan bu özenti ummadıkları kapıların açılmasına, ummadıkları yardımların kendilerine ulaşmasına, zafere bir adım daha yaklaşmalarına sebebiyet verecektir.
Ancak hâkimiyetin Münafık ve kâfirlerde olduğu topraklarda ve zamanlarda durum tersine döndüğünü hep beraber görüyoruz ve yaşıyoruz. Kur’an’dan bihaber, sünnetten gafil yaşayan kimi cahil insanın bu sefer kâfirlere özenerek yoldan çıktıklarına, münafıkça hareketler sergilediklerine şahit olmaktayız. 

Müslümanlar olarak insanları sevk ve idare etmemiz son derece önemlidir. İnsanları sevk ve idare ederken nerede durduğumuz, neyi istediğimiz, kural ve kaidelerimizi neye göre şekillendirdiğimiz de net bir şekilde ortaya konmalıdır.

Gazze’de serbest bırakılan Yahudi eserlerin dile getirdiklerine baktığımız vakit bu durumu açıkça görebiliyoruz. Aylarca Müslümanlarla beraber tünellerde yaşayan bir Yahudi bile olsa kalbinin yumuşadığına şahit olmak son derece dikkat çekici bir olaydır. O yüzden Müslümanların yönetimde oldukları bir demokrasiyi veya laikliği istemiyoruz, böyle bir ortamı savunmuyoruz da. Tünel dahi olsa İslam’ın kanun ve kurallarının uygulandığı bir toprak parçasını istiyoruz. Yönetimin tamamıyla İslam’a göre dizayn edildiği bir ortamı, bir yönetimi ve bir sistemin oluşması için de çalışıyoruz.
Gazzeliler açısından baktığımız vakit bulundukları noktanın hedefe her zamankinden daha çok yakın oldukları bir nokta olduğunu söyleyebiliriz. Ya zirveden geri dönecekler ya da tepeyi aşmaya biraz daha gayret gösterecekler. Tepeyi aşmak çok zor da olsa mümkündür.

Şöyle ki:
Hz. Musa (a.s.) ve beraberindeki iman eden insanlar dini vecibelerini hakkıyla yerine getirmek üzere Firavun’dan ve Firavun’un kurduğu despot düzenden kaçtılar gecenin bir vaktinde. Gün ağardığında önlerinde denizin varlığına şahit oldular. İleriye doğru adım attıklarında kendilerini boğacak bir su dalgası, arkalarına döndüklerinde de kellelerini gövdelerinden ayıracak, kılıçlarından kan damlayan zalim askerler vardı. 
İki arada bir derede kalmışlardı. Ne yapacaklarını şaşırdılar.
İmanı sağlam olan insanlar gönülden Yüce Allah’a tevekkül ederek Hz. Musa (a.s.)’nın vereceği kararı beklediler. İmanında zayıflık olanlar ya da Firavun’un karşısına çıkmaktan son derece korkanlar; “Bizim burada ne işimiz vardı. Şimdi lime lime doğranacağız.” diyerek feryad-ü figan, iki gözü iki çeşme ağlamaya başladılar. Yahudiler ile henüz savaşa girmemiş kimi insanın Yahudi ismini duyduğu zaman ayak bağlarının çözülmesi gibi bir durum ortaya çıktı.

Herkes: “Bu iş bitti, yandık, kül olduk.” dedikleri bir noktada ve bir zamanda durdukları mekânın aslında kurtuluşa bir kaç yüz metre kala durdukları bir nokta olduklarını Hz. Musa (a.s.)’nın peşinden denize daldıkları bir zamanda anladılar. 

Sızlanmaya, yenilgiyi kabul ederek geri dönmeye gerek yoktu aslında. 
Zafer az ileride.

Son bir gayretle denizin içinden bir kaç yüz metre daha yürüdüklerinde ne önlerinde kendilerini boğacak bir su kalmıştı ne de arkalarından kendilerine kılıç sallayan zalim bir düşman duruyordu.
Her ne kadar Gazze’ye ve Gazzelilere istenilen düzeyde faydamız dokunmuyor olsa da şimdilerde Gazze’nin durduğu yerin zafere en yakın oldukları bir yer olduğuna inanıyorum.



Bu yazı 251 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI