Şu fani hayatta, acziyetimizi bilmek ve sığınacak bir liman bulmak, dünya ve ahiret mutluluğu için olmazsa olmazlardan.
Tefekkür dünyamda dolaşırken, aklıma çok hoş bir murat düştü. "Hayırlısıyla" ve "helâlinden" olması için dua ettim. Çünkü kul, Allah'tan ister, O da dilerse bu kula nasip eder. Her insan gibi, kul cephesinden bakıldığında buraya kadar her şey normal. Fakat azıcık aklımla, (teşbihte hata olmasın) Allah Teâlâ'nın cephesinden bakınca nutkum tutuldu. Düşündükçe hayret ettim. İmanımın aşka gelip, aklıma bir tokat atacak ve kendime getirecek sandım. Subhanallah!
Duam çok basit. Yukarıda da bahsettiğim gibi, "Allahım! Bana bunu helâlinden ve hayırlıysa ver!" İlginç gelen taraf, bu duanın kabulü için Allah (cc) şu isimleriyle muamele edecek olması:
Rahman: Bana merhamet nazarıyla bakacak. Dünyada acıdığı bir kulu da benim.
Rahim: ...ayrıca da mü'minim. Ahirette de merhamet edecek. Duayı ona göre ayarlaması gerek.
Melik: İstediğim şey, O'nun mülkünde ve tasarruf hakkı Ona ait.
Selâm: Yaptığım duanın beni selamete götürmesi lâzım.
Mü'min: Ona inanmazsam, güvenmezsem niye dua edeyim ki?!..
Müheymin: Beni etraflıca kollaması lâzım ki bu esnada bir sıkıntı çıkmasın.
Hâlık: Ne olduğunu söylemeye gerek var mı? Herkesin bildiği bir isim.
Cabbar: İstediğim şey olur da bana uymazsa onu zorlayabilir.
Aziz: İsterse mutlaka yapar ve galip gelir.
Kahhar: Cabbarla hemen hemen aynı mânâ.
Vehhâb: Bu nimeti bana karşılıksız verir. Ücret istese kaça veya neye mâlordu, düşünebiliyor musunuz?
Rezzâk: Benim için, yeme içme dışında bu da manevî bi rızıktır.
Alîm: Yaptığım duayı ve hâlimi bilmemesi mümkün mü?!
Bâsit: Bana bunu kolaylaştırması gerekiyor.
Ra'fi: Bu şey belki de benim şerefimi yükseltecek, kimbilir!
Muizz:...ve azîz edecek.
Semi': Duamı isitmeseydi (!),
Basîr: Ya da görmeseydi,
Habîr: ...veya haberi olmasaydı, Allah diye bir varlık olmazdı. Her şey iptal. Hakem: Bu dua hak mı, batıl mı; iyi mi kötü mü, benin için hayırlı mı değil mi, ayırt etmesi gerekiyor.
Adl: Yaparken de yerli yerinde yapması lâzım, değil mi?
Latîf: Bu duamın kabulü benim için elbette büyük bir lütuftur ve ancak O lütfeder.
Azîm: Aciz bir varlık olsaydı bütün bunları yapabilir miydi?
Şekûr: Dua yapmak da bir ibadet olduğu için bunun sevabını da ayrıca verir.
Hâfız: Yaratırken koruması da önemli, yıkıp dökmeden, şerri bulaştırmadan yapmalı ki, kıymeti artsın.
Hâsib: İyi hesap etmesi, konumu belirlemesi ve nokta atışı yapması gerekir.
Kerîm: Şekûr'le kardeş isim.
Ragîb: Tabi ki gözetecek.
Mucîb: Bütün bu isimleri harekete geçiren anahtar kelime "Duaları kabul eden"
Vâsi: Her şeyi ilmiyle kuşatan, neyin, nasıl olacağını en iyi bilen.
Hakîm: Hakem'le karıştırmayalım. Bunun anlamında incelik var. Eğer yarattıysa bunda mutlaka bir hikmet vardır.
Vedûd: En sevdiğim ismi. Mü'min kullarını, kendisini sevenleri seven ve onlara iyilik yapmayı da seven. Sırf bunun için bile duamı kabul edebilir.
Şehîd: Olan biten her şeyin en yakın ve mutlak şahidi. Sırdaşı...
Vekil: Her halimi O'na havale ederim. Ben duamı veya üzerime düşeni yapar işime bakarım, gerisi O'nun işi.
Kavî: Bu duamı kabul edip yaratması O'nun gücünde bir azalma meydana getirmez.
Velî: O benim dostum ve iyiliğimi ister.
Samed: O'na o kadar muhtacım ki, o yüzden dua ediyorum işte! O ise hiçbir şeye ve hiç kimseye muhtaç değil.
Kadîr: Her şeyi yapmaya gücü yeter,
Muktedir: ...ve bu O'nun için çok kolaydır. Yapar da yaptırır da.
Zâhir: Benim her hâlim O'na açık, gizli bir şey yok!
Bâtın: ...hatta benim bilmediğim taraflarımı da biliyor.
Raûf: Rahman ve Rahim'le akraba isim. Onlar varsa bu da vardır.
Melik'ül Mülk: Daha önce de demiştim her şey O'na ait.
Câmi: Bu dua benim zıddım olabilir, sorun yok. O dilerse her şeyi bir arada toplayıp, tutabilir. Yeniden plan yapıp olmazları olduruverir.
Hayy: Hayat olmazsa bütün bunların olması da mümkün değil.
Ganiyy: Her şeyi yapmak zenginlik ister
Mugnî: Dilediğini de zengin yapar. Kim bilir bu dua da benim zenginliğime vesile olacak. Maddî, manevi.
Mâni: Bu dua benim için hayırlı değilse, saydığım isimlerin harekete geçmesine gerek yok.
Nâfi: Benim için faydalıysa,
Nûr: Bana aydınlık verecekse,
Hâdi: Hidayetime vesile olacaksa yaratır.
Sabır: Bütün bu oluşumlar için sabırla sebepler silsilesini halkeder ve beni de sabırlı kılar. Bekleme sürem bu sayede ibadete dönüşür.
Yaa...Böyle işte!..
Şimdi düşünüyorum da insanın kendini bilmesi ve güvende hissetmesi; ya kendi gücüne veya daha güçlü birine sığınmasıyla olur. Bizim gücümüz sınırlı olduğuna göre, sonsuz kudret sahibi Allah'ı bilmek ve O'na iman etmek; hem dünya hem de ahiret için en doğru ve güzel sığınaktır. Bir duayla bile bize bu kadar ismiyle (benim aklıma bu kadarcık ancak geldi, siz çoğaltabilirsiniz) rahmet kucağını açan bir Rabbimiz var. Gerisini siz düşünün artık!
Rabbim bize kendini bildirsin ve iman selameti versin. Alın iki dua birden. Hadi sil baştan yeniden başlayalım:
Bize İslam’la şereflendirdiği için Muîzz, Hâdi, Nur, Vedûd, Rahman, Latif, Kerim....olan Allah'a hamdolsun.