Ayak uyduramıyorum ben. Dönen dünyaya dönen oyunlara ayak uyduramıyorum.
Ya erken doğmuşum ya zamansız yaşamışım. Üç kuruşluk menfaat için dünyaları satanlara ayak uyduramıyorum.
Ne yapayım, elimde değil yapamıyorum.
Huy meselesi, tabiat, karakter ve yaratılış meselesi…
Herkese ve her keseye ayak uyduramıyorum. Bu kocaman değirmende kendime göre bir yer bulamıyorum. Ya ben fazlayım ya bu dünya çok dar, bir türlü sığamıyorum. Dedim ya ayak uyduramıyorum.
Şirk’e, küfr’e, nifaka ve her türlü şeytani düzenlere dayanamıyorum. Bu işlere boğazına kadar dalmış kişilere ayak uyduramıyorum.
Enaniyete, kibre, şımarıklığa ve bencilliğe tahammül gösteremiyorum.
Kurulan kapanlara, döşenen mayınlara, gün gözüyle kurgulanan tuzaklara yakamı kaptırmaktan kurtaramıyorum. Âşikâr sergilenen ayak oyunlarına dayanamıyorum.
Gözlerin içine baka baka söylenen yalanlara, havada uçan palavralara, el altından kurulan tuzaklara, arkadan çevrilen oyunlara, dost görünen düşmanlara, sırtından hançer sallayan çiyanlara ayak uyduramıyorum, hiçbir şekilde müsamaha da gösteremiyorum. Suçluyum, bunu biliyorum. Amma bir türlü ayak uyduramıyorum.
Yerine gelmeyecek ahitlere, boş yere yapılan yeminlere, adam akıllı sandığımız iş ve işlemlere ayak uyduramıyorum.
Adam yerine koyduğumuz bostan korkuluklarının saman altından akıttıkları suda yürüyemiyorum. Paçalarımı sıvasam da sırılsıklam ıslanmaktan kurtulamıyorum. Ne yapayım elimde değil oyun ve hilelere bir türlü ayak uyduramıyorum.
Doğduğum zamana, yaşadığım çağa, deveran eden insanlığa, boşu boşuna akıp giden hayata ayak uyduramıyorum.
Kuralları işine uyduran, işini hesabına ve kitabına göre kurgulayan zibidilere ayak uyduramıyorum. Aynı karede yer almaya da dayanamıyorum.
Hilelere, desiselere, şeytanlıklara, oyun bozanlıklara, riyâkarlıklara ayak uyduramıyorum. Tahammül de gösteremiyorum. Elimde değil tepki göstermekten de geri duramıyorum.
Boş sözlere, ikircikli vaatlere, bencillik kokan fillere ayak uyduramıyorum.
İslam’dan uzak, Kur’an’dan bihaber, Nebi’siz şekillenen bir hayata, bir yaşama dayanamıyorum, elimde değil, ayak uyduramıyorum.
Oyun oynayamıyorum. Ben suçluyum Hâkim Bey! Oyun bazların oynadıkları iplerde hoplayamıyorum, zıplayamıyorum. Ortaklaşa sergiledikleri ritme, dillendirdikleri notaya, tutturdukları alkışa bir türlü ayak uyduramıyorum.
Ahlaksızlığa, edepsizliğe, hâyâsızlığa, alenen sergilenen alçaklığa, namus adı altında sergilenen deyyusluğa ayak uyduramıyorum. Nefesim daralıyor Hâkim Bey! Boğulacak gibiyim. Çıkarın beni bu dipsiz kuyudan. Elimde değil yapamıyorum.
Zulme, haksızlığa, haraca, ihraca, iltimasa ayak uyduramıyorum. İnsanların önünde el pençe divan duramıyorum.
Açıktan verilen rüşvete, göz göre göre yapılan torpile, adamına göre yapılan kıyaklara, haksızlığa, hukuksuzluğa ayak uyduramıyorum.
İlahlaşan insanlara, tepeden bakanlara, haddi aşan sözlere, döner koltuklarında pervane gibi fır dönen iblislere, küçük dağları ben yarattım diye ortalığı kırıp geçen ahmaklara ayak uyduramıyorum.
Elimde değil, yapamıyorum.
Dedim ya ayak oyunlarına, ayakta sergilenen entrikalara hiç mi hiç ayak uyduramıyorum.
Huy mu desem, karakter mi desem, yaratılış mı desem, din mi, iman mı, ahlak mı desem bir türlü bilemiyorum.
Dedim ya fır dönen bu fırıldak dünyaya bir türlü ayak uyduramıyorum.
Suçluyum Hâkim Bey. Suçlu olan benim. Başka suçlu aramanıza gerek yok. Üst perdeden cezamı istiyorum çünkü ben günümüzün entrikalarına bir türlü ayak uyduramıyorum.
Oynanan oyunlara ayak uyduramıyorum. O yüzden dokuzuncu köy ne ki? Ben şimdilerde doksan dokuzuncu köyü arıyorum.
Ayaküstü sergilenen oyunlara dedim ya Hâkim Bey bir türlü ayak uyduramıyorum.