Kastamonu'da dokuz gündür kayıp olan bir anne oğulun, dün cansız bedenlerine ulaşılması, insanlığın nereye gittiğine dair soruların hiç bitmeyeceğini gösterdi.
Merhumların vefat nedenleri tam olarak açıklığa kavuşmadığı için bir şey söylemek safsatadan öteye gitmez. Konunun arka planı net değil ama bazı problemlerin yapmadığı da aşikâr. Olayı magazin haline getirmek istemiyorum.
Benim dikkatimi çeken, "bir annenin yolculuğu şayet ö*lüme doğru ise, çocuğunu niye yanında götürür?" sorusunun cevapsız olması. Zira muhataplar sonuç itibariyle buna cevap veremeyecek durumdalar.
Seneler evvel, iki çocuğuyla beraber denize yürüyen kadın için de aynı şey söylenmişti: Hadi kendin gidiyorsun, çocuklara hiç mi acımadın?
Aslında biz olaya kendi gözümüzle baktığımız için o soruyu çok rahat ve öfkeyle sorabiliriz. Ancak böyle durumlarda annenin psikolojinin normal olmadığını anlamak lâzım.
Olayı meşrulaştırmak için değil, bu tür eylemlerin arkasında acı bir gerçeğin olması ihtimaline dikkat çekmek istiyorum.
Sorun yaşanan evliliklerde kadın boşanmak istediğinde çocuğu varsa iki problemle karşı karşıya gelir:
Koca: Gidersen çocukların yüzünü göremezsin.
Kadının ailesi: Çocuklarını bırak gel.
Can mı öte, canan mı?
Kadın, ne çocuğunu bırakıp ailesinin yanına dönebilir ne de ayrılmayı göze aldığı kocasına çocuğunu bırakabilir. Hele de bu çocuk ihmal ediliyor veya şiddete uğruyorsa...Onu o hâlde bırakamaz, düşmanın evinde çocuğuna bakmaya devam eder. Bu şekilde bazı şeyleri kontrol edebildiğini düşünür veya bir çıkış olacağı umudu içinde sabreder. Sonuç itibariyle çocuğu için evliliğini devam ettirir.
Ettirir ettirmesine de bu da bir çözüm olmayıp sorunlar yumağı içinden çıkılmaz bir hâle büründüyse en istenilmeyen şey olur: Çocuğundan ayrılmayan anne onu da alır ve bilinmeyene doğru gider.
Yani, çocuğuna hiç acımadığı için değil ondan ayrılmaya dayanamadığı ve kendini kurtarmak istediği bu zalim hayatta onu bırakmak istemediği için. Sözüm ona, kendisi için bulduğu çözümü(!) çocuğuna da uygular. Ona duyduğu şefkatten dolayı...
Olaylar örgüsüne, kendi gözümüzle bakarsak sebepleri bulmakta veya anlamakta zorlanabiliriz. Olayın failinin gözüyle bakmak ve ona göre yorumda bulunmak gerekir. Bize göre olan şey suç mu, suç...
Peki soru ne?
Bu kadın(lar) nasıl bu hâle geliyor?
Zaten böyle miydi?
Tek suçlu kadın mı?
Bir anne, nasıl bir acı içinde ki, çocuğunun da aynı şeye maruz kalmaması için kendiyle beraber onu da kurtarma planı yapıyor?
Tekrar ediyorum, niyeti farklı olan bir anne, normal bir ruh halinde değildir...
Ona göre tek kurtuluş yolu vardır ve çocuğunda da ayrılamayacak kadar sevdiği için veya bu kirli dünyada onu annesiz bırakmak istemediği için bu basit yolu tercih edebilir...Zira ona göre diğer yollar zor ve çetrefillidir. Gözü almaz, gücü yetmez, aklı ermez vs. vs.
Geride kalanlara vicdan azabı olsun diye yapanlar da olabilir. Ama şahsî görüşüm, o akıllıca bir plan. Hâlbuki bu işi yapmak akıl kârı değil...
Olayın arka planında cinayet çıkarsa o da ayrı bir zulmün hakikati olur. Demek ki akınlarında onları öldürecek kadar kötü insanlar varmış.
Hayat öyle bir noktaya geldi ki, her an katil olmak da maktül olmak da mümkün.
Rabbim cümlemize, hak yoldan şaşmayan bir ömür, hayırlı bir ölüm nasip etsin. Ne zülme uğrayan ne de zülmedenlerden eylesin. Allah herkesi iyilere, kadir kıymet bilenlere denk getirsin. İman nuruyla ziynetlendirsin.
Son not: Herkesin evlenmesi farz değil, hatta bazılarına haramdır. Ehliyeti olmayana baskı kurup onu bu günaha itmemek lâzım.
Nefislerin şerrinden Allah'a sığınırız...