Bugun...


Prof Dr Mirzahan Hızal

facebook-paylas
KÖTÜLÜĞÜN KAYNAĞI
Tarih: 04-08-2024 07:30:00 Güncelleme: 04-08-2024 07:30:00



►  Yeryüzünde  iyilikler  olduğu  gibi  kötülükler de  vardır. Maalesef  bu  kötülüklerin tamamı  ve   iyiliklerin  pek azı  insanlar  tarafından  yapılır.   Dünyada insandan  başka  hiçbir  canlı  iyilik  ve  kötülük  arasında  tercih  yapma fırsatına  ve  kötülüğü  seçme  iradesine  sahip  değildir.  En  vahşi  ve  yırtıcı  hayvanın  bile  bütün  derdi  hayatta  kalmak  ve  karnını  doyurmaktır.

►  Kötülüğün iki ana kaynağı vardır.   Nefs ve şeytan.   Nefs iç düşmandır,   ne atabilirsin ne satabilirsin. Nefs, hikmeti gereği,  hırs,  tamah,  kibir  ve  haset  gibi  birtakım   kötü  vasıfların  yanında  güç,  kuvvet,  sabır  ve  azim  gibi   faydalı  özelliklere de  sahip  olarak  yaratılmıştır.  Yabani  bir  at  gibidir,  terbiye  edilirse  çok  faydalı,  edilmezse  tehlikeli  ve  zararlı  olur.    Nefs kontrol altında tutulursa,   onun hırs ve enerjisi müsbet yollarda hayırlı ve faydalı işlerde kullanılabilir.  Zaten  var olmasının  en  önemli  sebebi  budur.  Kontrolden  çıkarsa  akla  hayale  gelmeyecek  kötülüklerin  kaynağı  haline  gelir.
Şeytan,  Cenab-ı Hakkın  hikmeti  vechile  yarattığı  ve  yaptıklarına  bir  süre  izin  verdiği   müstakil  bir  varlıktır.  Sadece  ve  her  zaman kötülük peşindedir. Özellikle insanı  doğru  yoldan  saptırmak  için  var  gücüyle  çalışır. İnsan  için  dış düşmandır ama fırsat verilirse  içine giriverir.
       Her ikisinin kötülüklerine karşı önlemler vardır.
Nefs ölene kadar bizimle beraberdir. İnsanın varlığının önemli bir kısmıdır.  İnsan nefs,  ruh ve bedenden oluşur bunların hepsi de gereklidir. Biri olmazsa veya ihmal edilirse üç ayaklı bir masanın bir ayağı kırılırsa nasıl ayakta duramazsa insan da ayakta duramaz.


►  Allah CC   insanları  bu  iki  tehlikeye   karşı  uyarmak  ve  kendisine  saygısızlıkta  bulunmaktan  korumak  için   peygamberler  ve  kitaplar  göndermiştir.   O  insanlara  farklı  farklı,  hatta  çelişkili  dinler  göndermeyeceğine  göre   sadece  tek bir  din  ve  mesaj  göndermiştir.  Yani  aslında  bütün  semavi  dinler  İslamdan  başka  bir  şey  değildir.  O nun  bütün  elçileri   farklı  zamanlarda  ama   aynı  mesajı  getirmiştir.

“Şüphesiz ki Allah katında din İslam'dır.   Kitap verilenler ancak kendilerine bilgi geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düşmüşlerdi.   Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse (bilsin ki) şüphesiz ki Allah hesabı hızlı olandır.” ( Al-i İmran, 19).

“Kim İslâm'dan başka yaşayacağı bir din, bir düzen, bir medeniyet ararsa, bilsin ki, Allah huzurunda kendisinden böyle bir din, böyle bir düzen asla kabul görmeyecek, âhirette, ebedî yurtta da zarara uğrayanlardan olacaktır.”(Al-i İmran, 85)

►  İslam  dininin  mensupları,  yani Müslümanların  yaptıkları  bütün  işler,  bütün  ibadetler,  namaz,  zikir,  Kur’an  okumak,  okutmak,  anlamak,  hayatlarını,  kanunlarını  Kur’ana  göre  düzenlemek,   kendilerini  yaratan  Allahı CC  unutmamak   ve  ona  saygısızlık  etmemek  için  yapılır.  Hergün  kıldıkları  namazların  her  rekatında  “yalnız  sana  kulluk  eder  ve  yalnız  senden  yardım  dileriz,  bizi  doğru yola   ilet ” (Fatiha suresi)  derler.

