Sevgili dostlar dünyanın hiçbir ülkesinde küfrün bu kadar şiddetli yerleştirilmeye çalışıldığı bir ülke bulamazsınız. Çünkü buralar Hilafet yönetimiyle kıtalara hüküm etmiş bir diyardır, adamlar işi garantiye almak için var gücüyle Anadolu’nun üzerine çullamışlar.

Daha düne kadar vatandaşların notunu alan bir MİT’imiz vardı, ona göre vatandaş üzerinde operasyon yapan bir ordumuz vardı, Kemalizm’in askerleri paydaşlarıyla birlikte nöbet beklercesine dayanışma içinde İslam’a karşı harekete geçmek için her fırsatı değerlendiriyorlardı. Öyle ki 28 Şubat sürecinde evlerde yakalanan Kur’an-ı Kerim sakıncalı eşya listesinde yer alıyordu.

Elhemdulillah o neslin çoğu öldü, kalanların da yuları çekildi. Bu ülke Aro/Garo’nun değil Müslüman Anadolu insanlarınındır. Bin bir türlü zahmetle değerlerimizle buluşmak için çaba harcıyoruz, ama dört başı mamur bir devlet daha tesis edemedik, malumunuz beşeri sermayemiz yok, çünkü yeterince insan yetiştiremedik.

Elli yıldır halk tarafından test edile edile ülkenin başına getirilen Recep Tayyip Erdoğan’ın ne badireler atlattığını hepiniz gördünüz, yaşadınız, ona en az zarar verenler cebine çalışan paragöz siyasetçilerdir. Kadrosunun bir kısmı Avrupalı dostlarının tesirinde kaldı, kimisi Başkanlık Sistemine ayak uyduramadı, kimisi de işgal ettiği makamın hakkını veremiyor. Hala ihale peşinde olan, çevresinin gönlü hoş eden vekillerimiz var, halbuki bu süreçte böyle teşkilat da sıkıntılı, vekil de.

Ak partiye şu zihniyet yakışır: Önce ülkem kazansın, sonra partim kazansın, daha sonra ben kazanayım. Bu sıraya dikkat edilebiliyor muyuz buyur cevabını siz verin. Aslında ülkemiz kazanırsa zaten uzun vadede hepimiz kazanıyoruz.

80 vekille Anakara’ya gidip bir ay sonra sokaklara inen HDP’yi gördünüz. Sonradan 14 yerleşim biriminde destek verdikleri çukur siyasetinin ülkeyi ne hale getirdiğine hep beraber şahit olduk. Eğer o gün Selahattin Demirtaş Kandil’e dönüp; “otur oturduğunuz yerde, ben Meclise sorun olmaya değil sorun çözmeye gelmişim” diyebilseydi, şimdi daha farklı bir durumda olmaz mıydık? Ama diyemedi, şimdi yine üçlü bir ekip gülücükler dağıtarak İmralı’dan getirdikleri mesajı siyasi partilerle paylaşıyorlar, terörü Öcalan üzerinden devlet getirdi, onun üzerinden bitirmek durumundadır, ama Kürtlerin değerleriyle barışık olmayan bir siyasi eğilimle Kürt meselesini konuşursanız size hakkımızı helal etmeyiz bilesiniz, bir sonuç elde etmeni de mümkün değildir.

DEM parti olarak aile yapısını hor görüyor, Kültür evleriyle gençlerimizi ahlaksızlaştırıyor, İnsanımızın inanç ve kültürel değerlerini küçümsüyor. LBGT’li sapıklara hak ve özgürlük istiyor. Böyle bir parti ile Kürt meselesini kimsenin ele alma hakkı var mı? Zaten bunlar Kürdün canına okuyor, Kürtlük iki kelime Kürtçe okumaktan ibaret değildir.

Bunlara kalsa başımıza bir Atakürt getirecekler, iyi ki Öcalan Atatürk gibi karizmatik bir lider değil, yoksa Kürtleri 50 yıl da o parmağında oynatırdı. Bunun daha fazlasını Kürtler bilse %90 bu sinsi siyasi eğilime sırtı çevirir. Bakın bu şartlarda dahi DEM Diyarbakır’ın toplam oylarının %45’ini almış, diğer %55 ya başka partiye oy vermiş ya da sandığa gitmemiş.O %45’in de en az %30’u tutunacak dal arıyor. Siyaset ellerine kayda değer bir dal vermiyor ki inanarak dört elle sarılsın.

Peki ne olacak?

Birileri Türkiye Cumhuriyeti için Türk devleti dedikçe, 85 milyonun bayrağı olan ay-yıldızlı al bayrağa Türk bayrağı dedikçe, Türk ordusu, Türk polisi, Türk jeti, Türk İş adamları… dedikçe  bu DEM vb partiler oy almaya devam edecekler.

Kürt ve Kürdistan kavramları üzerinde siyaset yapıldıkça  bu iş böyle gider, hep birlikte paldır küldür yarı aç, yarı tok ve mutsuz yaşamaya devam edeceğiz, paralarımız dağa taşa bomba olarak yağacak.

Yapılacak olan şudur,

Abdullah Öcalan üzerinde çağrıda bulunup PKK’ye silah bırakılacak, dağdan inen insanları da indiğine pişman etmeyeceğiz,  vatandaşımızsa vatandaş muamelesi yapacağız. Unutmayın en az ilkokulu bizde okuyan bu insanımıza ülke sevgisini aşılayamamışsak suç devletindir.

Kürt meselesini, orijinalliğini koruyup sabırla bu zahmetlere katlanan, inanç ve kültürünü muhafaza eden Kürtlerle konuşacaksınız.

Aşiret adamlar, alimler, kanaat insanları… sakın ola seküler insanlarla Kürt meselesini konuşmayın, onlar olsa olsa ikinci kalite Kemalistlerdir, onlardan ne Kürtlere ne bu topluma hayır gelmez. Allaha secde edemeyecek kadar aklı kıt olan insanlar Müslüman toplumun sorunlarını çözemezler. Onun için sorunlarımızın çözümünde dış ülkelerin gözlemci olmalarına bile gerek yok diyoruz.

Fakat Müslüman Kürtler, müslüma gayri müslüm herkesin hukukunu korurlar. Onun için bir çözüm çalıştayı yapıp devletin önüne 7 maddelik bir çözüm paketi bırakabilirler. Ülke bütünlüğü içinde %3-5 gibi marjinal kimseler hariç kimsenin itiraz etmeyeceği bir çözüm ortaya koyarlar. Hep birlikte huzur buluruz diye düşünüyorum, şimdilik bu kadar olsun e mi?

Selam ve selametle kalın.

Eyüphan Kaya

İnsan Hakları aktivisti/Stratejist