Tramvay yolculuğu yapanlar bilir. Bu ulaşım araçlarında kırk çeşit insan gider gelir. Düşünen bir beyin için ibret dolu nice misaller yaşanır bu güzergah boyunca.
Güzel örnekler, edebî davranışlar gördüğümüz gibi ahlâkî veya içtimaî hayata ters düşen fiillere de rastlamak mümkün.
İnsanların böylesine iç içe, ağız ağıza bulunduğu ortamlarda yapılan yanlışlardan biri de yüksek sesle ve uzun uzadıya yapılan telefon görüşmeleri. Bazıları öyle ayrıntılı ve süreli oluyor ki, artık olayı, problemi öğreniyor hatta varsa düğümü de çözüyorsunuz.
En kötüsü de birkaç gün evvel şahit olduğum, görüntülü konuşma. Giyim kuşamıyla modern görünümlü bir hanımefendinin yanıbaşımda, karşı tarafa yüksek perdeden sarfettiği sözler hâlâ kulağımda:
- Laaağğn! Yüzük aldığını yazmışsın. Kamerayı aç kamerayı!!! Doğru mu bakiiim, göster yüzükleri laaağn!
Görüntülü görüşmenin kulakları tırmalayan polifonik sesini bilirsiniz. Kameranın kadrajına girmeyeyim diye yan döndüm. Konuştular...Pek çok yolcunun gözü ve kulağı istemsizce onlara yöneldi.
Yine bir öğle vakti, fakülte çıkışı tramvaya bindim. Ara durakta da, tıp fakültesi vardı ve bebek arabasıyla bir hanım bindi. Daha sonra telefon konuşmasına başladı. Doktor, fakülte ve çocuğun durumu hakkında ne kadar lüzumlu (!) bilgi varsa öğrendik.
Sonra da, vızıldanmaya başlayan bebeğe, "sen telefonunu istiyosun" diyerek cep telefonu benzeri bir aleti, internetini açarak uzattı. Çocuk, biberona yapışır gibi bu telefon benzeri şeyi iki eliyle tutup, Niloya izledi. Biz de dinledik.
El kadar bebekleri, sussun diye telefon veya tv'ye kaplosuz bağlayıp, ev halkını veya misafiri onların izlediği yüksek sesli ve müzikli çizgi filmlere maruz bırakan, minik beyinleri dumura uğratan anneleri haklı göremiyorum. Onlara sorsanız; "Vermeyince ağlıyo, n'apim?" derler. Yapacağınızı yapmışsınız zaten. Onlar anne karnında telefonla tanıştıran, doğunca da alıştıran kim? İki lafın belini kırmak adına, sus payı olarak onların eline bu âleti kim verdi?
Sonraki durakta onlar indi. Bir sonrakinde de ben. Yol üstündeki camii önünde cenaze arabası vardı. Bir hatun kişi vefat etmiş. Öğle namazı arkasından, helâllik alındı ve cenaze namazı kılındı. Sonra da merhume, şehir mezarlığına doğru yola çıktı.
Aslında, yıllardır çok şeyin cenaze namazı kılındı. Edep, ahlâk, insan ilişkileri, iffet, sevgi, saygı, diğergamlık gibi erdemli ameller, sessizce aramızdan ayrıldı. Lakin helâllik almadan gittiler.
Geri gelirler mi ya da olanlar bize yeter mi, bilmiyorum.