Bugun...


Muhammed Özkılınç

facebook-paylas
Manevi Hastalıklar
Tarih: 10-03-2025 15:26:00 Güncelleme: 10-03-2025 15:26:00


“Sıyâm” “kıyâm” ve “kıvâm” ayı olan Ramazan; hayır, bereket, feyiz ve sevap kazanmak için en verimli mevsimdir. Bu manevî iklimde kazanacağımız tüm hayır ve erdemlerin her birimizin mana bünyesi üzerinde son derece olumlu etkileri olacaktır. İşe bu açıdan yaklaştığımız zaman Ramazan bizim için çok daha derûnî manalar kazanacak ve hazinelerle kıyaslanamayacak değerlere dönüşecektir. Böylece kazandıkça değerlenecek, değerlendikçe kazanmaya sevk edecektir.

İnsan iki ana unsurdan yaratılmıştır. Beden ve ruh… Bu iki unsurun gıdaları farklı olduğu gibi, hastalıkları da farklıdır. Bedenin gıdası ekmek su vs. vitaminler ve gıdalardır. Ruhun gıdasıysa iman, takva ve salih amellerdir. İman ve Kur'an, Tövbe ve istiğfar, ders ve sohbet, cami ve cemaat, dua ve zikir, davet irşad ve tebliğ, hayır hasenat vd. bizi Allah'a (cc) yaklaştıran tüm güzel ameller bu kabildendir.

Beden yeterince ve sağlıklı beslenmediğinde nasıl ki zayıflayıp hastalanır ve ölüme kadar giderse, ruh da öyledir. Ruhumuzu manevi gıdalardan mahrum bıraktıkça manevi zayıflama ve hastalıklar bizi kuşatır ve derken ruhen mevta haline geliriz de farkına bile varmayız. Bu sebepledir ki şu anda yeryüzünde mebzul miktarda yürüyen cenazeler vardır. Dışardan gayet sağlıklı ve hatta süslü görünseler de aslında ölüdürler.

Yaşanan tüm olumsuzlukların, bunalım, buhran ve intiharların da direk veya dolaylı olarak MANEVİ hastalıklarla alakası vardır. Hatta fiziki hastalıkların bile metafizik hastalıklarla alakası kesindir. Bu gün onlarca delille sabittir ki, sıkıntı ve stres kanser ve verem gibi ağır hastalıklar da dâhil birçok hastalığa sebep olmaktadır. Bu sebepledir ki, hastalığa yakalanmamak için önceden tedbir almak, tedavi olmaktan daha önemlidir. Zira her hastalık insan bünyesi üzerinde iz bırakır. Her ilacın da bir yan etkisi vardır. Nitekim kimi batılı ilaç baronları; “Tedavi olmuş her hasta kaybolmuş bir müşteridir.” Derler.

Bedenin hastalıkları: nezle, grip, zatürree, bronşit, astım, kolesterol, tansiyon, şeker, verem, tifo, brusella, kanser vb. hastalıklardır. Manevi hastalıklar: riya, kibir, haset, ücup / kendini beğenme, sum’/şöhret tutkunluğu, ikiyüzlülük, su-i zan, tecessüs, hırs, tulu emel, kin, garez, aşırı sevgi veya nefret, her tür aşırılık/fanatiklik,  gıybet, nemime, yalan, cimrilik, korkaklık, önyargı vb. hastalıklardır. Bu hasatlıkların her birinin insan bünyesi üzerinde çok ciddi olumsuz etkileri vardır.

Örneğin kimi insanların Nemrut ve Firavun misali zalim olmaları; kibir, gurur vb. manevi hastalıkları sebebiyledir. Şu anda dünyayı savaş alanı ve ölüm tarlalarına çeviren nemrutlar ve firavunların cürümleri altında da yine şöyle veya böylesi manevi hastalıklar vardır. Tapınırcasına para ve dünyalıklara sarılan ve dünya insanlığını da ürettikleri kapitalist sistemlerle insanlığı “hırs küpü” ve “tamah abidesi”ne çevirenler de aynı hastalıklara müptela olan kronik Hâmânlardır.