►  Hal  böyleyken,  ben  müslümanım  diyen,   müslüman  kimliği ile  gezen,  müslüman  görünen,  kendisini  insanlara  müslüman  olarak  tanıtan  bir kimsenin,  hırs, kibir  ve  tamahkarlıkla,   çalışıp  hak  etmediği  tek  bir  kuruşa  el  uzatması,   kamu  hakkı  yemesi,   haksız  kazanç  sağlaması,   İnsanları  aldatması,  yakınlarını  kayırması,  hak ve adalete  riayet  etmemesi,   rüşvet  alması,   emanetleri  ehline  vermemesi, liyakatı  olmayan  bir  görevi  kabul  etmesi  ve   orada  haram  maaş  alması,  Allah ın CC  çok  şiddetle  menettiği  faizi  kullanması,  hatta  bunu  meşru  görmesi,  meşru  zannetmesi,  yalanlar  söylemesi,  verdiği  sözleri  tutmaması,  yaptığı  hatta  yapmadığı  işlerle  öğünmesi,  kendisinin  öğülmesine  izin  vermesi,  bilmediği  şeyleri  söylemesi   son  derece  çirkin  ve  utanç verici  değil  midir?   Bunları  sürekli  yapan,  teşvik eden, kurumsallaştıran,  meşru  gösteren,   meşru  kabul  eden,  destekleyen, onaylayan,  gücü  yeterken  engel  olmayan,  göz  yuman  bir  insanın    namaz  kılması,  camilere,  umrelere  gitmesi    ne  ifade  eder?   Allah  sadece  kendi  rızası  için  yapılan  amelleri  kabul  eder. Böyleleri,  mensup  olduklarını   iddia  ettikleri  Allahın CC  dinini  yanlış  ve  kötü  tanıtıp,   bu  emanete   de  ihanet  etmiş  olmuyorlar  mı?   Bunlara  bakıp,  “ biz  böyle  bir  dine  asla  girmeyiz”  diyen  milyonlarca   gayrı müslimin   ve  ateistin  vebalini  de  üstlenmiş  olmuyorlar  mı?  İslama  sadakatla,  tefekkür   ve  şuurla  bağlanmayan   milyonlarca  müslümanın  da  dinden  soğumasına   sebep  olmuyorlar mı?
“Bir de münafıkça Allah'ın huzurunda durup namaz kılarlar. Böyle namaz kılanların vay haline! Böyle namaz kılanlara yazıklar olsun.   Onlar kıldıkları namazdan gafildirler. Onlar halka gösteriş yaparlar,   riyâkârlık (gösteriş için ibâdet) ederler!  Hayra da engel olurlar ( Zekatı vermezler)  “   (Maun Suresi  4, 5, 6, 7  ) 

Namaz  ve  Zekat  Kur an da  o  kadar  çok  ve  birlikte  zikredilmiştir ki,  bir  kısım  muteber  ulema,  zekatını  vermeyenlerin  namazlarının  kabul  edilmeyeceğine  hükmetmişlerdir.  Hz. Ebu Bekr RA  zekat  vermeyi  reddeden  müslümanlara  savaş  açmıştır. “ Fetva Kurulu, faiz, tefecilik, rüşvet, içki, kumar, uyuşturucu, hileli kazanç, başkasının emeğini sömürme ve haram kılınan diğer malların ticaretiyle elde edilen kazançlardan zekât verilemeyeceğini belirtti. İTTİHADUL ULEMA Fetva Kurulu " Haram mala zekât düşer mi?" sorusuna yanıt verdi.” Gayrimeşru yolla sağlanan kazancın sahibi belli ise bu kazancın sahibine iade edilmesi; belli değil ise karşılığında sevap beklemeksizin yoksullara veya hayır kurumlarına verilerek elden çıkarılması gerekir (Serahsî, el-Mebsût, 12/172). Bu itibarla, gayrimeşru yolla elde edilen kazancın tamamı ya sahibine iade edilerek veya hayır yolunda harcanarak elden çıkarılacağından, zekâtının verilmesi söz konusu değildir. Din İşleri Yüksek Kurulu  12.07.2017

►  “Kuran  okuyun,  okuyun,  çok  okuyun,  bunlar  kutsal,  mübarek  ve  tılsımlı  sözlerdir,  manasını  bilmeden  de  olsa  okuyun,  zaten  manasını  anlamazsınız,  siz  sadece  okuyun  yeter,  işiniz  rast  gider  v.b.“   diyen  bir kısım  sözde  hocanın  da   bu  çorbada  çok  tuzu  vardır. Siz  bir  üniversiteli  gence,   manasını  anlamadan  ve  bilmeden   okunan  bir  şeyin  fayda  vereceğini  anlatabilir  misiniz?
Allah  CC  insanlara  neleri  yapmaları  neleri   yapmamaları  gerektiğini   anlatan  bir  kitap  gönderecek  ve  insanlar  bu  kitabı  ömür boyu  okuyacak,  okuyacak  hatta  ezberliyecekler  ama   ne  anlatıldığını   öğrenmeyecek  ve  bilmeyecekler, hatta  bu  yüzden  Kur’anda  yazılanlara  aykırı  işler  yapacaklar  ve  Allahın CC  rızasını  kazanacaklar   öyle mi?   Manasını  bilmeyecek,  anlamayacak  ve  hayata  uygulamayacaksak  Allah CC  bize  neden  kitap gönderdi?  Neden   akıl  verdi?  demezler  mi?  İslam,    haşa  akılsızların  dini  midir?   Dinde  reform,  Kur’an  Müslümanlığı  adı  altında,  peygamberi  ve  hadisleri  reddeden  sapık  ilahiyatçıların  önünü  açan  ve  onlara  zemin  hazırlayan  böyle  cahil  hocalardır.   Bir  şeyin  hakikisini  vermezseniz  sahteleri   ortaya çıkar



Bu yazı 693 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI