Bugun...


Ayşeli Polat

facebook-paylas
İSLAM ÂLEMİ NERDE?
Tarih: 19-12-2023 12:30:00 Güncelleme: 19-12-2023 12:30:00


Güneş dinlenmeye çekilmiş, perdeler, evleri setretme vazifesini yerine getirmek için pencereleri süslemişti.  Akşam yemeği için kurulan sofradan gelen kaşık çatal sesleri evdeki canlılığı izhar ediyordu. Sofrada, evin afacanının en sevdiği çorba olan  mercimek çorbası, ortanca çocuğun yerken kendisini kaybettiği içli köfte, evin babasının favorisi olan meyhane pilavı çoktan yerini almıştı. Büyük çocuk sofraya hızlıca göz attıktan sonra, burun kıvırarak sandalyesine oturdu. "Benim yiyeceğim hiçbir şey yok burada. Ben ne yiyeceğim şimdi?" dedi öfkeyle. Evin annesi, elinde tepeleme patates kızartmasıyla mutfağın kapısında göründü.

"Aaa, ben hiç unutur muyum kuzumu? Bak sana ne yaptım. Yemekten sonra da harika bir künefe sizi bekliyor."

Patates kızartması ve künefe ortanca çocuğun keyfini yerine getirmişti. Herkes sofradaki yerini aldı. Evin beyi keyfini ikiye katlamak için televizyonu açtı. Gün içinde vuku bulan haberler eşliğinde sofradaki görsel şölen birkaç dakika içinde talan edildi. 

Keyifler yerindeyken sofradakilerin bakışları bir anda  ekrana çivilendi. Zira bir anda, kadınların vaveylaları, çocukların feryatları, yaralıların inlemeleri, direnenlerin “Allahü Ekber” sedaları bütün odayı çepeçevre kuşatmıştı. Bir kadın gözyaşları içinde haykırıyor "Çocuklarım aç aç şehit oldu" diyordu.  

Sofradakilerin bakışları önce donuklaştı. Kaşıkları ellerinde, lokmaları ağızlarında kaldı. Evin hanımının gözleri doldu. Birkaç dakikalık şokun ardından evin beyinin söylediği cümleyle herkes kendine geldi:

“Allah yardımcıları olsun. 64 gün oldu, hâlâ zulüm devam ediyor. Dayanılacak gibi değil yaşadıkları”
Bu cümleye evin hanımı “Allah kahhar ismiyle kahretsin bunları!” diyerek destek oldu. Elinin tersiyle nemlenen gözlerini sildi. Artık yemeğe devam edebilirlerdi. Müslüman kardeş olarak görevlerini yapmışlar, dua ve bedduada bulunmuşlardı. Vicdanları rahat yiyebilirlerdi. Öyle de yaptılar. 

Haber programının sonunda spiker, komik kedi videolarını sunarken sofradaki kasvetli hava gitmiş, yerini, kedilerin yaptığı şirinliğe kayıtsız kalmayıp kahkahayla mukabelede bulunan insanların şen şakrak cıvıltıları almıştı.

