Tweet |
Diyarbakır Birlik vakfı şube başkanı Metin Evsen kısa bir selamlama konuşmasını yapıp sözü Doç.Dr.Vahap coşkun hocaya verdi. Konuşmasında özetle şunları dile getirdi.
“1920’li yıllarda Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman ülkenin nüfusu 12-13 milyon civarındaydı ve 1921 Anayasası vatandaşların sosyolojik durumu da göz önünde bulundurularak bir nevi “Medine vesikasına” benzer bir anaysa olarak görüyorum.
1924 anayasasında, 1960 anayasasında zaman ve zemin değişince anayasanın da dili değişiyor, hele ki 1982 anayasası bu millete giydirilmiş bir deli gömleğidir, bir türlü temel mentalitesinden kurtulamadık.
Herkesin kendini içinde göreceği bir anayasaya ihtiyacımız var, bu gün 85 milyonluk nüfusa sahibiz, fili olarak 100 milyon düzeyinde farklı dil ve renklere sahip insanlarımız var, namaza değer verdiğimiz gibi hak hukuk meselesine de ehemmiyet vermek durumundayız.
Bu ülkeyi 1923 ve sonrasında yapılan anayasanın referansları ve refleksleriyle ile bu günü yönetemezsiniz, tabirimi mazur görün, nasıl ki bir çocuğu mama ile besliyorsunuz, çocuk büyür delikanlı olur, siz hala onu mama ile büyütmek istiyorsunuz, bu kabul edilemez.Elbette ki pozitif eleştiri yapacağız ama muhalefet mantığıyla her şeye karşı olmamız gerekmez tabi.
Hazirunu saygıyla selamlar, hepinize hoş geldiniz diyorum, konuşmayı konunun uzmanı Vahap Coşkun hocama bırakıyorum.
Doç.Dr.Vahap Coşkun doyurucu ve açıklayıcı bilgiler verdi, hepsini yazmak zor ama şu şekilde özetlenebilir.
“Anayasa tartışması yabancı olduğumuz bir durum değil. Daha Osmanlı yönetiminde yaşıyorken 1808’de Sened-ı ittifak ile toplumsal sözleşme yapmaya başlamışız. Bu değişiklik 1839 Tanzimat fermanı, 1956 Islahat fermanıyla devam etmiş. İlk Anayasamız 1876 tarihinde yapıldı.
1982 Anayasasında şimdiye kadar 19 defa değişiklik yapılmış, bu Anayasa 177 maddeden ibaret, sadece 58 maddesinde değişiklik olmamış diğerleri ya tam yürürlükten kalmış, ya değiştirilmiş ya da kısmen düzeltilmiştir. yani tabiri caizse bir yamalı bohçaya dönüşmüş vaziyettedir.
Mesele Cumhurbaşkanın tarafsız olması lazım ama şu anda bir partinin genel başkanı işte sana bir çelişki.
Türkiyelilik, Türk devleti, Türk vatandaşı vb. çelişkiler içeriyor. Bu Anaysa bir askeri cuntanın hazırladığı bir anaysa, halkın görüşüme sunulmadan hazırlanmış ve ihtiyaca cevap veren bir özelliği de kalmamış.Tam tersine sorun oluşturuyor.
Siyasetin vazifesi toplumun bu anaysa değişikliği talebine ön ayak olmak, değişmesine fırsat vermektir.
Siyaset zaman zaman bu konuda çalışmalar yaptı, 2011 yılında Mecliste dört partinin temsilcilerinden oluşan bir anaysa komisyonu vardı, 100 maddeden 59’u üzerinde ittifak edildi, ama hayta geçilmedi. Keşke mutabık olduğu maddeleri kabul etselerdi.
*Anayasanın işlevini yerine getirmemesi, bütünsellik özelliğini taşımaması ve bir askeri cuntanın hazırladığı bir anayasa olması hasebiyle yeni bir Anayasa hazırlamamız lazımdır.
1921 Anayasası ademimerkeziyetçi bir anaysa ve herhangi bir kimliğe atıf yapmaması, “Anasırı İslam” kavramıyla kucaklayıcı bir özelliğe sahipti.
Anayasalarımız hiç normal vakitte yapılamadı
21 Anayasası savaş ortamında yapılmıştı.
1924 Anayasası aslında Kemalistlerin 1923 yılında Mecliste yaptıkları bir darbenin ürünüdür, 1960 Anayasası darbe Anayasası, 1982 Anayasası yine darbe anayasası.
Makul bir Anayasa’da şu üç özellik aranır.
1-Devletin gücünün kurumsallaşması; Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinin yetki ve sorumluluklarının hukuki dayanaklarla belirlenmesi,
2-İnsanların Temel hak ve özelliklerin koruyabilmesi,
3-Vatandaşın Kim olduğumuzu tanımlamaları…
Bu üç özellik bakımından ele aldığımızda 82 Anayasayı her üç açıdan da sorunludur.
Bir anayasanın verimliliği değerlendirirken üç kıstasa bakarak ölçebiliriz.
*Ekonomik performansı,
*Siyasi performansı,
*Hukuki performansı ne düzeydedir.
Bu mevcut Anayasa ekonomik olarak ihtiyaca cevap vermiyor, siyasi olarak bir kutuplaşma var, atanmışlar seçilmişlerden daha etkin olduğu ortada, hukuki açıdan da iyi bir karnesi yoktur.
Muhalefet Parlamenter sistemin peşinde düşeceğine tam tersine bu sistemi daha da nasıl geliştirebiliriz mücadelesini vermeliydi.
Temel hak ve özgürlükler bakımında da dünya sıralamasında 140’ta yer alıyoruz.
Kısacası her üç kıstasta da yeterli niteliğe sahip bir anayasamız yok, bir defa kimlik sorunu yaşıyoruz, hala devlet makbul vatandaş arıyor.
Bakınız mesela anayasanın 66. Maddesi ve 42.maddesi tek başına hayatımızı zorlaştırıyor, hak ve özgürlükleri kısıtlıyor. 66.Maddenin vatandaşlık tanımı sorunlu, 42.madde anadille eğitimini engelliyor.
Hasılı kelam yeni bir anayasa yapmamız lazım, bu bizim hem vazifemiz hem de hakkımız, ama Anayasanın tüm maddeleri uygulanırsa işe yarar. İşte görüyorsunuz Anayasa mahkemesi kararları bağlayıcı olmasına rağmen zaman zaman kale alınmıyor dolayısıyla siz en adil anayasayı yapsanız dahi ona uyulmazsa ne kıymeti kalır.
Bu ülkede iyi bir anaysa yapacak insan gücüne ve olgunluğa sahiptir, ben buna inanıyorum. Bizim siyasal bir iradeye ihtiyacımız var, siyasilerin de bundan kaçacak halleri olduğunu sanmıyorum.” Dedi.
Daha sonra soru cevap faslıyla seminer sona erdi.