Bugun...


Suna İlhan

facebook-paylas
ANNE YUVADIR
Tarih: 10-09-2025 13:02:00 Güncelleme: 10-09-2025 13:02:00


Bir pazar günü, aniden ailece piknik yapmaya karar verdik. 

Vakit öğleden sonraydı. Bu saatte yer bulmamız güç olmasına rağmen şansımızı denemeye karar verdik. 

Hazırlıklara başladık...

Anne komutan olarak her bireye bir vazife verdim, kendim de yiyecek kısmını hazırladım. Her piknikte olduğu gibi arabada nefes alacak yer kalmadan Allah ne verdiyse doldurup yola çıktık.

Kiminin kucağında pasta, kiminin ayak ucunda semaver, içi malzeme dolu poşetler filan. 

Şehrimizin nadide orman piknik alanlarını bir bir geçtik. 

Tahmin ettiğimiz gibi yer bulamadık. Gittiğimiz yolu geri dönmeye başladık. Her düz alan ve ağaçlık bölge tutulmuş. Gelirken, "Burası olmaz." dediğimiz yerlere dönerken "Acaba olur mu?" gözüyle bakmaya başladık. 

Nihayet baraj kenarı, ağaçlık, yarım bir düzlük bulduk. 

Biraz ilerde oturan 4-5 genç vardı. Onlar giderse bizim için süper olurdu. Motorsikletle gelmişlerdi. Ellerinde kola ve birkaç da meyve çeşidi vardı. Altlarında örtü bile yoktu. Bu da onların kalıcı olmadığını gösteriyordu. Eğer burası da olmazsa eve dönmeyi düşündük.

Selam verip niyetlerini sorduk. 

"15-20 dk sonra kalkacağız", dediler. 

Piknik rajonu böyledir. Bir yere aile geldiyse civarda bulunan erkek takımı, mümkünse uzaklaşır. Ya da oraya aile oturmaz. 

Hâl böyle olunca biz de yerleşik düzene geçebilirdik. 

"Taşınmaya" başladık. Önce sergi yere atıldı. Sonra kalan malzemeler....

Semaver, tüm teçhizatıyla beraber mangal, maşa, vs. İçinde "yok" yok piknik seti. Çeşitli boy ve ebatlarda tabaklar, çatal-kaşık, tuz ve baharat çeşitleri... Bulaşıklar için leğen, detarjan, sünger. Islak mendil, kağıt havlu, seccade, pusula, hamak, çeşitli örtüler...

Hele çoluk-çocuk varsa, kıyafetlerini kirletir veya ıslatırlar diye hepsi için tam takım yedek kıyafetler. Hem akşama kalırsak hava eser, hırka da lâzım. 

Açılır kapanır sandalyeler de tamam. Çaydan önce yenecekler, çayla yenecekler ve çay sonrası yenecekler de arabadan taşındı.  

Şimdi sıra sofra bezini serip burayı mutfağa dönüştürmeye geldi :))

Yanımızdaki gençler de 4-5 kişiydi ve piknik yapmaya gelmişlerdi. Biz de hemen hemen aynı sayıdaydık ve piknik yapmaya gelmiştik. Bizim böyle külliyatlı gelişimiz orayı tapuladığımızdan kaynaklanmıyordu, bizim kafilede "anne" vardı... 

Anne, ev demekti. Yuva demekti. Her yeri yuvaya çeviren, kaplumbağa gibi evini sırtında taşıyan demekti. Anne; olmuşu-olacağı; geçmişi-geleceği düşünen kollektif zihne sahip insana denirdi.

Bir yere anne gidiyorsa, anneliğini de yanında götürür muhakkak. 

Anneliğin tatili, pikniği, gezmesi olmaz. Her yerde kendini gösterir. 

Gençler çoktan gitmişlerdi.

Bizim de kalkma zamanımız gelince, arkamızda kötü eser bırakmamak için her şeyi güzelce topladık. Ne ateş kaldı ne çöp. Hatta elime bir poşet geçirdim, yandaki gençlerin "ergen odası" gibi bıraktıkları, yere attıkları çöpleri, su şişelerini vs. bile topladım. 

Bütün çöpleri ne orda ne yolda konteynır bulamadığımız için evin önündekine kadar taşıdık.

İstisnai durumlar olmakla birlikte annelik zor zanaat... 

Günlük mesaisi gözünü açınca başlar, kapanana kadar devam eder. Hatta kapandıktan sonraki tedbirler de alınmış, bazı işler yapılmıştır. Akşamdan yapılan bu ön hazırlıklar ertesi güne başlangıçtır.

Çocuklar, annenin kıymetini anlamazlar. 

Gözlerini, onların hazırladığı dünyaya açtıkları için her şeyin otomatik olduğunu düşünürler. 

Erkekler de genellikle evlenene kadar anneyle, evlendikten sonra da eşin hizmetiyle elden ele yürütüldüğü için, evin ve hayatın düzeninin kendiliğinden olağan bir akış içinde olduğunu düşünürler. Bazıları öylesine vurdum duymaz, öylesine rahat yaşarlar hayatı.

Derler ki, bir annenin mesaisi 3.5 tam gün çalışan devlet memuruna denkmiş. (Karın tokluğuna işçi çalıştırıp üstüne psikolojik, biyolojik şiddet gösteren patronları (!) Allah bildiği gibi yapsın.)

Anne durduğu veya yitirildiği zaman dünya durur sanki. Evde tencere kaynamaz, yemek kokusu gitmiştir. Çamaşır yıkanmaz, ortalık toplanmaz. 

"Bütün gün ne yapıyorsun ki?" denen, emeği takdir edilmeyen kadının, neler yaptığı ortaya çıkar. "Senin aklın ermez." denen kadının ne bilge kişi olduğu anlaşılır. 

Anne, evin kokusunu, tadını, rengini de alıp gitmiştir sanki.

Anne varsa bir evde o ev canlıdır. 

Bir annenin kanatları, her yavrusunu içine alacak kadar geniş ve korunaklıdır. Hepsine yetişmeye çalışır. Onun yetişemediği yere duası yetişir.

Anne, güven duyulan bir sığınak, huzurlu bir limandır. Ama bu limanı fırtınalardan korumak için de dağ gibi adamlar gerekir bazen. 

Bir anne işlevini yerine getirebilmek için "sevgi, saygı, ilgi" denen enerjilere ihtiyaç duyar. Onları inancıyla tutuşlar, nurlandırır, canlandırır ve dört duvarı "yuva", açık havayı "ev" yapar. 

Anne, her rengi içinde barındıran ressam tuvali gibidir. Ne unutulmaz resimler ne renkli hatıralar bırakır hayatınızda. 

Bu rengi kaybetmeden doya doya istifade edin. Kıymetini bilin. Bunun en büyük acısını, hayatı siyah-beyaz yaşayanlar bilir. 

Balık, içinde bulunduğu denizin kıymetini bilmezmiş. Ta ki karaya vurana kadar. 

Annenizin veya karınızın değerini, onu yitirince idrak etmek, ona karşı telafisi olmayan vefasızlık, saygısızlık ve nankörlüktür...



Bu yazı 236 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI