Bugun...


Prof Dr Mirzahan Hızal

facebook-paylas
KANUNLAR
Tarih: 21-06-2024 12:42:00 Güncelleme: 21-06-2024 12:42:00


►   Toplumlar   belirli  bir  düzen  içinde  yaşarlar.   İnsandan  gayri  mahlukatın  bile  kendi  aralarında   uydukları  bazı   kuralları  ve  usulleri  vardır.  İnsanların  hayatı  ve  sosyal  ilişkileri   çok  daha  kapsamlı  ve  karmaşık  olduğundan  onların  toplum  içindeki   hak ve hürriyetlerini,   görev  ve  sorumluluklarını  belirleyen  ve  düzenleyen   aynı  şekilde  kapsamlı   bir  çok    kurallar  olması  doğaldır.  Bazı  şeyler  yanlış,  bazı  şeyler  doğrudur.  İyilikler  ve  kötülükler  vardır.  Toplumca  takdir  edilen  veya  kınanan  davranışlar  vardır. Bütün bunları  belirleyen  kriterler  vardır.  İnsanlarda  doğuştan  gelen  hak  ve  adalet  duygusu  vardır.    Ayrıca  içinde  yaşadığı  toplumun  zaman  içinde  geliştirdiği  ve  kazandığı  ahlak  kurallarının,   geleneklerin,   adet  ve  örfün   bireyler  üzerinde   önemli  bir  etkisi  söz  konusudur.  Toplumu  yöneten  sistem ve  idarecilerin   bu  kurallar  manzumesini   belirlemesi,   yazılı  ve  kalıcı  bir  şekilde bunları  devlet  otoritesi  ve  yaptırımlar  ile  uygulaması   sonucu   kanunlar  dediğimiz   emir  ve  yasaklar  ortaya  çıkar. İnsanların   yaptıkları  ve  yapacakları  işlerin   sonucunda  neyle  karşılaşacaklarını  bilmeleri  önemlidir.  Kanunlar  olmadan  toplumda  düzeni  ve  adaleti  sağlamak  mümkün  değildir.  Hukuk devleti,  ayrım   ve ayrıcalık  gözetmeksizin kanunların  herkese  eşit  şekilde uygulandığı  bir  sistemdir.

►   Buraya  kadar  her şey  normal  ve  olması gerektiği  gibidir.  Ancak  çok  önemli   ve  öncelikli   bir  konu   gözden  kaçırılmamalıdır.

Bu kadar  önemli olan ve  herkesin  uymak  zorunda  olduğu  kanunların  yapılmasında  mümkün  olan  en  büyük  dikkat  ve  hassasiyetin  gösterilmesi,  en  yüksek  bilgi,  ilim  ve  ahlak  standartlarına göre   hareket  edilmesi  gerektiği açıktır.  O halde  kanunları  kimler  yapar?  Kanunların  temelini  ve  dayanağını  oluşturan,   Neyin  doğru  neyin  yanlış  olduğuna  kim  karar  verecektir.  Demokratik  sistemlerde  kabul  edilen  çoğunluğun  reyi  ile  doğru  ve  yanlışın  belirlenmesi  ne  kadar  bilimsel, mantıki  ve  ahlakidir?

►   En  önemli bir  konu,  kanunları  güç  sahibi  idari  bir  otoritenin  yani  Devletin  uygulamak  durumunda  olmasıdır.   Bu  güç  sahibi  otorite de  insanlardan  oluştuğuna  göre  onların  yanlış  yapıp  yapmadığına  kim  karar  verecek  onları  kim  denetleyecektir.  

Klasik  rejim  sözcülerine  göre,  halkın  seçtiği  temsilciler  ve  meclis  bu  denetleme  görevini  yapar.

Peki  onlar  insan  değil mi? Onlar  yanılamazlar mı?   Onları  kim  denetleyecek?  Efendim  onlar  kendi  kendilerini  denetlerler.  Neye  göre?  Tabii ki  yine kendi  yaptıkları kanunlara  göre.   Bu  son  ifadenin  ne kadar  zayıf,  muğlak,  tutarsız   ve  dayanaksız   olduğu  ortada  değil  midir?

Sınırlı, eksik hatta yanlış  bilgi,  ilim,   kabiliyet  ve  akıl  kapasitesine  sahip  ayrıca  hırs,  hased, tamahkarlık  v.b  birçok  olumsuz  özelliklerle  malül   olan  insanlar  kendilerine  göre  yaptıkları  kanunlarla  kendilerini  mi  denetleyecekler?  Ayrıca  bazı  insanların  kendi  uygun  gördükleri  kanunlar  yapıp  diğer  insanların  bunlara  uymalarını  beklemeye  hakları  var mıdır?  Uymalarını  bekledikleri  hatta  zorladıkları  insanların  onlardan  daha  bilgili  ve  akıllı  olmaları  ihtimali  yok mudur?

Hiçbir  insan  kendi   sahip  olduğu  ilim  ve  ahlȃkdan  daha   üstün   standartlarda   bir  kanun  yapamaz.  Örneğin,   içki müptelası  insanlara  göre  içki  içmek  özgürlüktür. Onlara  kanun  yaptırırsanız  içki üretimini ve  satışını   devlet  güvencesine  alan  kanunlar  yaparlar. Halbuki  bugün  yeryüzünde  içkinin   insanlara  zararlı  olduğunu   söylemeyecek  tek  bir  doktor  ve  bilim  adamı  bulamazsınız.  Yani  devlet  ve  kanunları  bu  konuda  yüzde  yüz  yanılmıştır. Faiz de  böyledir.  Bu  örnekleri  çoğaltabilirsiniz.

Ahlaksızlara  kanun  yaptırırsanız,  ahlaksızlıkları   hoşgören   kanunlar  yaparlar.

Hiçbir  insan  mutlak  anlamda  kendi  kendisini  denetleyemez.  Hiçbir  doktor  kendi  kendisini  ameliyat  edemez. 
 
►    Aslında  bütün  mesele  bu  kanunlara  uymak  zorunda  olan  İnsanın   kendisini  tanıyıp  tanımamasıdır.  Onun  için  kendisine uygun  kanunlar  yapamıyor. Tanımadığınız  bir  insana  uygun  kanun  ve  kuralları  nasıl  yaparsınız?   İnsan  her şeyden  önce  kendisinin  yaratılmış  olup  olmadığını,  bir  yaratıcısının  bulunup  bulunmadığını  araştırıp  bulması  gerekir.  Çünkü  eğer  varsa  onu  yaratan  ve   herkesten  daha  iyi  tanıyan  bilen   yaratıcının  verdiği  bilgilere  uygun  kanunlar  yapar,   yanlış  kanunlar  yapmaz.  Yaratıcısıyla  ters  düşmez,  ona isyan etmez.
 
  Bir  yaratıcı  olmadığına,  yeryüzünde  başına    buyruk  yaşadığına  kanaat  getirirse,  yani  ateist  ise   o  zaman  kendi  kanunlarını   kendi  keyfine  göre  yapar  ve   gücü  varsa  diğer  insanları  da  bunlara  uymaya  zorlar.    Baskı,   zulüm,  sömürü,   haksızlıklar, isyanlar  ve  savaşlar   başlar.
İşte   Laik  demokratik  rejimler   böyle  kurulur,    Laik  demokratik  kanunlar   böyle  yapılır.  Demokrasi  denilen  sisteme  göre   ülkedeki  oyların  yüzde 50.000001 ini   alan grup   devlet  yönetimini  ve  gücü  eline  geçirir  ve  hiç  kimseye  hesap  vermeden   senelerce  canının  istediğini  yapar.  Özellikle  demokrasiyi  ithal  eden  sonradan  görme   orta  doğu  ükelerinde  böyle  olur.  Demokrasiyi  icat  eden  batı  ülkelerinde   işler  biraz  daha  rafine  edilmiştir.  Onlar  iktidarıyla   muhalefetiyle aynı  ateist    düşünce  yapısında  olduklarından  zaten  aralarında  pek  fark  yoktur. Seçimleri  kimin   kazandığının da  pek  önemi  yoktur.  Çünkü  ülkeyi  aslında halk  ve  onun  seçtiği  temsilciler değil,   güç  odakları  yönetir.   Büyük  sermaye  sahipleri,  hakkı  olduğu  için  değil  parası  olduğu  için  birçok  şeyi  elde  eden  odaklar,    Siyonist,  mason  ve  onların  işbirlikçisi  şer  odakları  yönetir.   Bunun  en  bariz  örneği  ABD  dir.  Koskoca  bir  ülke  kendi  toplumundan  çok  zalim,  işgalci,   katliamcı Siyonist  Yahudi  devletini  korur  ve  destekler.
 
►    Mâide suresi 44, 45 ve 47. ayetlerin sonunda umum sîgasıyla, “Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler,  kâfirler, zâlimler ve fâsıklar” olarak nitelendirilmiştir.  Hükmetmek,  hüküm  vermek için  kanunlar  yapılması  ve  uygulanması  gereklidir.   Yani   kanunların  Allahın  indirdiklerine  uygun  yapılması  ve  uygulanması  Müslümanlar  için  hava  ve  su  kadar  önemlidir.  Bunun olmadığı  yerde  Müslümanlar  inanmadığı  kanunlarla  yönetilen,  işgale  uğramış,  esirler  gibidir.

Mirzahan Hızal



Bu yazı 820 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI