Sofu Ali ağabey, akşamları evinde deprem tatbikatını yapar, çocuklarını deprem ihtimaline karşı uzmanlaştırır ve çok ciddiye alır, elbette iyi lâkin olur mu olmaz mı? Belli değil.
Aynı sofu Ali ağabey çocukları ergenlik dönemine gelmiş namaz dualarını öğrenmemiş, namaz kılmayı bırak öyle bir çaba içine dahi girmemiş. Öyle ya cehennem dediğin nedir ki? Allâh evlâdını depremden korusun.
...
Bir de bizim komşu Osman emmi var, anam anam anam bir Zahid ki; görenler hayrân kalır. Oğlu vardı Ahmet, gece gündüz oğlunun "hayâtını kurtarmak" için didiniyordu. Fen ve bilimi öğrenip ümmete faydalı da olacaktı ammâ en önemlisi "hayâtını kurtaracaktı". Tabi yerin altı için daha erkendi, zamanı değildi hele bu işler bir arada çıksın sonra zihni karışır derdi.
Geçen gün sabah namazında Ahmed'in ölüm selâsı okundu.
İnşallah komşumuz Osman emmi'nin dediği gibi, burdaki işlerinden dolayı hesâba çekmezler.
...
Ya bizim Manavcı Şerif dayının kızına ne demeli (!!!)
Gün görmüş kadın, Türkiye'nin ve Orta doğunun şartlarından kaçıp kanadaya yerleşmiş, bereket kanada şartları çok iyi râhatına rahat katmış ki anlatamam.
Bir de düşünür olmuş, bir sorgulama yöntemi var ki dillere destan. Allâh'ın şerîi kanûnu da ne imiş, fıkıh meseleler preh preh preh... Bunlar hep eski düşünceler.
Aklına uyuyorsa tamam bu din.
Doğrusu gıpta ettim ben de o îmândan isterim!
...
Son olarak bizim kuzen Nurettin bir şeyh ile tanışmış artık farz-ı ayn ve farz-ı kifayeden kurtulmuş, düşünme ve akletmeden de azâd olmuş, kur'ânı okumak da ne imiş?
Zaten her gece şeyhi Allâh ve Resulü ile görüşüyor rüyada bunlara gerek kalmamış.
...
Hâsılı dostlar bu îmân oldukça kimse bize birşey etmez râhat olun.
Fâ`ik Enes DEMİR