Bugun...


Nihat Güç

facebook-paylas
Haydi! Bugün de Kendimize Muhalif Olalım
Tarih: 01-11-2025 21:56:00 Güncelleme: 01-11-2025 21:56:00


Günümüz şartlarında kime muhalefet ettiğimizin hiçbir önemi yok. Asıl önemli olan şey bizim birilerine muhalefet etmeye, muhalif davranmaya, karşı çıkmaya, yapılanları kabul etmemeye, sesimizi yükseltmeye sevk eden etmenlerimiz neler? Hangi kurallar, hangi kaideler, hangi dini çekinceler çerçevesinde hareket ettiğimiz son derece önemlidir ve manidardır. Asıl önemli olan konu bu. Bizi biz yapan, bizi kurtaracak olan bu. Bizi helake sürükleyecek asıl mesele de bu olduğunu düşünüyorum. 
Bir şeye veya bir kimseye muhalefet ederken hangi arğümanları kullanıyoruz? Hangi kurallara göre yol alıyoruz? Bir insanı muhalif bir konuma sürüklerken hangi ayet ve hadisleri referans alıyoruz? Karşı çıktığımız ve işe yaramaz dediğimiz insanlar için hangi fıkhi (hukuki) kuralları işletiyoruz?
İlkeli olmak, ilke ile hareket etmek, kural ve kaidelere bağlı olarak düşünmek durumundayız. Dayanağımız, dayandığımız kurallarımız olmalı. Bizi sair insanlardan ayıran, üstün kılan asıl etmen, tabi olduğumuz kural ve kaidelerimizdir.
Muhattabımızın kim olduğuna bakmaksızın olması gereken vechiyle kaliteli ve ilkeli bir muhalefet sürdürebiliyor olmamız son derece önemlidir. Muhalefet ettiğimiz, karşı çıktığımız iş ve işlemler ile iki gözün görmediği gizli kapaklı mekânlarda karşı karşıya kalacak olursak takınacağımız tavır, çizeceğimiz yol hangi yönde olacaktır? 
Neye, niçin karşı çıkıyorum; neyi, niçin alkışlıyorum? 
Muhalif davranmaya, reaksiyon göstermeye, karşı çıkmaya sebebiyet veren arğümanları başta kendimiz olmak üzere herkese eşit ve adil bir şekilde, olması gereken vechiyle kullanabiliyor muyuz? Her şeyden evvel çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi de kendimize batırma iradesini sergileyebiliyor muyuz?
Evet, başkasına muhalefet edelim derken kendimizi unuttuğumuzu söylemek durumundayım. Her şeyden ve herkesten evvel kendimize muhalefet etmemiz gerektiğini ifade etmek durumundayım. Kendimizi unuttuğumuz, gaflete düştüğümüz an kaybolduğumuz ve bittiğimiz an olacaktır. Kendimizden başlamak zorundayız. Yaptıklarımızı ve söylediklerimizi bir kıstasa tabi tutmamız gerekmektedir. Ne zaman eleştiri oklarını kendimize çevirdi isek o zaman kurtuluruz diye düşünüyorum. 
Evet, kendisini yani yaptıklarını eleştiren insan kurtulmuştur. Eleştirdiğimiz şahısların davranışlarını düzene koymayabiliriz ancak kendi davranışlarımızı, düşüncelerimizi, konuştuklarımızı olması gereken yöne sevk ve idare edebiliriz.
Hep başkası, hep başkası diyerek bir yaşam çiziyoruz kendimize. Azığımızın tamamı başkası olmuş vaziyette. Varımız, yoğumuz bu. O yüzden çok çabuk adam satıyoruz. Çok çabuk üstünü çiziyoruz yol arkadaşlarımızın. Bir çırpıda dinsiz, imansız, hadsiz ve insafsız diye yaftalayabiliyoruz çevremizdeki insanları. Hatasız kul olamayacağını bilmemize rağmen muhatabımızın en küçük hatasını küfrü mucip kılan bir hareket olarak telakki edebiliyoruz. İdam sehpasına çıkartılması gereken insanlar olarak lanse ediyoruz. Bu iyi, hoş da kendimiz ile yaptıklarımız ile düşündüklerimiz ve söylediklerimiz ile hiç mi hiç ilgilenmiyoruz. Aynayı kendimize tutmuyoruz. Titriyor ellerimiz bu konuda. Aynadan kendimize bakmıyoruz /bakamıyoruz, gözlerimiz kamaşıyor. Hatta gerek bile duymuyoruz buna.
