Bugun...


Suna İlhan

facebook-paylas
MİSAFİR ODASI
Tarih: 05-11-2025 13:14:00 Güncelleme: 05-11-2025 13:14:00


Seneler evvel bir sonbahar günüydü...

Sevdiğimiz bir arkadaş, yeni evine taşınmıştı. Birkaç arkadaş toplanıp ev görmeye gittik. 

Daha önceden haberli olduğu için arkadaş biraz hazırlık yapmış. Misafir odasında bulunan masayı, önden soğuk yiyeceklerle donatmış. Ara sıcaklar için de bizim gelmemizi bekliyordu.

Önce, âdet olduğu üzere odaları dolaştık. Hemen her şeyi yenilemiş, çok şık görünümlü bir evi olmuştu. 

Mutfak ve oturma odası aynıydı. Buraya ise eski koltuk takımlarını getirmişti. Günlük olarak burada oturduğunu söyledi. Bazı ikramlar da henüz hazırlık aşamasında olduğu için, odanın içi yemek kokuyordu. Oradan bizi hızlıca geçirdi ve misafir odasına aldı.

O, mutfakta son hazırlıkları yaparken biz de misafir odasının doyumsuz güzelliğine bakıp duruyorduk. Avizeler, yemek takımı, koltuklar, perdeler son derece güzel, birbiriyle uyumluydu. İnce bir zevk ve yüksek bir masrafın ürünü olduğu her detayda belli oluyordu.

Her şey o kadar göz kamaştırıcı duruyordu ki bir müddet bu güzelliğin sarhoşluğu ile kendimizden geçtik. 

Ev sahibi de, yeni eve geçmiş olmanın ve bizleri ağırlamaya çalışmasının heyecanıyla koşturup duruyordu. 

Nihayet, masaya geçtik. 

Fakat yavaş yavaş bir şeyi farketmeye başladık. Herkeste bir büzülme vardı.

Çünkü odada soba yoktu.

Hâlbuki sonbahar mevsiminin bu zamanlarında bizim buralarda soba kurulurdu. Bir müddet idare etmeye çalıştık. Ev sahibi mutfak ve misafir odası arası gidip-geldiği için durumdan haberdar değildi. Kendi de zaten bu koşturma arası üşümüyordu belliki.

İnanır mısınız, ne odanın güzelliği kaldı gözümüzde ne de muhteşem masa..!

Nihayetinde biri dile getirdi:

-Arkadaşım, biz biraz üşüdük de, elektrikli ısıtıcı filan varsa, hani...

Arkadaşımız şöyle bir durdu:

- Ya, sormayın. Eşim buraya yeni soba alacak da, onu bekliyorum. Isıtıcım da bozuldu. Ama komşuda varsa...

Bir diğer arkadaş lafa girdi:

-Bak arkadaşım, komşuya filan hiç gerek yok. Biz mutfağa geçelim. 

Ev sahibi itiraz eder gibi oldu:

-Ama mutfak karışık biraz, yemek kokusu filan, üstünüze siner. Size ayıp olmasın?!!

Bir başkası söz aldı:

- Ne ayıbı. Biz hepimiz ev hanımıyız, bizim de mutfağımız, karışık hallerimiz var. Burada durmaya devam edersek, hasta olacağız. Çoluk-çocuğumuza kim bakacak, dedi gülerek.

Ev sahibi biraz da mahcup olmanın verdiği eziklikle:

- Kusura bakmayın o zaman, dedi ve yelkenleri indirdi. 

Biz bir sevinçle ayağa kalktık. Herkes masadan eline bir şey aldı ve mutfağa yöneldi.

Birisi takıldı:

- Olsun, şekerim! Misafir odanı da görmüş olduk... Sobanı kurunca daha çook geliriz.

Elindekini mutfak masasına bırakan sobanın etrafına geçti. Halka genişledi. İliklerimiz ısınmaya başladı.

Ev sahibi arkadaşımız da yumuşadı ve sobanın altını açtı.

Isınan masaya geçti. Yeme-içme, sohbet-muhabbet o biçim. Ancak namaza kalktık. Hepimiz sırayla namazı bile mutfakta kıldık. Misafir odasının kapısını çekmiştik zaten, bir daha oraya uğrayan olmadı. O oda, soğuk güzelliği ile başbaşa kaldı.

Yemekten sonra kahve faslına geçtik. 

Onu da ev sahibinin "eski" dediği koltuklarda içtik. Valla bize hiç öyle gelmedi. O kadar sıcak ve kullanışlıydı ki, eski, modası geçmiş olduğuna kim bakıyor?! Bizi rahat ettirdi ya, gerisi hiç önemli değil.

En sonunda da hep beraber mutfak tezgahına da girdik, ortalık mis gibi oldu.

Ev sahibi rahat, biz huzurlu bir gün geçirdik.

Oradan ayrılırken bir arkadaş espri yapamadan duramadı:

- Ben bunu saymam. Misafir odana sobanı kur, yine gelelim. Oranın da keyfini çıkaralım.

Sözü aldık ve vedalaştık...

İşte; güzel bir kadın veya yakışıklı bir erkek, misafir odası gibidir. İlk planda sizin gözünüzü kamaştırsa da eğer "güzel ahlâkı" yoksa bir müddet sonra, sobası olmayan oda gibi sizi üşütmeye, soğutmaya başlar. Bir an önce ondan uzaklaşmak istersiniz. Ne güzelliği etkiler sizi ne de izzet ve ikramı. "Döş döşese" gözünüze görünmez. 

Güzel ahlâk da kimde olursa, onu da güzelleştirir, sımsıcak bir dost yapar... Başka kusurlarını görmezsiniz bile. Önemli olan ondaki gönül güzelliğidir. Soğan ekmek de ikram etse, kebap gibi gelir...

Hayat, bu kıyası yapacak pek çok örnekle dolu.

Allah zü'l-Celâl hazretleri, halk'ımızı (yaratılışımızı) da, hulk'umuzu (ahlâkımızı) da güzel eylesin. 



Bu yazı 76 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI