Bugun...


Suna İlhan

facebook-paylas
EZBER BOZAN
Tarih: 12-10-2025 13:40:00 Güncelleme: 12-10-2025 13:40:00


Çalan telefonda onun adını görünce, yine bir soru geleceğini anladım. Çünkü kendisiyle uzun süredir görüşüyorduk. Üç çocuk annesiydi. Bazı rahatsızlıkları vardı ve zaman zaman dinî konulardaki çıkmazlarını da benden öğrenip çözmeye çalışıyordu.

Açtım. Selâm-kelâmdan sonra maksadına geldi:

- Hocam, şu an hastanedeyim. Kemik erimesinden ve başka rahatsızklardan dolayı bütün vücudum şiş. Başımda refakatçi olarak eşim var. Yatağa bağımlı haldeyim. Abdest alamıyorum. Bu şekilde Kur'an okuyabilir miyim?
- Teyemmüm için tuğla filan bulsanız...
- İçeri hiç şey almıyorlar. Belimi hafif doğrultabiliyorum. Hatim için cüz almıştım da boş durmak istemiyorum...
- Namazların?
- Kılamıyorum hocam.

Kısa bir sessizlik yaşadık...

- Asıl onları ifa etmemiz lâzım. Namaz farz, Kur'an okumak nafile bir ibadet. Eşin abdest aldıramaz mı?
- Böyle bir şeye imkân yok hocam. 

Hastalığının seyrinden biraz haberdardım ama bu kadar ağırlaştığını duyunca üzüldüm. Dahası hâlâ isyan etmemesi, teslim ve tevekkül içinde ibadetini yapma yollarını aramasından oldukça duygulandım. 

Gerçi namaz ehli biriydi. Ondan da bu beklenirdi.

Bir soru'nun beni bu kadar aciz ve çaresiz bırakacağını düşünmemiştim. İşin duygusal tarafı ağır basmış olmalı. Kendimi toparladım, son mermisini kullanan asker gibi dik durmaya çalışarak:

- Abdest veya teyemmüm alacak hiç bir imkânın yoksa, sen abdestli sayılırsın ve aklın başında olduğu için namazını ima yoluyla kılabilir, Kur'an okuyabilirsin, dedim.
- Anladım hocam, fakat kıbleye nasıl döneceğim?
- Yatağın yönü kıble olur.
- Affedersiniz, bezim de var, bazen kıyafetime de çıkıyor.
- Mazeret sayılır. Sen yeter ki, namazı terketme Allah Teâlâ bunları hoş görür.
- Tamam hocam. Allah razı olsun. Çok sağol, içimi ferahlattın. 

Sesindeki coşkulu titreme ve heyecan, gözümde biriken yaşlara dokundu. Onlar aşağı doğru süzülürken beni aldı bir düşünce...

Onca sağlıklı müslüman, ibadetlerden kaçmak için yollar arayıp bahaneler üretirken bu kadının bu şartları altında ibadet arzusuyla çırpınması "iman varsa imkân vardır" sözünü bir kere daha teyit ettirdi...

Suna Ilhan 
Çalan telefonda onun adını görünce, yine bir soru geleceğini anladım. Çünkü kendisiyle uzun süredir görüşüyorduk. Üç çocuk annesiydi. Bazı rahatsızlıkları vardı ve zaman zaman dinî konulardaki çıkmazlarını da benden öğrenip çözmeye çalışıyordu.

Açtım. Selâm-kelâmdan sonra maksadına geldi:

- Hocam, şu an hastanedeyim. Kemik erimesinden ve başka rahatsızklardan dolayı bütün vücudum şiş. Başımda refakatçi olarak eşim var. Yatağa bağımlı haldeyim. Abdest alamıyorum. Bu şekilde Kur'an okuyabilir miyim?
- Teyemmüm için tuğla filan bulsanız...
- İçeri hiç şey almıyorlar. Belimi hafif doğrultabiliyorum. Hatim için cüz almıştım da boş durmak istemiyorum...
- Namazların?
- Kılamıyorum hocam.

Kısa bir sessizlik yaşadık...

- Asıl onları ifa etmemiz lâzım. Namaz farz, Kur'an okumak nafile bir ibadet. Eşin abdest aldıramaz mı?
- Böyle bir şeye imkân yok hocam. 

Hastalığının seyrinden biraz haberdardım ama bu kadar ağırlaştığını duyunca üzüldüm. Dahası hâlâ isyan etmemesi, teslim ve tevekkül içinde ibadetini yapma yollarını aramasından oldukça duygulandım. 

Gerçi namaz ehli biriydi. Ondan da bu beklenirdi.

Bir soru'nun beni bu kadar aciz ve çaresiz bırakacağını düşünmemiştim. İşin duygusal tarafı ağır basmış olmalı. Kendimi toparladım, son mermisini kullanan asker gibi dik durmaya çalışarak:

- Abdest veya teyemmüm alacak hiç bir imkânın yoksa, sen abdestli sayılırsın ve aklın başında olduğu için namazını ima yoluyla kılabilir, Kur'an okuyabilirsin, dedim.
- Anladım hocam, fakat kıbleye nasıl döneceğim?
- Yatağın yönü kıble olur.
- Affedersiniz, bezim de var, bazen kıyafetime de çıkıyor.
- Mazeret sayılır. Sen yeter ki, namazı terketme Allah Teâlâ bunları hoş görür.
- Tamam hocam. Allah razı olsun. Çok sağol, içimi ferahlattın. 

Sesindeki coşkulu titreme ve heyecan, gözümde biriken yaşlara dokundu. Onlar aşağı doğru süzülürken beni aldı bir düşünce...

Onca sağlıklı müslüman, ibadetlerden kaçmak için yollar arayıp bahaneler üretirken bu kadının bu şartları altında ibadet arzusuyla çırpınması "iman varsa imkân vardır" sözünü bir kere daha teyit ettirdi...



Bu yazı 18 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI