Bugun...


Suna İlhan

facebook-paylas
NARKOZ
Tarih: 18-09-2025 09:23:00 Güncelleme: 18-09-2025 09:23:00


Bir yakınım, ameliyat olmuştu.  Ben de refakatçisiydim.

Hastam, ameliyat sonrası biraz ayılınca odaya getirildi. 

Gözlerini tam olarak açamıyordu ve sancısının çok olduğunu, cılız bir sesle söyleyip duruyordu. Arada bir inlemesi de benim içime işlediği için durumu hemşireye bildirmek üzere odadan çıktım. 

Hemşire, doktorun yazdığı ağrı kesici ilaçların henüz sisteme düşmediğini vs. anlatmaya çalışırken ben de, hastamın ne kadar acı çektiğini ifade etmeye uğraşıyor ve elinden bir şeylerin gelmesi gerektiğini söylüyordum.

Bu sırada odada bulunan diğer hasta refakatçisi kapıya geldi ve "Abla, hastan fenalaştı." dedi. Hemen odaya koştum.

Ameliyat diline göre "narkoz atıyordu". Elimden gelen yardımı göstermeye çalışırken dikkatimi bir şey çekti. Hastam henüz narkozun etkisindeydi ve yarı baygın sayılırdı. 

Arada bir gelgitler yaşıyordu...

İşte bu esnada fenalaşmış ve ağzından şu kelimeler çıkıyordu: "Lâ havle velâ kuvvete illa billah, lâ havle velâ kuvvete illa billah..." devamlı bunu söylüyordu. Hem de yüksek sesle...Arada bir de "Ne oluyor bana Allahım, ne oluyor bana?" diyordu.

Onun bu hâli gözlerimi doldurdu.

Aklı başında değilken bile Allah'la olmak, O'na sığınmak, O'ndan medet ummak...

İmanda derinleşen, hayatı Allah yolunda geçen bir müslümanın harcıdır bu. Allahü âlem. 

Narkoz da bir nevi sarhoşluk değil mi? İnsan sarhoş olunca aklı başında olmaz. Söylediği ve yaptığı şeyleri kontrol edemez. Lakin bal veya sirke küpü gibi içindekini sızdırır.

Daha sonra olanları kendine anlattım, hiç birini hatırlamadığını söyledi.

Vaktinde ben de bir ameliyat geçirmiştim. Benden iki gün sonra, sezeryan olmuş bir hasta getirildi. O  kadın da henüz narkozun etkisideydi. Aman Allahım! Bağırıyor, çağırıyor, karnını yumrukluyor, "acıyor" diye feryat ediyordu. Dikişleri patlayacak diye korkan refakatçisi, bir oraya bir buraya koşup duruyordu. Başına yığılan hemşireler çaresiz kalmışlardı sanki. Onu durdurmak, ikna etmek mümkün olmayınca hemen bir sakinleştirici yapıldı. 

O sırada benim de üç kuruşluk moralim bozulmuştu. Başka bir oda istedim, "Boş yer yok." dediler. Psikolojik olmalıydı ki, benim de sancım başlamıştı. Dehşet içinde hastayı izledik. Sonra o sakinleşene kadar koridorda dolaştım. 

O sırada refatçim olan ablama sordum:
- Abla, ben de mi böyleydim?
- Yooo, sen gülerek geldin yanımıza, dedi.

Tipik ben... Hayatı boyunca gülmek için bahane arayan biri. Ayıkken nasılsam bayıkken de öyleyim :))

Daha sonra o hastanın bilinci açıldı ama çok da akıllıca şeyler yapmadı. Erken ve riskli doğum olduğu için küveze alınan bebeği kendisine gösterilmiyor diye hemşireleri mahkemeye vermekle tehdit etti. Refatçisini sürekli fırçaladı. Eşini kedi gibi pusturdu...

Demek ki kadının hayatı böyle...

Yarı uyku, yarı sarhoşluk sayılan narkozun etkisinde olunca da bu tiyneti ortaya çıkıyor.

Ölüm anı için de "sekârat'ül-mevt=ölüm sarhoşluğu" denir. 

Her kişi hatta her âlim bu son nefes sınavından, "son nefeslerini verene kadar" korkmuş, yaşamlarını hep bu korkunun etkisi altında sürdürmüşlerdir.

Sıradan biri olarak bizde de aynı korku mevcut. Ölene kadar, elimiz böğrümüzde bekleyeceğiz. Acaba son nefesi nasıl vereceğiz?!

Ölüm anında pişmanlık kabul değil. Çünkü bazılarına gayb âlemlerinin perdeleri açılıyor. İman noktası "şehadet=görme" kavramıyla yer değiştiriyor. Hâlbuki aslolan görmeden iman etmekti.

Şeytan da bu son nefeste, müslüman için son kozlarını oynuyor. İman ve inkâr mevzuları bu anda kıyasıya çarpışma yaşayabilir. 

İşte bu finalin lehinize olması, hayatınızın nasıl geçtiği ile yakından alâkalı.

Dışardan nasılsınız, aslında nasılsınız?

İnsanların şahitliği ne, Allah sizde hangi özelliğe değer vermiş?

Günahla geçen bir ömrün, son nefeste kurtarır bir yanı olabilir mi veya hangi amel bu geçiş sürecinde bize nur olacak?

Çok ibadet eden birinin samimîyeti de çok mudur?

İnsanın hangi özelliği son nefeste baskın çıkar?

Herşey muallakta... Dünyada iken a'rafta gibiyiz.

Ama bir hadis var ki hem müjde hem tehdit içeriyor. 

Az sözle çok şey anlatan azîz ve sevgili peygamber efendimiz (sas): "Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz." buyuruyor.

Demekki mahşerdeki diriliş hikâyemiz, narkozun etkisideki hâlimiz gibi olacak. 

Nasıl yaşarsak öyle ayılacağız...

O hâlde; bildiğimiz, gördüğümüz  hâlimizi güzelleştirelim ki bilmediğimiz, görmediğimiz hâlimiz de güzel olsun inşaallah. 

Zira ölüm sarhoşluğu ve dirilme anı bizim için kırılma noktası...

Allahım! Son nefesimizde Azrail (as)'ı en güzel sûrette görmeyi, iman ve huzurla ölmeyi, sevinerek de haşrolmayı nasip et.



Bu yazı 199 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI