Adını dile almak istemediğim bir siyasi eğilim Kürtlerin kadın erkek birada yaşamına, özgürce birlikte vakit geçirmeye ve dansa davet ediyor, dolaylı da olsa destek veriyor, teşvik ediyor.

Hiç düşündünüz mü? Kürt kadınlarına “Em namûsa kesê nînin(biz kimsenin namusu değiliz)” pankartını neden taşıttılar? Kadın hakları ve özgürlük teraneleriyle nice yuvaları yıktılar. Bunu yapanların çatıları başlarına yıkılsın diyorum.

Çünkü bunlar Kürt gençlerini kanton komün yönetim tarzına hazırlıyorlar, bu yönetim tarzında iki şey yok; Özel Mülkiyet yok, bir de Nikah yok. Bu günlerde Kobani halkı bu namussuzluk karşısında bir infiale geçmek üzere.

Diyeceksiniz ki kadına niye namus denilmiş? aslında namus, prensip demektir ama en önemli insani prensip eşini başkasıyla paylaşmamaktır, yani Namus anlayışının en kalın/kırmızı çizgisidir. Bir kişi bunu hoş görürse başka ezmeyecek bir prensibi kalmaz. Onun için buradan başlıyorlar. Kişiye eşini kıskanmamayı telkin ediyorlar. Canı istediği kimseyle gün geçirmeyi normal görüyorlar.

Genel olarak, tarihi akışa baktığımız zaman Kürt insanın iki değeri vardı; birincisi inancını önemsiyordu, ikincisi namusu uğruna canını veriyordu. Kadına el kaldırılmaz,  baba katiline dahi eşinin yanında kurşun sıkılmaz. Kadına olan hürmetten dolayı.

Namus karakteristik bir özelliktir, bekli imandan önce dahi gelir, bir insan Kelimeyi Tevhit getirince mümin olur, ama namussuzluğu başına çekmişse artık adam olması zor. Onun için bir Kürt atasözünde; “Serê namûsê nare agir(namuslu baş ateşe düşmez)” deniliyor.

Ben twettir hesabımda Diyabakır’daki açık alandaki Swengamed adıyla açık alanda oynanan (eş değiştirme dansına) tepki göstermiştim. Bir sohbet odasında “Dans edenlere Allah’u ekber diyerek saldırdılar” temasıyla konuşma yapılıyordu, ben de söz hakkı istedim, yönetici önce bana söz vermek istedi, galiba ne olur ne olmaz diye hesabına baktı ve o eleştirel paylaşımımı okudu, daha sonra mikrofonumu kapattı.

Hele bakın Eyüphan hesabında ne yazmış diyerek mesajımı harfiyen okudu, tabi benim hoşuma gitti.

Paylaşımım buydu;

“DANS OKULU YERSİZ, GEREKSİZ BİR OKULDUR. DİYARBAKIR İNSANINI BOZMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMAZ, BİR DE BUNU AÇIK ALANA TAŞINMASI VAR Kİ, BU DA EDEPSİZLİĞİN DANİSKASIDIR. BU BELDEN AŞAĞI ÖZGÜRLÜK HEVESLERİ OLAN İNSANLAR HİÇ Mİ EDEP/HAYA KAVRAMIYLA TANIŞMAMIŞLAR. YAZIK!”

Yorum bu, yetmiyormuş gibi bir de bu odanın seviyesini düşürecek.

Profiline baktım üstelik birçok unvanı var, bu unvanları kendisine verenlere yazıklar olsun! Dedi sohbet odası yöneticisi.

Profilimde şunlar yazılı;

Eğitimci-yazar,

İnsan hakları aktivisti,

Stratejist,

STK uzmanı,

Türkiye Aile Meclisi Güneydoğu Bölge Başkanı,

İNOSAM Başkan danışmanı…vs.

Tabi bu feminist/namus düşmanı sözde kadın için bu unvanlarım bir şeye yaramadığı için, bana  verilmesi de sakıncalıdır. Bilmiyor ki 30 yıllık ömrümün bir meyvesidir bu unvanlar, birilerinin öylesine bana verdiği unvanlar değildir.

Tabi onun aklındaki tek kriter bu adam namussuz mu değil mi? Namussuz olsaydım bu unvanlarımı alkışlayacaktı, namuslu olduğumu görünce de isyan etti. Nasıl namuslu bir insan bu kadar unvan taşıyabilir diye.

Bilmiyor ki namussuz insanın kanı iki kuruş etmiyor. Namussuz insan kafir insandan beterdir, kafir kelimeyi tevhit getirse iman edecek, ama eşini kıskanmayan bir erkek ya da kadından bir cacık olmaz.Kanaatim o ki imanı da kurtarmaz.

“Yaşasın namuslu insanlar” diyorum.

vesselam.