Ne acı değil mi? 1,5 milyarlık İslam âleminin İsrail'in toplu katliamına tepkisi aşağı yukarı “BU KADAR” olduğu için, 4 milyonluk İsrail çapulcusu, İslam mabedinin göğsüne el uzatma cüretini gösterebiliyor. Ne tonlarca atılan bomba ne de vahşice katledilen sayısız çocuk, İslam âlemini asırlık uykusundan uyandıramadığı için İsrail köpekleri kirli postallarıyla Aksa’mızı kirletebiliyor. Kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden katledebiliyor. Amerika, silahıyla, komandosuyla, para ve erzak yardımıyla "Her an yanınızdayız" diye bangır bangır bağırırken, koca bir ümmet sinema salonunda film izler gibi izliyor yaşananları. Küfür tek millet olmuş al gülüm ver gülüm tokalaşırken, balyoz olup başımıza inmek için beklerken, İslam âlemi fındıkkabuğunu doldurmayacak basit meseleler yüzünden birbirini yiyor. Müslümanların canlar acısı halini çok iyi bilen İsrail de, Mescid-i Aksa’yı canı pahasına savunan bir avuç Müslümanı aç, susuz, elektriksiz bırakıp, havadan ve karadan acımasızca saldırabiliyor. Ne Müslümanları cemetme görevini üstlenen “Cami”ler ne de birbirine geçmiş tuğlalar gibi olmamızı, bir uzuv rahatsızlanınca bütün bedenin o uzvun rahatsızlığına destek olması gerektiğini ifade buyuran “Dinin Peygamberi” bizi vahdete sevk edebiliyor. Filistinli kadınlar ellerini semaya açıp “İslam âlemi nerde?” diye haykırıyor. "Hakkımızı helal etmeyeceğiz" sedaları gökleri parçalıyor. Lakin hiçbir feryat bizim yüreklerimizde makes bulmuyor. 

Gazzeli kadınlar, bizim ne kadar mühim işlerle meşgul olduğumuzu bilmezmiş gibi sürekli bu soruyu soruyorlar: “İslam alemi nerde?”

Kusura bakma bacım! Ben, İnstagram’da paylaşılacak güzellikte sofra kurmakla, her gün farklı desende fincan takımıyla kahve storyleri çekmekle meşgulüm. Rakiplerimin ne kadar çok ve güçlü olduklarını bilmiyorsun tabii. Benim o çoğunluğu ezip geçmem, daha fazla like almam lazım. Takipçi sayımı her geçen gün artırmam lazım. 

Ben, altın günlerinde farklı kombinler oluşturmakla meşgulüm. Tunik-pantolon uysa çanta sırıtıyor. Eşarp-çanta uysa ayakkabı sırıtıyor. Hepsi uysa bu defa da her altın gününde farklı bir ikramlık hazırlamam gerekiyor. Ah bacım, sen kolay mı sanıyorsun o güne kadar hiç yapılmamış bir ikramlık bulmayı? Kolay mı sanıyorsun 6 çeşit ikramlığın boy gösterdiği günde, gün yüzü görmemiş 6 çeşit ikramlığı hazırlamayı? Aynı ikramlığı çıkarayım da “hünersiz” mi desinler? Aynı kıyafeti giyeyim de “fakir” mi desinler? İşim gerçekten zor anlasana!

Ben her gün bir yenisi eklenen, aile kurumunu hâk ile yeksan eden dizilerin günlerini ezberlemekle meşgulüm. O kadar dizinin gününü, saatini akılda tutmak kolay mı? Dizilerin içine yerleştirilen ürünleri çarşı pazarda aramak, ayaklara kara sular inene kadar dolaşmak basit bir olay mı?

“İslam âlemi nerde?” diye haykırıyorsun ya… Benim kocam 10 yıllığına çektiğimiz ev kredisini ödemekle meşgul. Daha ev kredisi bitmeden çektiğimiz araba kredisi iyice belini büktü garibin. İki farklı ek işte çalışıyor. Gecesi gündüzü belli değil fukaranın. Mescid-i Aksa ne vakit aklına düşsün? 

Gerçekten kusura bakma bacım! 70 yaşındaki hacı babam da çok meşgul. Emekli ikramiyesini yatırdığı faizli bankaya gelip gitmekten dizlerinde menisküs yırtığı oluştu. Kahvehanede gün boyu oynadığı okeyde kaybedince daha bir moralsiz geliyor eve. Bu günlerde, apartmana yeni taşınan mültecilerin küçük kızını ikinci eş olarak alma telaşında. Kızcağız ortada mı kalsın? Sevaptır nihayetinde. Bu kadar meşgalenin arasında Kudüs’e sıra gelir mi?

