Ladini bir sistem ile örülmüş bir devlet yapısına sahip Türkiye Cumhuriyetinde dipdiri, canlı, hayat nizamı olan İslam dininin mümessili olmak sıradan bir iş değildir.
Amerikan tesirinde şekillenen eğitim öğretim ile bu evlatlarımız boş teneke gibi yetiştiriliyor, onlardan seçilmiş İmam-Hatiplerimiz camilerde görev yapıyor, bir yandan sistemin korkusu/baskısı, diğer yandan herkesin istediği kadar Müslüman olduğu bu ortamda Diyanet İşleri Başkanı ne kadar başarılı olur onu siz düşünün artık.
Hak adına sesini yükselten bazı ilim erbabı kimselerin nasıl da hücuma uğradıklarına bizzat şahit oluyoruz; İhsan Şenocak ve Mesut Adabağlı hocamız ile Ayasofya camisi Prof.Dr.Mehmet Boynukalın bunlardan bir kaçıdır.Halkın gönlünde birer kahraman olan bu ve benzeri zatları sistem kabul etmiyor.
Bu ülke bizim ama bu sistem bizim değildir. Daha anlaşılır bir ifade ile ev bizim ama içindeki eşya bize sıkıntı veriyor. İnşallah yakın zamanda Devletimiz sistemiyle birlikte değerlerimiz barışık hale gelecek.
Diyanet İşleri Başkanımız olan Prof.Dr.Ali Erbaş hoca pratik bir insan, İslami hassasiyete sahip bir Müslüman, bir o kadar da mütevazidir.
Bir gün bakıyorsunuz Demokrasi Adasında Devlet Erkanının önünde dua ediyor, başka bir gün Külliyede dünyanın dört bir yanından gelen devlet başkanları ve bakanlarının, diplomatların huzurunda semaya el açmış Allah’a yalvarıyor. Birlik beraberliğimiz için Allah’a niyaz ediyor.
Bir ayağı İslam Birliği Kongresinde, bir ayağı yılda bir gerçekleşen 81’den katılımcıların olduğu Önder İmam-hatip kurultayında.
Bir bakıyorsunuz bir üniversitenin akademik yılının açılış konuşmasını yapıyor, bir bakıyorsunuz temel atma törenlerinde el açmış yüce Allah’a yakarışta bulunuyor.
Bir bakıyorsunuz minbere kılıçla çıkmış, vakarlı bir duruşla hutbe okuyor, bir bakıyorsunuz o güzel sesiyle ezan okuyor.
23 Nisan 2020 Cuma hutbesinde Hacı Bayram-ı Veli camisinde İslam’ın temel hassasiyetlerini özetlerken ne ilginçtir ki Ankara Barosu ve sözde insan hakları derneği hakkında dava açma girişiminde bulunuyor.
Gelin hep beraber son günlerdeki konuşmalarından aldığım şu iki paragrafı değerlendirelim.
“Gayemiz ırkı, inancı, mezhebi, dili ne olursa olsun insanlara iyiliği götürmek ve iyi bir Müslüman olarak yaşamaktır.”
Evet, insanlara iyiliği götürmek peki nedir iyilik?
Bence iyiliğin en büyüğü kişiyi lisan-ı hal ve kal ile vahiy ile tanıştırmaktır. Varsa burada bir engel onu da ortadan kaldırmaktır.
Ondan sonra maddi yardım geliyor, güvene dayalı meselelerde insana yardımcı olmaktır, kendini ifade etme imkanı insana vermektir.
Bir insan aç ve açıktaysa, kendini güvende hissetmiyorsa, düşüncesini ifade edemiyorsa varlığı ona azaptır diye düşünüyorum.
"Dinimizin şefkat ve merhamet iklimiyle, medeniyetimizin ilim ve irfan dünyasıyla, kültürümüzün sanat ve estetik boyutuyla erken yaşta tanışan çocuklarımız, gençlerimiz geleceğe daha güvenle yürüyecektir."
*Evet Şefkat ve Merhamet,
*İlim ve irfan,
*Kültürümüzde medeniyet tasavvuru,
*Sanat ve estetik,
*Geleceğe güven
Şefkat ve merhamet; Bu iki insani/İslami duygu hayatın iksiri durumundadır, bu iki kavram ile tanışmayan, bu kavramları o derin manalarıyla taşımayan kimseye insan demek zor. İşte Yahudi’nin Gazze’de yaptığı zulmün asıl nedeni bu iki değeri kaybettiğinden dolayıdır.
İlim ve İrfan; Bilmek, hakkı bilmek, ilahi öğretiden haberdar olmak, bu ilmi arifler düzeyinde içselleştirmek insanlık kat sayısını yükseltir, kuru bilgi insanı yarı yolda bıraktığı gibi kibir abidesi de yapar.
Sanat ve estetik; Evet sanatın hakkını vermek ve estetiğine dikkat etmek de ayrı bir değer, ayrı bir güzelliktir.
Kültürümüz ve medeniyetimiz için, İnsanın tarihin derinliklerinden bu yanı geliştirdiği, koruduğu değerler bütünü denebilir. İlginçtir bu ülke kabul ettiği Laiklik ilkesi yüzünden daha düne kadar bu milletin kültür ve değerine kapısını kapatmıştı, bu zulmü bir kenara yazmayı unutmayalım!
Geleceğe güven ile bakmak; Bu güveni devlet vatandaşına verecek, okullarda bu özgüven kazandırılacak, öyle ki vatandaş “iyi ki Türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım” diyebilecek, o günler yakındır inşallah.
Dikkat etseniz Diyanet Resimiz Prof.Dr.Ali Erbaş hocamızın konuşmasından aldığım ve kabiliyetim dahilinde izah ettiğim bu değerlere susamış bir toplumuz, öyle ki, acaba o günler gelir mi? diye sormak geliyor insanın içinden. Ali Erbaş hocamıza başarılar dilerim.
İnşallah o günleri hep beraber görürüz. Amin demeniz dileğiyle.
Selam ve selametle kalın.
Eyüphan Kaya
muslumandunya.com genel yayın yönetmeni.