► Daha önce bir çok defa, her projenin dört adımda yapılabileceği ifade edilmişti.
Hatırlarsak bunlar sıra ile, şuur, irade, ilim ve çalışma olarak belirtilmişti.
► Ülkelerin yönetilmesi de çok önemli bir projedir. Her proje gibi bu da dört adımda gerçekleştirilebilir.
1) Öncelikle, ülkede yaşayan toplumun yaşadığı ülkeyi yönetmek gibi bir projesi olmalıdır. Hiç olmaz olur mu? demeyin. Bazı toplumlar, özellikle, yenik, ezik, kültür emperyalizmine ve travmasına uğramış, kimlik ve özgüven sorunu yaşayan, siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlığını kaybetmiş, kolonileşmiş toplumlar, kendilerinden daha üstün başkaları tarafından yönetilmeye alışmış durumdadırlar. Elbetteki bu başkaları söz konusu ülkeyi karşılıksız yönetmezler, ülkenin kaynaklarını, zenginliklerini sömürürler. Ayrıca bu sömürü düzenini sürdürmek için, eğitip yetiştirdikleri ajanlar ile ülkeyi her kademede sessiz bir işgal altında tutarlar. Halkın kendi içinden seçilip yetiştirilen bu ajanlar mutlu bir gaflet içinde tutulan halkı, patronlarının istekleri doğrultusunda ustaca yönetirler. Halk herşeyin yolunda olduğunu, herhangi bir yönetim sorunu olmadığını zanneder. Asıl patronlar, bu mekanizmanın bozulmaması için özellikle eğitim sistemini yakından kontrol ederler, Onlara göre eğitim sisteminin iki ana görevi vardır. Birincisi halkın sömürüldüğünü anlamaması için yeterli dozda gaflet ve şuursuzluğun sürekli olarak aşılanması, ikincisi ise yeni ajanların yetiştirilmesidir.
2) Herşeye rağmen halkın içinden çıkan aydınlanmış bir grup yukarıda bahsedilen sorunu farkedip anlamış olsa bile, onların da ciddi ve samimi bir şekilde bu projeyi gerçekleştirmek istek ve iradesinde olmaları gerekir. Bu uğurda karşılaşmaları kaçınılmaz olan bela ve musibetlere karşı koymaya ve bedel ödemeye hazır olmaları lazımdır. Yoksa sınıfını geçmek isteyen ama çalışmak istemeyen öğrenciler, ya da Kur’an da zikredilen, Hz. Musa AS’ a “sen git Rabbinle beraber o düşmanlarla savaş” diye yan çizen yahudilerin durumuna düşülür.
3) Bu samimi istek ve niyetten sonra, projenin yapılabilmesi için bilgi ve beceri yani ilim lazımdır. Neyi, nasıl, nerede ve ne zaman yapacağını bilmeyen cahil bir topluluk hiçbir projeyi gerçekleştiremez.
4) İlk üç adımı tamamlayan, yani gerekli şuur, irade ve ilme sahip bir grubun sonuç alabilmesi için var gücüyle ve sabırla çalışması gerektiği açıktır.
► Bu özelliklere sahip değilseniz, hiç kendinizi üzmeyin, siz yöneten değil yönetilen bir toplum olmak zorundasınız. Yönetilen ve sömürülen. Çünkü, siz nasıl yöneteceğinizi bilmiyorsunuz ama onlar sizi nasıl yöneteceklerini biliyorlar.
► Örnek vermek gerekirse, siz yarı iletken ve elektronik malzeme tasarlayıp üretemiyorsanız, bunu onlar biliyorsa, bu malzemeleri onlardan almak ve onlara bağımlı olmak hatta bir çok konuda onlardan emir almak zorundasınız demektir. Bu malzemeler olmadan sanayi, endüstri, üretim, bağımsız bir ekonomi ve siyasi varlıktan söz edilemez.
► Siz inanç ve kültürel yapınıza, milli menfaatlerinize uygun bir finans ve bankacılık sistemi kuramazsanız, bunu nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız, yabancıların sizin ülkenizin finans ve ekonomisini manipule etmesinden kurtulamazsınız.
► Hatta siz dininizi hayatınıza yansıtırken, karşılaştığınız bir çok sosyal ve ilmi meseleyi bu günün ihtiyaçlarını dikkate alarak çözemezseniz, bu konuda da ülkenizi ve sizi yöneten yabancılar müdahale eder, dininizi kendi istek ve menfaatleri doğrultusunda yorumlar, değiştirir, sulandırır, kırpar, sizin dininizi size öğretirler. Farkına varmadan onların istediği farklı bir dine geçersiniz.
► “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” Bu ayet-i kerimede bilenin ve bilmeyenin milleti ve dini bahis konusu edilmemiştir. Yani bilen, ehli küfür, gayrı müslim v.b olabilir. Bilmeyen de müslüman ve sizin milletinizden olabilir.
Sonuç aynıdır. Bilen bilmeyeni yönetir