Yeter ki hata ve kusur bulalım. Yeter ki işlenen bir yanlış çarpsın gözlerimize. Vurun abalıya hesabı çullanıyoruz muhatabımızın üzerine. Dur durak bilmeden ilerliyoruz bu kulvarda. Bu gidişle Uhut Savaşı’nda okçular tepesini terk eden sahabeler ile karşılaşacak olursak, hızımızı alamayacağımız için, sanırım onlara da en büyük hakaretleri, Allah muhafaza, savuracağız.
Başkasının yerine getirmediği iyilikleri ya da alenen işlediği kötülükleri dile getiren konuşmalar, muhatabımızı deşifre eden yazılar bizim için çok makbule geçiyor. Bu tür yazılar okuma rekorları kırıyor bizim mahallede. Birçok kişi; bazı yerlere, bazı kişilere göndermeler yapmak üzere her platformda bu tür yazıları paylaşmanın derdiyle kıvranıp duruyor adeta. 
Hep başkası, hep başkası, hep başkası...
Buradan; muhatabımızı deşifre etmek üzere kullanıma sürdüğümüz paylaşımlar evvela nefsimizi temize çıkarmak için kullandığımızı da vurgulamak durumundayım. 
Başkası ne kadar kirli görünürse ben de o kadar temiz olacağım düşüncesi ortalığı kasıp kavuruyor. Cehenneme sevk ettiğimiz insan sayısı ne kadar çok olursa nefsimizi o kadar tezkiye etmiş olacağız, öyle mi?
Kişi kendi şahsı ile ilgili olan durumlar ile ilgilenmesi gerekir diye düşünüyorum. Herkes kendi hatasını, kendi kusurunu, kendi günahını dile getirmesi, kendisine odaklanması gerekir. Olması gereken de bu.
Peki ya eleştirdiğimiz ve kimi zaman da yerden yere vurduğumuz muhatabımız cennete girer de biz kalakalır isek orta yerde… Arkasından bakakalır isek eleştiri yağmuruna tuttuğumuz muhaliflerimizin! İşte o zaman bizim için eyvahlar olsun, yazıklar olsun diyecekler, öyle değil mi?
Psikolojik sorunlara, sosyolojik çıkmazlara, ahlaki girdaplara, sosyal adaletsizliğe, önü alınmayan cinayetlere, tarif edilemeyen intiharlara, her çeşit hile ve desiseye, nesilden nesile devredilen sorunlara kökten ve kesin bir çözüm bulmak adına gelin evvela kendimizden başlayalım. İdam sehpasına kendimizi çıkaralım. İpi evvela boynumuza geçirelim.
Gelin hayatın her alanını Allah’ın emirlerine, Kur’an’ın öğretilerine, Din’in gereklerine, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in uygulamalarına göre yeniden inşa etmeye çalışalım. İlk eleştireceğimiz kişi kendi nefsimiz olsun. Kendimizden başlayalım eleştiriye, muhalefete. Gelin ilk muhalif olduğumuz kişi kendi nefsimiz olsun. 
Hesaba çekileceğiz. Bundan kaçış yok. Gizlenmek de saklanmak da ertelenmek de ne mümkün... O halde yaptıklarımıza ve söylediklerimize dikkat edelim. Kılı kırk yaralım iş ve işlemlerimizde, söz ve eylemlerimizde. Ayağımızı yorganımıza göre uzatalım. Ölçüp biçelim sözlerimizi. Haramlardan, yanlışlardan, kusurlardan olabildiğince uzak durmaya çalışalım. İstemeden de olsa bir yanlışa düştüysek, bir kusura bulaştıysak hemen tövbe ve istiğfar edelim! El açalım Yüce Rabbimize! Yalvaralım, yakaralım, gözyaşı dökelim geceler boyu. İşte o zaman belki affeder bizi. Belki örter kusurlarımızı! Belki görmezden gelir haksız yere sürdürdüğümüz muhalefetimizi!



Bu yazı 150 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI