Kur'an'ı Kerim; her müslümanın ya da her meslek erbabının kendi ilgi alanına hitap edecek mucizevi özelliklerle doludur.
Misallere geçecek olursak;
Bir zamanlar, matematik dehası bir kardeş, Kur'an ayetlerini rakamsal şifrelerle açıklamaya çalışmıştı. O'nun olağanüstü bir şekilde matematiğe dair çok şey bulması Kur'an'ın ince bir hesap işinin olduğunu gösterir ama o, matematik kitabı değildir.
İnsan oluşumunu inceleyen bir biolog; insanın, sperm halinden anne karnındaki tüm evrelerini Lokman sûresinde bulur ama Kur'an, bir biyoloji kitabı da değildir.
Tabiatın kaç türlü şekli anlatılır Kur'an'da. Doğa bilimcilerin dikkatini çeker ama Kur'an sırf onları da beslemez.
İhlas Sûresindeki "Ehad, Samed, yelid..." kelimeleri, kafiye bakımından şiir gibidir. Bu ve benzeri pek çok ayet, şairleri kendine hayran bırakır. Ama Kur'an, bir şiir kitabı değildir.
Ayın son dördünü, Yasin suresinde "kurumuş hurma dalın"a benzetilir. Bu ve benzeri onlarca teşbihler, betimlemeler edebiyatçıların ilgisini çeker ama Kur'an bir edebî eser de değildir.
Deniz gezgini Kaptan Custo; Cebeli Tarık boğazında, tatlı ve tuzlu suyun birbirine karışmadığını keşfetmiştir. Daha sonra bunun, Kur'an'da Rahmân sûresinde, 1400 yıl önce belirtildiğini öğrenince müslüman olmuştur. Ama Kur'an, bir denizci kitabı da değildir
Ailevi sorunların çözümü, miras paylaşımı, borçlanma vs. gibi konuların uzun uzun anlatıldığı hukuksal bölümler vardır. Ama Kur'an, hukuk kitabı değildir.
Diğer peygamberler ve ümmetlerle ilgili kıssaları anlatılır. Bu demek değildir ki, Kur'an; tarih kitabıdır.
Bir doktor da, sağlık alanında ilgisini çekecek şeyler bulur fakat Kur'an tıp kitabı da değildir.
Hucurat suresi, baştan sona ahlâkî ilkelerden bahseder ama Kur'an, tümden ahlâk kitabı değildir.
Tebbet ve Nas sûrelerinde, anlamına uygun sesler vardır. Filologlar onu "fonotik" veya "semantik" açıdan onu kendilerine konu edinirler. Ama Kur'an dil bilgisi kitabı değildir.
Kur'an, fonetik açıdan da kusursuzdur. Dil bilimcileri hayran bırakır ama dilbilgisi kitabı değildir.
İnsan psikolojisi açısından, terapi sayılıcak hap bilgiler sunar lâkin Kur'an, sadece psikolojik bir kitap da değildir.
Gökyüzü ve uzay hakkında da bilgiler vardır ama Kur'an bir astronomi kitabı değildir.
Kur'an'ın kendine ait bir felsefesi ve kuramlar dizini vardır ama feksefe kitabı da olamaz.
Kur'an, bütün bunlar ve daha fazlasını içinde barındırır. Ona, çoklu gözle bakmak lâzım.
Henüz bilimsel olarak ispat edilmemiş nice mucizeleri vardır. Kıyamete kadarki müslümanlara hitap eden bir kitabın, her an güncelliğini koruması, gelecek yıllara da ışık olacak bir donanımda olması gerekir.
Her ilimden ve bilimden biraz biraz bahsetmesi o kitabın sahibinin ilimler üstünü bir âlim olduğuna işaret etmez mi?
Çok şeyden, en ince ayrıntısına kadar haber veren bir kitabın sahibinin her şeyden haberdar olduğunu anlamak, zor olmasa gerek.
Bütün bunlar gösteriyor ki, bu kitap ilâhi bir vahiydir. Her ilimin ve bilimin ana kaynağıdır.
Dünyanın neresine giderseniz gidin, harfi harfine aynı olan, dolayısıyla "özel bir koruma" altında olan, Peygamber Efendimiz (sav)'in en büyük mucizesidir.
Kıyamet günü ve sonrası, cennet ve cehennem, meleklerin varlığı, başka alemler vs. ayetleri de insan aklının ermeyeceği, sacede iman gerektiren bilinmezliklerdir.
Bu da ezelî ve ebedî bir ilme sahip Allah Teâlâ'nın ilminin kudretidir, kâinatı sahibinin bir özelliğidir.
"O, beşeri telif yöntemleriyle yazılmış, belli bölüm, başlık ve ara başlıklara ayrılan, ya da giriş, gelişme ve sonuç bölümleri olan bir kitap değildir. Kur'an, alışık olduğumuz türden edebi, fikri bir kitap olmadığı gibi, bir tarih, astronomi, sosyoloji, tıp ve hatta klasik bir "din" kitabı da değildir. O, sözünü ettiğimiz bilim dallarının ilgi alanına giren birçok konuya dikkat çekmesine rağmen, amacı, üslubu, dili, tertibi ve konuları ele alış biçimi bakımından tamamen farklı, eşsiz bir kitaptır. Hiçbir bilim dalının ölçüsüne vurulamayan, alışılmışın dışında ve Mevdudi'nin deyimi ile "yeryüzünde kendi türünde tek kitap"tır o..."
Yukarıda saydığımız bütün ilim dalları, Kur'an'ı anlama ve açıklama, O'nu yüceltme vasıtası olabilir. Bu da onun evrensellliğini ve her kesime hitap etme özelliğini açığa çıkarıyor.
Bunun yanı sıra Kur'an'a hizmet etme değil de Kur'an'ı kendisine "hizmet ettirme" çabasında olanlar da var ki, yüce kitabımız, Allah'ın koyduğu esaslara ters düşecek bu anlamlardan münezzehtir.
Reenkarnasyona inanan bir hanım, kendisine taraftar sağlamak için, "Sizler cansız iken size O hayat verdiği halde Allah’ı nasıl inkâr edebiliyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, sonra diriltecek, sonra O’na götürüleceksiniz." (Bakara /28) âyetinin son kısmını söylemişti. Hâlbuki, siyak ve sibak/ öncesi ve sonrası açısından baktığımızda bunun kıyametteki diriliş/ba's olduğu âşikârdır.
Görüldüğü gibi bu şekilde; kitabı kendisine uyduranlardan da var.
Özellikle; salt mealden onu anlamaya çalışanlar bu risk altında.
Rabbim bizleri, uyduranlardan değil uyanlardan ve uyananlardan eylesin.