![]() |
Tweet |
Akıl, vicdan ve iman iş birliği içinde çalışınca zorlar kolaylaşır, hayat ucuza mal olur, insanlık huzur bulur.
Allah’a karşı yapılacak türlü türlü vazifemiz varken ve her biri Allah katında bir değer iken Yüce Allah Adaletin takvaya ulaşmanın en yakın yol olduğunu söylüyor, bunda düşünenler için bir ibret olsa gerek.
İşi inada bindirerek, sistemi ayakta tutmak için her defasında kendine bir düşman belleyip onun üzerine vatandaşı hizaya çeken Kemalizm en son Kürt meselesini gereksiz yere bu kadar gündemde tuttu. Kürt meselesi bir hak-hukuk meselesidir. Eski karanlık ve yetersiz devlet genelde tüm vatandaşlarımıza özelde Kürt vatandaşlarımıza bin bir eziyet çektirdi. Öyle ki o günleri zikrederek siz değerli okuyucularımın hafızasını kirletmek istemiyorum.
Kürtleri hep bölücülükle, dış düşmanla iş birliliğiyle suçlayan sözde cumhuriyet bu vasıtayla kusurlarını örtmeye çalıştı. Ama artık bilgi çağında yaşıyoruz, vatandaş sadece tv ekranlarına bağlı kalmıyor, sosyal medya ve whatsapp grupları aracılığıyla kısa zamanda meseleler açıklığa kavuşuyor.
Artık vatandaşlarımızın çoğu Kürtlerin ne tür sıkıntılara maruz kaldıklarını biliyor. Şarkta vazife yapan, ancak vatandaşa yapılan zulme dayanamayıp istifa eden bir özel harekatçı diyor ki; “çözüm sürecine kadar dağa çıkan PKK’linin başka bir hikayesi var, bir derdi var, onlara bölücü, iş birlikçi diyemezsiniz, fakat çözüm süreci ve sonrası PKK’ye katılan kimseleri ihanetle suçlayabilirsiniz.” Herhalde aklı selim sahibi bir kimse bundan bir ders çıkarabilir/bilmeli.
Bu meseleyi teşhis edenlerden biri de uzun süre Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alaattin Aldemir’dir. Kendisi Bir tv kanalında canlı yayın konuğu olup Kürt meselesi üzerine konuşulurken seyircilerden birinden “Kürt var mıdır?” Sorusuna verdiği cevapla 45 saniyede Kürt sorununun çözümü için bir reçete sunuyor.
“Evet Kürt vardır, bizden önce de Kürtler bu coğrafyada yaşıyordu, PKK Kürt meselesinin varlığının sonuçlarından birdir. PKK Kürt sorununun çıkarmamış, Kürt sorunu olduğu için PKK çıkmıştır. Sorunu iyi teşhis etmezsek tedavi edemeyiz, kanser hastasına aspirin verseniz iyileşmez. Dolayısıyla Kürt meselesini kabul etmemiz ve karşılıklı oturup konuşmamız lazım.
Kürt meselesi eşit vatandaşlık meselesidir. Ben nasıl ki bir yürük Türkmen olarak devletin içinde söz sahibi olmak istiyorsam bir Diyarbakırlı, bir Siirtli, bir Edirneli de bu hakka sahip olmak istiyor ve bu istek onun hakkıdır.” diyor.
Bu konuşmanın tarihini bilemediğim gibi öncesi ve sonrasını da bilmiyorum ama gerçekten çözüm yolunun buradan geçtiğine inanıyorum. Burada üç şey ön plana çıkıyor; zihniyet, bilgilendirme ve hukuki zemin. Kürt meselesi kardeşlik edebiyatıyla değil, kardeşlik hukuku ile çözülür. Bunu ilk olarak dile getiren de bir önceki dönem Diyanet İşleri Başkanımız Prof.Dr.Mehmet Görmez hocamızdı.
Ben de bir Kürt vatandaş olarak Alaattin beyi bu samimi yaklaşımından dolayı tebrik ederken diyorum ki Kürtlerin ve Türklerin yeterli akil insanları, akademisyenleri, aydınları bir araya gelerek 7 gün 7 gece dertleşmeli, ülke bütünlüğü içinde rahat yaşamak için tüm ilgililerin faydalanacağı bir deklarasyon yayımlamalı ve Devletin ana iskeleti olan sisten buna göre dizayn edilmelidir. Her fırsatta dillendiriyorum, böyle düzen şu üç perspektif ışığında şekillenirse toplumda rahatlıkla bir karşılık bulur.
1-23 Nisan 1920 yılında dualarla açılan ve ve emruhum şura beynehüm(onların işleri aralarında istişareyledir) ayeti kerimesinin gölgesinde faaliyet gösteren Büyük Millet Meclisinin ruhu.
2-41 Mısralık İstiklal Marşının özü ile barışık,
3-Veda Hutbesinden ilham alan bir Anayasa.
Bu değerler ışığında bir Anayasa yapabilirsek yasa ve yönetmeliklerle hayatımızı kolaylaştırırsak Kürt meselsi ortadan kalkar, hayatta zaman zaman sorun ve sıkıntılar çıkabilir ama onları çözmek sıradan işlerdir.
Bu ülke bizim, bu devlet de atalarımızdan miras bizim ama bu Kemalist sistem bizim değildir. Yani ev bizim ama evin içindeki eşya bizim değildir, bu eşyayı değiştirmedikçe huzur bulmamız mümkün değildir.
Bu barışçıl yazıyı yazmama vesile olan Alaattin Aldemir beyefendiye huzurunuzda teşekkür derim. Zaman hak adına söz söyleme zamanıdır, bizim de yaptığımız odur, bu hem vazifemiz hem de hakkımızdır.
Selam ve selametle kalın.