Şeytanı isyana sürükleyen; hem kibirlenip Âdem’e (as) secde etmemesi, hem de uğraşıp annemizin ve babamızın cennetten çıkmalarına sebep olması hasedindendir. Kabilin, kardeşi Habil’i katletmesine sebep de yine başta hasettendir. Bu sebepledir ki İslam âlimleri, hasedin ne büyük bir bela ve ne ağır bir günah olduğuna dikkat çekmek için şöyle demişlerdir: “Hem gökyüzünde hem de yeryüzünde işlenen ilk günah hasettir.”

Âdem (as) ve Havva annemizin cennetten çıkmasına sebep olan günah da hırs ve tûli emeldir. Esasen tüm günahların altında manevi hastalıkların dolaylı veya direk etkileri mutlaka vardır. Kur'an ve Sünnette sıklıkla bu hastalıklardan sakındırılmamız boşuna değildir. Zira imtihanın sarp geçitlerinde manevi/metafizik hastalıkların etkileri; maddi/fiziki hastalıkların etkilerinden çok daha fazladır.

Bedeni hastalıklar sabredilirse günahlara kefaret ve dolayısıyla birer fırsat ve nimettirler. Manevi hastalıklar ise hep ziyan ve hüsrandırlar. Bedeni hastalıklar, insanın bedenini ve dolayısıyla fani dünyasını tehdit ederler. Manevi hastalıklar ise insanın imanını ve dolayısıyla ebedi olan ahiretini tehdit ederler. Şu halde bedeni hastalıklarla manevi hastalıkların tehlikesi, fani olanla ebedi olanın farkı kadar büyüktür.

Bedeni hastalıkların çoğunlukla bazı belirtileri vardır, tıp uzmanlarınca teşhis edilir ve ilacı eczanelerde satılır. Ama manevi hastalıklar çoğu kere belirtileri yoktur teşhis edilemez ilacı da eczanelerde falan satılmaz. Bu sebeple manevi hastalıklardan korunmak ve bulaşıldığı zaman da tedavi olmanın tek yolu mana bünyemizi yukarıda kısmen işaret ettiğimiz manevi gıdalarla besleyip takviye etmeye devam etmektir. Takva zırhına bürünüp, iman kalesine sığınmaktır.

Fiziki bir hastalığını hatırlattığınız insan, en az size teşekkür eder. Örneğin benzi sararmış, gözleri kızarmış veya ateşi yükselmiş bir insana sen galiba hastasın diye rahatlıkla hatırlatma veya uyarı yapabilirsiniz. Ama manevi hastalıkların tespiti çok zor olduğu gibi kabullenilmesi de zordur. Örneğin bir yakınınız veya arkadaşınızda; kibir, riya, haset, cimrilik veya benzeri bir manevi hastalık sezdiğinizde çoğu kere direk uyaramazsınız. Manevi hastalığı olan kişinin bu hastalığı kabullenmesi zor olduğu gibi, üstüne üstlük beddua dahi alabilirsiniz.

İnsanlar dünyalarını tehdit eden maddi hastalıklara milyarlarca dolar yatırmaktadırlar. Ancak ahiretlerini tehdit eden hastalıkların çoğu kere farkında bile değildirler. SAGEM'in verilerine göre, 1999'da 4,9 milyar olan toplam sağlık harcaması, 2011'de 76 milyar, 2022 yılında 606 milyar TL seviyesine çıkmış. 2023'te bir önceki yıla göre yüzde 105 artarak, 1 trilyon 244 milyar 237 milyon liraya yükseldi.

Bu gerçekleri cam gibi değil ayna gibi değerlendirdiğimiz zaman, bizzat kendi hastalıklarımızın farkına varıp düzeltmeye çalışırız. Aksi halde hep başkalarının ayıplarıyla uğraşırken kendi kendimizi unutabiliriz. Bilindiği üzere camdan bakan insan dışarıyı, yani başkalarını görür. Başkalarındaki eksikleri diline dolayıp durur. Böylece günahına günah ekler. Ama aynadan bakan insan kendi kendini görüp eksiklerini telafi etme yoluna gider. Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke...

Muhammed Özkılınç



Bu yazı 1 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI