İnsanlık tarihinde birçok kırılma noktaları vardır. Bunlar bazen yerel ve bölgesel kırılmalar olurken, bezen de küresel bazda bir etkileşim gösterirler. Bu kırılmaların sebebi; bazen normalin çok üstünde gerçekleşen tabii felaketlerdir. Kavimleri kırıp geçiren “Kıtlık-kuraklık” veya “pandemi” gibi... ”Nuh Tufanı” ve “buzul çağı” gibi… Bazen de insanlığın tamamı veya büyük bir çoğunluğunu etkileyen “Dünya Savaşları” gibi olaylardır.
Ama tarihin hiçbir döneminde normal bir ilçe coğrafyası büyüklüğündeki bir alanda vuku bulan bir olayın tüm dünyayı etkilediği görülmemiştir. Evet, tek başına Gazze, Gazze’nin aziz halkı ve Gazze’nin yiğit evlatlarının başlattığı “Aksa Tufanı” tek başına tüm dünyayı etkilemiştir. Hem öyle bir etkileme ki, hangi yönünü alsan bitirilemeyecek kadar çok bereketler barındırıyor. Sosyal, siyasal, Kültürel, ekonomik, dini, askeri; kısaca hayatın her yanına ve her yönüne bakan bir etkileşim…
“Aksa tufanı” gelen yıllar, hatta asırlar boyu tüm insanlığın bu vb. tüm yönleriyle değerlendirecekleri tarihi bir olaydır. Bu konuda çok kitaplar yazılacak, çok film ve dizi filmler yapılacak, çok müzik, resim vb. eserlere konu olacaktır ve olmalıdır. Sosyologların, psikologların, teologların, jeologların, tıp dünyasının, askeri uzmanların, fizikçi ve kimyagerlerin; kısaca her uzmanın kendi alanıyla ilgili Gazze ve “Aksa tufanı” vakıasından alacakları ve sonraki nesillere aktaracakları çok dersler var. Bu ders ve ibretler tüm insanlığın da istifade edeceği birer hazine hükmündedir ve istifade edilmelidir.
Kahramanlık ve kahraman fukarası olan batı dünyası bizim nesillerimize bir asırdan fazladır çakma kahramanlar dayatıyor. “Superman” “Spiderman” “Himan” “Batman” vb. sanal uydurma kahramanlar… Hâlbuki bizim tarihimiz gerçek kahramanlık destanları ve gerçek kahramanlarla doludur. Ama biz kendi gerçek kahramanlarımızı nesillerimize gereği gibi anlatıp tanıtmayınca, elin gâvuru (!) kendi çakma kahramanlarını bizim nesillerimizin zihinlerine ve yüreklerine kazırcasına nakış nakış işlediler.
İşte Gazze, işte Kahramanlar otağı ve kahramanlığın yatağı bir vatan… Burası günü birlik kahramanlar ve kahramanlık destanları üretmektedir. Burada anneler bir başka kahraman, Babalar bir başka… Burada çocuklar bir başka kahraman, yaşlılar bir başka… Burada doktorlar bir başka kahraman, hastalar bir başka… Burada ambulans şoförleri bir başka kahraman, sağlık görevlileri bir başka… Burada gıda maddesi taşıyanlar bir başka kahraman, yemek pişiren aşçılar bir başka kahraman, yemek sırasında bekleyenler bir başka… Burada basın mensupları bir başka kahraman sosyal medya fenomenleri bir başka…
Yani burada yediden yetmişe, kadınından erkeğine, gencinden ihtiyarına her kes kendi çapında kahramanlık destanları yazmaktadır. Hayır, hiç birisinin destan yazman gibi bir derdi yok. Ama onlar; mülkün sahibi tarafından takdis edip mübarek kılınan o topraklarda doğal bir vatan savunması yaparken bu destanlar doğal olarak oluşmaktadır. Zaten Gazze’yi Gazze yapan, “Aksa tufanı”na tek başına tarihin seyrini değiştirecek büyüklükte bir etki veren de bu doğallıktır.
Gelen yıllar ve asırlar bu destanları daha net anlayacak ve anlatacaktır. Evet, bu destanların yaşanması kadar, sonraki nesillere anlatılıp aktarılması da önemlidir. Bu mübarek topraklardan bu destanları yapmanın hakkını veren yiğitler çıktığı gibi, bu destanları aktarmanın hakkını verecek vefakâr yiğitler de elbette çıkacaktır.
Olayın sıcaklığı, bombardıman gürültüleri, barut kokuları ve yıkılan şehirlerin, okul, cami, hastane ve binaların tozu dumanı içinde bu destanlar şimdilik gereği gibi anlaşılamayabilir. Ama bu böyle devam etmeyecektir. Elbette bu zifiri karanlığın dağılıp aydınlık zamanların ve zeminlerin vakti de gelecektir. İşte o zaman insanlık Gazze ve Filistin’de olan bitenleri daha net görmeye başlayacaklardır. Kim zalim, kim mazlum, kim gerçek manada insan, kim de insan kılığındaki hayvanlardır, bunu ayn’el-yakîn göreceklerdir.
Hatırlayınız! “Aksa tufanı” başladığı günden beri, nice Siyonist Hahamlar, siyasetçiler ve askeri erkân, Filistinliler için; “Biz insan görünümünde olan hayvanlarla savaşıyoruz” ifadesini kullandılar. Ama tüm dünya şimdi net olarak bildi ve öğrendiler ki, asıl “insan görünümünde olan hayvanlar” bu lanetli güruh imiş. Bu melu’nların asırlardır mağdur edebiyatı yapmaları, kendilerini mazlum gösterip batılı halkları haraca bağlamaları vb. tüm senaryoların da ne kadar yapay, yalan ve uydurma olduğu da her geçen gün daha net anlaşılacaktır. Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke...