Tabi ki musibetler, ilahi bir ikaz olarak algılana bilinirse! Maalesef meydana gelen musibetler çoğu zaman “Doğal Afet” olarak nitelendiriliyor. Elbette musibet veya doğal afet diye nitelendirilse de bizce, bunların İlahi iradenin bir takdiri olarak tezahür etmesidir.
Doğal afetler ve musibetlerin maddi ve manevi boyutları elbette vardır. Her iki boyutta biz insanların kusur ve davranışlarının bir sonucudur. Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim Rum Suresi 41. Ayeti kerimesinde: İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar! Allah da belki dönerler diye; yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.
Âdemoğlu olarak; hayatın mükellef olma zamanından, ölüm anına kadar bir imtihan sürecinde olduğumuzun bilincinde olmamız gerekir. Bu bilinçten gaflete düşerek, bilerek ve isteyerek yaptığımız tüm davranışlarımızın mutlaka bir karşılığının olacağını yine Kur’an-ı Kerim Zilzal Suresi 7 ve 8. Ayetlerde; “Kim zerre kadar iyilik yaparsa karşılığını, kimde zerre kadar kötülük yaparsa yine karşılığını görecektir. Dolayısıyla hiç bir hareket ve olay, Kadir-i zül Celal’in iradesi dışında değildir.
İnsanoğlu, fillerinin mükâfat veya cezasını en kavi karşılığını elbette ahirette görecektir. Ancak bazı fiillerin karşılığını uyarı niteliğinde bu dünyada da göreceğini önceki ayette anlaşılıyor. Günümüzde dünyada gerek bireysel veya toplumsal olarak yapılan zulümlerin ve meydana gelen ahlaki yozlaşmanın etkileri ve sonuçları mutlaka olacaktır. İşte bu sonuçlar;Pandemi, depremler, doğal afetler veya zirai don şekline karşımıza çıkmaktadır! Önemli olan bu musibetlerden dersler çıkararak; maddi ve manevi tedbirler almaktır. Dahası akıbet hüsrandır…
Bu gün Gazze’de yakın tarihte görülmemiş bir vahşet ve soykırım uygulanmaktadır. Ayrıca Siyonist işgalciler tarafından uygulanan ambargo ile Gazze halkı, açlık ve susuzluğa mahkûm edilmişlerdir. Bir savaş suçu olan hastanelerin bombalanarak harap edilmesi, binlerce yaralı ve hastanın tedavi edilmesini engelleyerek; acı içinde ölmeye terk edilmişlerdir. Bütün bu mezalim karşısında iki milyarlık İslam ümmeti; suyun üstündeki çer-çöp gibi edilgen bir pozisyondadır maalesef…
İmparatorluk bakiyesi konumundaki Filistin’deki bu soykırım ve katliama karşı hükümet, caydırıcı önlemler ve yaptırımlar uygulamalıdır. Artık protesto ve kınamalarla bir sonuç alınamaz. Rahmetli Necmettin ERBAKAN Hocamızın ifadesiyle; Siyonistler güçten anlar!
Hamaset içerikli söylemleri bir kenara bırakarak; acilen caydırıcı müeyyideler uygulanmalıdır. Yoksa gayretullaha ulaşan bu zulümlerin ateşi; hepimizi yakacaktır. Kimisini malıyla, kimisini de canıyla…
Şuan da Gazzeli kardeşlerimiz hem malıyla, hem de canıyla çok ağır bir bedel ödüyorlar. Onlar en ulvi mertebe olan şehit unvanıyla yüce Rabb’lerine varıyorlar inşallah. Peki ya biz hangi yüz ile yüce Allah’ın huzuruna kavuşacağız!
Karınca misali, İbrahim’in ateşini söndüremiyor isek; en azından boykot ile tarafımızı belli edelim! Unutmayalım ki; tarafsız olan, bertaraf olur…Zalimler için; yaşasın cehennem…
Yasin YILDIZ 17.04.2025