Tweet |
Son zamanlarda birileri son çeyrek asrın gençliğine Z kuşağı lakabını takmaya başladı, bu yanlış bir tabir, bu gençlik olsa olsa zelal(berrak) gençlik olup, ELİF gibi bir duruşa sahip olsa gerek. Dolayısıyla “Elif gençliğine selam olsun” diyerek yazıma başlıyorum.
Gençlik; yarınların umudu, geleceğin sermayesi, yaşlıların hayat kalitesi ve mutluluğunun niteliğine bağlı olduğu insan kategorisidir. Eğer nitelikli bir gençlik yetiştirirseniz, geleceğiniz parlak olur. Bu münasebetle hayal ettiğim gençliği tanıtmak istedim.
Öyle bir genç ki;
Kendini sever, çevresini sever, kâinatı sever. Bu sevginin kaynağını itikadından alır. Bu sevgi ile yüce Yaratan’ın rızasına kavuşmaya çalışır. Dolayısıyla her geçen gün daha da olgunlaşır, ruhu yücelir, yüce Yaratan’ın katında değeri artar, Cennetül firdevse varis olur.
Öyle bir genç ki;
Çevresiyle barışık, nitelikli, eğitimli, sağlıklı ve edepli. Etrafına güven veriyor, o tatlı tebessümüyle. Vakarlı duruşu, seviyeli yorumları, yerinde ve anlamlı konuşmaları, kalemi kılıçtan üstün tutan ancak, gerektiğinde zalime, zorbaya dur diyebilen bir genç.
Diyarbakır’ın bir sözü var;
“Baktın ki bela geliyor de dur!
Baktın ki eve giriyor o zaman vur”
Öyle bir genç ki;
Doğru konuşan, doğru yaşayan, doğruyu müdafaa eden "Kurtuluş Doğruluktadır" şiarını benimseyen, kendisi adil davrandığı gibi, adaleti savunan, yanlışa göz yummayan, zulme karşı hassas olup, Bil fiil müdahale eden, sözle karşı çıkan, en azından kalben buğz edebilen bir delikanlı. Hakkı dile getirmekten çekinmeyen bir beyefendi.
Öyle bir genç ki;
Dünya ve ahret dengesini elinden geldiği kadar sağlamaya çalışıyor, dünyaya çalışırken; sadaka verecek duruma geleyim, Kard-ı hesen verebileyim, alan el yerine veren el olayım diye çalışıp çabalıyor. Dünyalık kazanan, ancak sevgisini kazanmayan, ihtiyaca binaen Allah rızası için çalışan, güçlü ve başkasına muhtaç olmayan, kazandıkça yüce Rabbi’ne şükür etmesini bilen, inanarak zekâtını hakkıyla veren, Helal kespten yorgun argın düşüp günahlarının mağfiretiyle yatmasını beceren bir genç.
Zühd Psikolojisiyle
“Eli kârda, gönlü yarda” olan mana adamı.
Öyle bir genç ki;
Aile kavramını önemseyen, anne babasının rızasını arayan, akrabalık münasebetlerinde birleştirici bir aktör olan, komşularına sıkıntı yerine katkıda bulunup güven veren, toplumda emin, güvenilir bir insan olarak varlığı insana ünsiyet, yokluğu ise sıkıntı veren kendisini özleten bir genç.
Öyle bir genç ki;
Yüce Allah'ı zikreden, zikrettikçe kalbi mutmain olan, dolayısıyla hayattan lezzet alan, bu dünyanın boşuna yaratılmadığını, canlı cansız bütün varlıkların yüce Allah’a ait olduğuna can-ı gönülden inanan, tasarruf hakkının geçici bir süre için insana verildiğini bilen, bu dünyayı vasıta ederek Allah'ın rızasına kavuşmayı hedefleyen, uyanık bir genç.
Öyle bir genç ki;
Kibirli değil ama vakarlı, gururlu değil ama onurlu, ne cimri ne savurgan, ikisi arasında denge kurabilen, yeryüzünde yürüyüşü bile model, izzetli gidişatını kıskanılan, meleklerin bile ayaklarının altına kanatlarını serdiği bir genç.
Böyle bir genç; yüce Allah'ın rızasını kazanmak için ilimle, irfanla, edeple yaşayan bir gencin niteliğini taşıyan bir gençtir.
İnanıyorum ki yeryüzünde milyonlarca bu özelliğe sahip gençler vardır. Ama dağılımı homojen değil. Keşke bu oran genelde ülkemizde, özelde şehrimizde daha fazla olsaydı. Önemli olan bizim de bu insanlık ordusuna katılmaya niyetli olmamız, bu medeniyet safına katılmak için çaba sarf etmemizdir.
Bunun için okullarımıza sahip çıkalım, çocuklarımıza neler öğretiliyor takip edip, bir terslik varsa hakkımızı arayabilelim.
Çocuklarımıza öğretilen okul müfredatı, bu nitelikte bir genci yetiştirmeye elverişli midir diye, üç kere düşünelim..
Acaba kaç tane veli bunu düşünüyor, önemsiyor, araştırıyor. Asıl sorun budur.
Çocuklarımızla ilgilenelim ki, yarının kaliteli gençleri olarak karşımıza çıksınlar.
Selam ve Dua ile.