Bugun...


Yasin Yıldız

facebook-paylas
Yeni Anayasa ve Toplumsal Sorunlarımız!
Tarih: 30-01-2025 16:05:00 Güncelleme: 30-01-2025 16:05:00


Anayasa, bir toplumsal sözleşmedir. Bu sözleşmenin hükümleri kanunlar ile güvence altına alınır. Bu kanunlar yürürlükte olduğu zaman diliminde herkesi bağlar. Özellikle herkese eşit “Temel Hak ve Hürriyetler” anayasal güvencede olması gerekir.

12 Eylül 1982 Anayasası bir darbe ürünüdür. Her ne kadar pek çok maddesi yürürlükten kaldırılmış ise de; toplumsal mutabakat açısından “Sivil bir Anayasa”yapılması elzemdir. Bu sorumluluk; başta iktidar olmak üzere, ana muhalefet, mecliste bulunan ve bulunmayan tüm siyasi partilere aittir. Ayrıca STK’lar ve Üniversiteler de bu sürece dahil edilmelidir.

Bireyler olarak, önyargılarımızı bir kenara bırakarak; bu sürece katkı sunmayan, hatta köstekleyen siyasi partilerimize “kırmızı kart” göstermeliyiz. Çünkü yetki vererek TBMM’ye gönderdiğimiz vekillerimizin, üzerine düşen sorumluluğu bihakkın yerine getirmesi gerekir. Şimdi anayasada çözümlenmesi gereken “Toplumsal Sorunlarımızı” irdeleyelim.

 

1-Ahlaki Sorunlarımız: Bu gün gözle görülür, herkesin hem fikir olduğu bir ahlaki erozyonla karşı karşıyayız. Bu ahlaki erozyonun temelinde “Dini İnanç Eksikliğini” görüyoruz. İstikbalimiz olan çocuklarımızı ve gençlerimizi korumak için; “Milli Eğitim Müfredatını” inanç değerlerimiz doğrultusunda “Anayasal Güvence” sağlamalıyız.

 

2-Ailevi Sorunlarımız:Aile yapımız, inanç değerlerimizden soyutlanmağa çalışıldığı içinde;çok ciddi bir tehdit altındadır. Özellikle aile bireyleri arasında rol karmaşası, cinsiyetsizleştirme politikaları, süresiz nafaka, kadının beyanını esas alma, LBGT dayatmaları vb, uygulama ve yasalarla aile yapımız gittikçe dumura uğramaktadır.

 

3-Gelir Paylaşımı Sorunu: Necip FAZIL’ın: “Bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul; bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa!” deyimiyle “Gelir Dağılımında” adil bir durum olduğu söylenemez. Dolayısıyla “Toplumsal Barış” açısından gelir dağılımına anayasal güvence sağlanmalıdır.

 

4-Kavmiyetçilik Sorunu:Kavmiyetçilik sorununu “İslami bakış açısıyla” kesinlikle çözebiliriz. Birlikte yaşama kültürü açısından, tüm tanımlama ve ifadelerde; herhangi bir ırk vurgusuna (Türk, Kürt, Arap vb.) kesinlikle yer verilmemelidir. Geçmişte sıkça vurgulanan: (- Ne mutlu Türküm diyene! Yada – Bir Türk dünyaya bedeldir.) ifadeler terk edilmelidir. Mesela; Türk vatandaşı yerine; Türkiye vatandaşı ifadesi daha kapsayıcı bir içeriğe sahiptir.

 

5-Hak ve Kardeşlik Sorunu: Bu ülkede “Barış ve Huzur” içinde yaşamak istiyorsak; “Kendimiz için istediğimizi, birlikte yaşadığımız bireyler içinde istemeliyiz!” Yukarıda sıraladığımız, yada değinmediğimiz “Temel İnsan Hakları” bağlamındaki tüm talepler; “Sivil Anayasada” güvence altına alınmalıdır. Dile getirdiğimiz tüm bu taleplerin özet cümlesini şöyle ifade edebiliriz.

Şey Edebali’nin ifadesiyle: “insanı  yaşat ki; devlet yaşasın!”



Bu yazı 32 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI