Bugun...


Nihat Güç

facebook-paylas
Şeytan’dan Allah’a Sığınırız -1-
Tarih: 11-05-2025 19:57:00 Güncelleme: 11-05-2025 19:57:00


Ayetleri öğrenmeye ve anlamaya geçmeden evvel ayetleri daha doğru ve olması gereken vechiyle, şeytanın vereceği vesveselere yer vermeden anlayabilmek lazım. Bunun için de düşmanımızın bizden uzaklaşmasını sağlamak kaçınılmaz bir görevdir. Düşman yanı başımızdayken bazı şeyler doğru anlaşılmaz. 

Buyurun istiazeye. Her daim; “Kovulmuş şeytanın şerrinden Yüce Allah’a sığınırız.” diyerek başlarız iş ve işlemlerimize. Yazarken de okurken de. Yatarken de kalkarken de. Yerken de içerken de.

Şeytan, insanoğlu için pis ve necis bir vesveseci, aynı zamanda amansız bir düşmandır. İnsanoğluna fısıldadığı nahoş vesveseler sebebiyle ayetleri bile yanlış anlamaya sebebiyet verebilir. Bunu kendisine iş edinmiştir. Şeytan’ın şerrinden ve verdiği vesveselerinden emin olmadan ayetleri doğru anlamak, olması gerektiği vechiyle Sırat-ı Müstakim’de yürümeye devam etmek her zaman mümkün olmayabilir. Bu durumun; bugüne has bir durum olduğunu söylemek doğru değildir. İmtihan üzere var edilen ilk insan Hz. Âdem (a.s.) ile başladığını yani geçmişten gelen bir uygulama olduğunu ilave etmekte fayda vardır.

Şeytan, anlamaya çalıştığımız her ayetin arasına yanlış anlaşılmasını sağlamak adına kendince bir şeyler katmak ister. Bu amacını gerçekleştirmek için de vesveseye başvurur. Verdiği vesveseler peygamberler için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Her konuda olduğu gibi bu konuda da Yaratanımız bizi şöyle uyarmaktadır: “Senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, ayetlerini sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Hac/52) 

Şeytan, bitmeyen kin ve düşmanlık duygusuyla Peygamberlere bile vesvese vermek üzere sinsi yaklaşımlarını sürdürmüş ve vahyin yanlış anlaşılması için elinden geleni yapmıştır. Yüce Allah (c.c.) bu azılı düşmandan kendisine sığınan elçilerini temize çıkardığı gibi bizleri de hakkıyla kendisine sığınanları, ihlas ve samimiyetle teslim olanları, emir ve yasaklarına ittiba edenleri ve bunu alışkanlık edinerek sürdürenleri de temize çıkaracaktır. 

Allah-u Taala’ya sığındığımız, Peygamberine benzemeye çalıştığımız, İslam’a göre yürüdüğümüz, ayetlerini anladığımız oranda şeytanın vesveselerinden kurtulmanın ya da telkinlerini minimize etmenin yolu kolaylaşacaktır. İyi biliyoruz ki şeytanın vesveseleri Yüce Allah (c.c.)’ın ihlaslı kullarının üzerinde hiçbir etkisi yoktur: “İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.” (Hicr/39-40) Sağlam bir kalp ile Allah-u Taala’ya yönelen insanlar için şeytanın vesvese yoluyla verebileceği herhangi bir etki ya da yanlış anlama durumu söz konusu olmayacaktır. Kalbinde hastalık olanların durumu elbette farklıdır.

Şeytan, insanoğluna öncelikli olarak yaptırmak istediklerini vesvese sayesinde güzel ve hoş göstermeye çalışır. Daha sonra kötülükleri güzel, haramları şirin, ibadetleri gereksiz, yürüdüğü yolun doğru olduğunu göstermeyi sürdürür. Üstüne üstlük okunan ayetleri yanlış anlamaya sebebiyet verecek argümanları ve ortamları hazırlar. Çünkü şeytan, vesvese olmadan kişiyi ayetlerin yanlışlığına, dini emirlerin gereksizliğine, olmadık fikirlerin savunucusu olmaya ikna edemez. 

Mel’unun elinde var olan, sürekli kullandığı tek silah, vesvesedir. Bir de insanoğlu vesvesenin ardına düştü mü, bu iş tamamıyla bitmiş demektir. Vesvesenin ardına düşen kişiler zamanla ayetleri yanlış anlamaya hatta inkâr etmeye de başlayabilirler. İnsanın hayatı, ayetleri yanlış anlamaya başladığı noktada değişime uğrar. Vesvesenin ardına düşen insanlarda kuşkular peydahlanır. Her kuşku zamana bağlı olarak kartopu gibi büyür. Büyüyen bu kuşkular zamanla mesai harcanacak birer konuya evrilir. Nahoş fikirlerin bakımı yapıldığı oranda inandırıcılığı artar. Toprağa ekilen tohum gibi… Bakımı yapılınca yeşerir ve dal budak verir. Bakımı yapılmadığı zamanlarda da gelişmez ve kuruyuverir. İlerleyen zamanlarda insanın kalbinde inandırıcılığı artan fikirler imanın yerini tutmaya başlar. İmanda meydana gelen her zedelenme onarılmaz yaralara yol açar. İşte o vakit ibadetler askıya alınmakla kalmaz haramlara balıklama dalma olayları da kendiliğinden husule gelir. İbadetlerini askıya alarak harama dalan insanlar şeytanın parmağında birer oyuncaktan farksızdırlar.

Vesveseler sayesinde husule gelen düşünceler sadece cinni şeytanlardan gelmezler. Yüce Allah (c.c.) bu durumu: “Cinlerden ve insanlardan.” (Nas/6) olan vesveseciler diyerek bildirmektedir. Şeytanların görevini üstlenen insanlar her zaman vardır ve olmaya da devam edeceklerdir. İnsanların fısıldadıkları telkinler şeytanın verdiği vesveselerden farksızdır. Hatta bazen daha etkili olduğunu söylemek de mümkündür. Nitekim Mekkeli müşrikler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in karşısına çıkarak dini konuları dile getirmekten vazgeçmesi adına birçok telkin ve öneride bulundular. Mekke’nin liderliği dâhil olmak üzere istediği kadar mal ve mülk verebileceklerini teklif ettiler. Şayet hasta olduğunu kabul edecek olursa kendisini tedavi edebileceklerini ileri sürdüler. İstediği kadın ile evlenmesine ön ayak olacaklarını da ilave ettiler. 

Mekkeli müşrikler, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in davasından geri adım atmayacağını anladıklarında uyguladıkları boykotun şiddetini arttırmaya, kimi Müslümana şiddet uygulamaya hatta kimi Müslümana aklın sınırlarını zorlayan işkenceler uygulamak suretiyle şehit etmeye başladılar. Bu minvalde yapılan yanlış telkinler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatında netice vermek üzereyken Yüce Allah (c.c.) elçisini bu durum karşısında şöyle uyarmıştır: “Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin.” (İsra/74) Bu telkinleri yapanların şeytandan farksız olduklarını söyleyebiliriz.
Şeytan, her ne kadar vesvese vermeye devam ediyor olsa da verdiği vesveseler kalplerinde hastalık olan insanlar üzerinde etkili olacağını bilmemiz gerekmektedir. Bu durum, hırsızın açık bırakılan kapıdan içeriye dalması gibi bir durumdur: “Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler, derin bir ayrılık içindedirler.” (Hac/53) 

Yüce Allah bu durumu; vesveselere takılıp kalanları belirlemek, vesveseler daha gelmeden önce önlem alanları belirlemek, kovulmuş şeytanın şerrinden kendisine sığınanları tespit etmek üzere bu durumun varlığına işaret etmiştir.
Şeytan, bir şahıs da olsa Allah (c.c.)’tan gafil olanları avlamak için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışır. Şaytan bütün plan ve projelerini insanları kandırmak, ayetlerden uzaklaştırmak veya kalbe vesvese tohumlarını ekmek suretiyle ifsada yol açar. İfsadın önünü açmak üzere günlerce, aylarca, yıllarca hatta bir ömür boyu tetikte bekleyebilir. Ha bugün kandırırım ha yarın ayaklarını kaydırırım ha bu adamın neslinden birini kendime benzetirim diyerek işini sürdürmektedir.



Bu yazı 193 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI