Sene 1921, Mart’ın 12’si…
İstiklal Marşımızın kabul edildiği o bahtiyar gündür.
Yedi düvele mermi yakan Mehmetçik’i teşvik için milli marş yarışması açıldı.
Proje’nin akıl babası, Milli Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur.
Katılan 724 eserden hiç biri beğenilmiyor.
Belki de bu yüzden bakan değişimi vuku buluyor; Rıza Nur yerine Hamdullah Suphi Tanrıöver geliyor.
Kendisi de edebiyatçı ve yazar. Bu alt yapısından dolayı, İstiklal Marşımızı ancak Burdur Milletvekili Mehmet Âkif’in yazabileceğini biliyor.
Âkif’in ikamet ettiği Taceddin Dergâhı’nın yolunu tutuyor. Asıl adıyla sesleniyor Akif’e: “ Ragıf, neden yarışmaya katılmadın?”
Öğreniyor ki Akif, şiirin beş kıtasını hazır etmiştir ama yarışma karşılığında “ödül”
olduğundan uzak durmuştur.
“Millete mal olacak bir şiir, mükafat karşılığında yazılmamalı,” diyor.
“ O vakit mükafatı kaldıralım ve şiirinin tamamlanmasını bekleyelim.”
… Ve 12 Mart gününe kadar bekliyorlar.
Yarışmaya katılan 724 şiir arasından, Âkif’in yazdığı on kıtalık İstiklal Marşı, alkışlar arasında kabul ediliyor.
O günden beri bizim de kabulümüzdedir ve okunuyor.
Bir de bestesi Batı Senfoni Müziği olmasa, ah keşke…