Annemi sorarsan, izdivaç programları ve Müge Anlı izliyor akşama kadar. “İbret alıyormuş” kendince. Bilmem inanır mısın ama Kur’an kursuna bile gönderemiyorum annemi. Hikâyenin devamını kaçırırım diye evden dışarı çıkmıyor inan. Bazen tuvalete zor yetişiyor bir sahnesini bile kaçırmayayım diye. Bazen de reklam arasında kılıveriyor namazını, Allah merhametli nihayetinde. Bu kadar meşgul bir kadından Mescid-i Aksa’yı düşünmesini beklemek tabii ki beyhude.

Haa ben anladım seni. Sen Selahaddin Eyyubi gibi mert delikanlılar istiyorsun zannımca. Ama nerde? Oğlum kulağına her gün bir başka küpe takıyor. Tişörtleri kırmızı, mor, pembe. “Pantolon bu!” dese de daha çok tayta benziyor giydikleri. Sabaha kadar telefonun başında ömrünü törpülüyor, ikindi vakti uyanıyor. Kolay değil tabii, sigara ile efkâr dağıtıyor. Gündemden uzak kalmamak adına Twitter’da vakit geçiriyor. Zamlara çok öfkeli yumruk sıkıyor. Bir imansıza gönül vermiş zannımca bunalım takılıyor. Arkadaşlarından intihar eden bile var düşünsene! Bu kadar derdin arasında hangi araya sıkıştırsın Mescid-i Aksa’yı söylesene?

Kızım, bir of çekse karşıki dağlar yıkılır inan. İstediği göbeği açık kıyafeti bulamamış vitrinlerde. Son model telefonu olmadığı için telefonunu köşe bucak saklıyor. Ergen nihayetinde. Sabahtan akşama kadar telefon elinde, mesajlaşıyor durmadan. Bilmiyorum kiminle? Bir bardak su istenmiyor şimdiki gençlerden, cevap net “Su her zamanki yerde!”
Çok da kızmamak lazım aslında, yoruluyorlar tabii restoranda garsonluk yaparken. Çalışıyorlar kendilerince. Hem şu kör olasıca üniversite sınavı yok mu? O kadar rakibi geçip meslek sahibi olmak kolay mı? Varsın söz dinlemesinler. Okuyup iyi bir meslekleri olsun da. Biz yiyemedik onlar yesin. Biz giyemedik onlar giysin. Evlat işte…

Demem o ki, şimdilik çok bir beklentin olmasın bizden. Ama bak söz veriyorum. Bir gün geleceğiz yanınıza. Kurtaracağız Mescid-i Aksa’yı ve sizi İsrail zulmünden. Ne zaman mı?

“Kudüs nerede?” diye sorulduğunda hiç tereddüt etmeden Kudüs’ü gösterebilecek kadar dert edindiğimizde… 

“Bu davaya kim baş koyacak?” diye sorulduğunda sağına ve soluna bakmadan “Ben!” diye kükrediğimizde… 

Şehadeti hayatta kalmaktan daha çok sevdiğimizde… 

Adamlığın elbiseyle, makamla, mevkiyle olmadığını idrak ettiğimizde… 

Cuma namazında camileri doldurduğumuz gibi sabah namazında da camileri doldurduğumuzda… 

Namazlarımız bizi fuhşiyattan, münkirattan koruduğunda… 

Oruçlarımız bütün bedenimizi günah işlemekten alıkoyduğunda… 

Evden, arabadan, eşyadan daha kutsal değerlerin olduğunu, bu dünyaya bu değerleri korumak için geldiğimizi idrak ettiğimizde… 

Kendi mezhebimizi, kendi meşrebimizi, kendi cemaatimizi, kendi düşüncemizi önemsediğimiz kadar başkalarının fikir ve düşüncelerine de saygı göstermeyi öğrendiğimizde… 

“Müminler kardeştir” ayetini hakkal yakin hissedip tek yumruk olmayı becerebildiğimizde kurtaracağız Mescid-i Aksa’yı. 

O zamana kadar biraz sabır, rica ederim. Bugün sizi İsrail zulmüyle baş başa bıraktığım için de özür dilerim.

Ayşeli Polat



Bu yazı 741 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI