Bugun...


Suna İlhan

facebook-paylas
YAŞAYAN KUR'AN
Tarih: 17-09-2025 11:33:00 Güncelleme: 17-09-2025 11:33:00


Millî Eğitime bağlı tüm okullar açıldı. Cümle öğretmen, öğrenci ve velilere başarılar diliyorum. Vatana-millete hayırlı ve mübarek olsun.

Diyanete bağlı Kur'an kursları da açılacak. Tüm öğretici ve görevlilere, yediden yetmişe tüm kursiyerlere, Allah'tan yardım ve kolaylık diliyorum.

Belli bir yaşı devirmiş kadınlardan bir kısmı, kursa kayıt yaptırırken bazı nedenlerden bahseder.

Onlardan birkaçı:

"Hocam! Eltimin kızının kaynanası mevlid okuttu. Millet gürül gürül Kur'an okurken, ben saf saf baktım. Çok utandım. Bir "ya-sîn" bile okuyamadım. Orda karar verdim. Ben de öğreneceğim..." 

"Hocam, annem vefat etti. Arkasında, benden başka okuyanı yok. Kur'an öğrenip, mübarek gecelerde annemin ruhuna Kur'an göndereceğim."

"Hocam! Ben taa çocukken Kur'an öğrendim. Bizim zamanımızda yoktu öyle şeyler. Şimdiki hocalar tecvid neyim öğretiyormuş, dilim döndüğünce uğraşacağım. Bu yaştan sonra ne kadar olursa artık, sen beni idare edersin."

"Hocam! Gençliğimiz, iş-güç, çoluk-çocuk telaşıyla geçti. Şimdi herkes yerine yerleşti. Okumaya ancak sıra geldi."

Daha neler neler...

Biri de demiyor ki: "Hocam! Kur'an'ın, Allah Teâlâ'nın biz müslüman kullarına gönderdiği mektup olduğunu söylüyorlar. Merak ettim, Rabbimiz bize ne yazmış? Kimlere selâm yollamış, kimlere ne demiş? Bizden ne istiyor?" 

Yaratana kurban olduğum!..

Böyle biri çıksa da bizi de ilim-amel gayretine getirse...

Tecvid ve mahreç için dilini kırmakta, boğazını sıkmakta zorlanan hanımlara Kur'an'ı öğretmek zor ya, Kur'an'ın emir ve nehiylerini anlatmak daha zor. 

Birinde kendi kabul ve gayretleri varken diğerini hayata geçirmek aile ve toplum olarak ekip işi...

Biz hocalar da, tecvidi iyi anlamış ve anlatmış olsak da Kur'an'ı tam yaşayamadığımızdan mı nedir, bu kısımda genel bir aksaklık  var. 

Dolayısıyla sözümüz önce nefsimize...

Kur'an'da yer alan çoğu emirler, "muamelat" dediğimiz "sosyal ilişkiler"i şekillendiriyor.

Bir-iki kişiyle toplum ıslah olmaz ama ıslah da bir-iki kişiyle başlar.

Helâl kazanmadan bahsedecek olsak, hayat pahalılığını dile getiriyorlar.

"Tasarruf yapın." deyip, ''Allah israf edenleri sevmez.'' âyetini açacak olsak,  "Zaman değişti, şimdi düğünler şöyle, evler böyle." deniliyor.

Kur'an'ın, yaşantımızdaki yeri azaldıkça, O'nunla olan açı'mız genişledikçe acımız daha da artıyor.

Çünkü; bu kitap bizim okuma günlerimizi savacak gün arkadaşı değil.

Bu kitap, can çekişen ruhumuzu görmezden gelerek birilerinin çıkmış ruhunu ihyası için çabalayacak "cankurtaran" değil.

Hele belli bir yaştan sonra kursiyerin tecvid öğrenmesi; şekerin yükselmesi, tansiyonun artmasına sebep olunca biz de çaresiz geri adım atıyoruz. Arzuladığımız şekilde öğretemiyoruz.

Filhakika Kur'an, anayasal bir kitap olmadıktan sonra hep evimizin bir köşesinde kalır. Mahzun ve mağdur olarak...

Oysa o, gerektiği zaman ikram edilecek, saygıyla baş köşeye oturtulacak bir misafir değil, ömrümüzü paylaştığımız diğer yarımız, dünümüz, bugünümüz yarınımızdır.

Dolayısıyla hayatın en içinde yer almalı, bizden biri olmalı... Sadece gönül bahçemize serpiştirilen hoş kokulu, güzel tınılı bir ses değil, aldığımız her nefeste eseri olmalı.

Allah Teâlâ'yı her an zikrederken, Kur'an'da bahsedilen; "çokça zikreden" kullardan olma şerefini hatırlamalı...

Anneye "üf" derken, üç kere düşünmeli..."Kur'an da bunun yeri var." diye... 

Dost muhabbeti yaparken "Ölü kardeşinizin etini yemekten tiksindiniz değil mi?!" âyeti, dile kemik takmalı...

Eşler arasındaki "sekînet örtü ve meveddet" gibi Kur'ânî kavramlara dikkat edilmeli, boşanma olacaksa "Güzellikle onları salıverin." âyeti hissedilmeli...

Alışveriş yapılırken "Ölçü ve tartıda hîle yapanların vay haline!" tehdidi bizim mizanımızı dengede tutmalı.

"Namazlarını muhafaza ederler ve dosdoğru kılarlar." âyetiyle ayar çekilmeli kıbleye yönelen gönüllere. 

"Onlar, kendilerine helal olan dışındakilere bakmazlar"ın ne anlama geldiğini bilirsek, sadece konu-komşuya, iş çevresinde vs. değil, elimizdeki veya evimizdeki beyaz ekranlardakine de "haram bakışlar" atamaz, kimseye dm'den yürümeyiz...

"Kısasta hayat vardır" âyetiyle amel edilseydi, masum ö*lümleri bu kadar artmaz, toplum freni bozuk kamyon gibi bir yerlere doğru akmaz, dahası cezaevleri bu denli dolmazdı.

Kimbilir kaç âyetin sonunda, Allah Teâlâ'nın her şeyi en iyi şekilde gördüğü, bildiği, duyduğu, haber aldığı hatırlatılıyor.

Akıl sahipleri için bütün bunlar ibret alınacak şeyler değil mi?

"Ne kadar da az düşünüyorsunuz" (Neml/62)

Hoca-talebe, karı-koca, işveren-işçi, konu-komşu, gelin-kaynana, alan-veren, kısacası her birimiz; yaşayan veya iki ayaklı Kur'an olmadıkça maksat hasıl olmaz.

Rabbim cümlemizi, Kur'an'la diriltsin...



Bu yazı 238 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI