Bugun...


Mehmet Maksut

facebook-paylas
"GAZZE'Yİ SORGULAMAK YERİNE GAZZE İLE SORGULANMAK"
Tarih: 13-04-2025 14:01:00 Güncelleme: 13-04-2025 14:01:00


Gazze, 21. yüzyılın en büyük trajedisidir. Yeryüzünde  acının ve ölümün her türlüsünün yaşandığı yerdir. Kerbeladır, Endülüstür. Her karış toprağında şüheda kanı olan bir beldedir. Etrafı ayetin ifadesiyle mübarek idi lakin bu mübareklik şehitlerin kanıyla daha da bereketlendi. 

Gazze bir tarafta yeryüzünün en izzetli ve ahlâklı direnişine şahitlik ederken bir taraftan yeryüzünün en büyük yalnızlığına kurban ediliyor. Şehitlerin pak naaşları hayvanlara tarafından yeniliyor. Arşa feryadu figanlar yükselirdi lakin artık insanların paramparça bedenleri de yükseliyor.  Kudüs sokaklarında müslümanlar kanları oluk oluk akarken, parçalanan cesetlerimiz arşı alaya yükseliyor. İnsanlar Ashabı Uhdut gibi canlı canlı çadırlarında yakılıyor. Herşeyin biz yaşarken gözlerimizin önünde kameralar kayıtta iken oluyor. Tüm bunlar olurken "Nisâ Süresi 75 ve 76 ayetler" bizi kendimizi sorgulamaya, sorumluluga çağırıyor: "Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, "Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût  yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır." "Ne oldu bize" ilahi sorusuyla kendimizi sorgulama vaktimiz geldi geçiyor.

Bakara, 216. Ayetin ifadesiyle " Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz."

Evet hoşumuza gitmediği halde bugün gerçekten savaş bize farz kılınmış iken Müslüman çoğrafyalardaki liderlerin korkaklığını, İslam devletleri! denilen kartondan devletlerin hiçliğini görüyoruz ve kahroluyoruz.  Yüzyıllardır diktatörlerin eliyle Batı'nın sömürgeci zihniyetinin Müslüman halklar üzerindeki bilinçsel, kültürel ve siyasi etkisinin bize nasıl etkisizleştirdiğini görüyoruz ve kahroluyoruz. Bir taraftan Allah'a verdikleri söze sadakat gösterip (Ahzap 23) izzetlice dünya müstekbirlerine karşı direnen bir avuç yiğit müslüman diğer taraftan ölüm korkusu ve dünya sevgisine yenik düşerek kendi düşmanlarının oyuncagı haline gelen sözde müslüman devletler!  

Hak ve batıl iki cephede tarih boyunca mücadeleler devam etmiştir. Mesele zalimin zülmü değil hakkın ve mazlumun yanında durması gerekenlerin batıl ve müstekbirler için direk veya dolaylı bir şekilde sahada yer almasıdır. Dilleriyle haktan ve mazlumdan yana olanların amelleriyle, siyasetleriyle batılın ve müstekbirlerin yanında yer alması zalimlerin yaşattığı acıdan daha büyük acılar yaşatıyor. "Ey Musa ya da ey Hüseyin sözün dogru lakin karnımızı firavun doyuruyor" diyerek menfaat ve çıkarın yanında yer alanlar, asla ilahi rızadan ve insani olandan yana olmayacaktır. Bugün müslüman ülkelerden beklentimiz "Kudüs'ün kurtarılmasından evvel İsrail'in kuklası" olmamalarıdır. Lakin kuklalaşmışlar. Müslüman halklar kendilerini bu kuklalardan kurtarmadıkça bireysel veya cemaatsel çabalarıyla tarihsel sonucu değiştiremeyecekler. Kuklalardan kurtuluş beklemek, kölelerden özgürlük beklemek beyhudedir. Evet bugün "Selahattini bekleme Selahattin ol" şiarıyla hareket etmeliyiz. Ne Batı'nın empeyalist insan hakları kurumlarından ne de batıya köle olmuş Ortadogu devletlerinden hiçbir beklentimiz olmamalıdır. Gazze ayan beyan şunu gösterdi ki söz konusu müslümanlar olunca övündükleri tüm insan hakları ve kurumları işlevsizleşiyor. Söz konusu Müslümanlarlar olunca Ortadogu devletleri  kendi menfaat mabedine sığınıyor.

İman özgürlüktür, bağımsızlıktır, iradeye ve hakikate sahip çıkmaktır. İradesini başkalarının menfaat alanı haline getirenlerden asla soylu bir duruş çıkmayacaktır. Tıpkı Gazze'de bunca acıya, yıkıma, yalnızlığa rağmen hiçbir soylu ve etkili müdahalenin çıkmadığı gibi. Gazze kendi iradesine sahip çıktığı için bugün en korkunç şekilde cezalandırılıyor. Bu aynı zamanda iradesine sahip çıkmak isteyen herkese bir gözdağıdır. 

Müslümanlar etkisiz ve iradesi yığınlar olunca Müslümanların bunca ölümü de istatiksel bir rakamdan öteye bir anlam ifade etmiyor. Film izler gibi yaşanan ölümleri izliyor; İslami, insani ve tarihi sorumluluklarımızı kuşanmak yerine birbirimizi bakıyoruz. Üzülüyoruz lakin sonucu değiştirecek hareketler sergilemiyoruz. İsrail'i kınamak, lanetlemek ile İsrail'i durdurmak aynı şey değildir. Amin Maalouf'un " Ortadogu insanı herşeye üzülen lakin hiçbir şey ile ilgilenmeyen insanlar"  ifadesindeki hakikat tezahür ediyor. Müslümanların sadece toprakları değil aynı zamanda bilinçleri, kavramları, kalpleri, ruhları parçalanmış durumda. İşgal, toprak işgalinden çok daha büyük ve kalıcı durumdadır. Fiziki işgallerden önce fikri işgallere dur diyebilmeliyiz.

Fikri işgallerler etkisizleşiyoruz. "Siz selin önündeki çer çöp gibi olacaksınız”; yani cesaretleri kırılmış, birbirinden ayrılmış, dağınık, değersiz, ehemmiyetsiz, zayıf ve güçsüz olacaksınız. Çöp gibi dağınık olmanın sonucu çer çöp gibi değersiz görülmeyi de getiriyor. 

Filistini kurtarmaktan evvel müslümanların kendileri ataletten, cehaletten ve kendi başlarındaki diktatörlerden kurtulması gerekiyor. İster monarşik diktatörler ister demokratik diktatörlerden kurtulup kendi sistemimizi kurmadıkça çok acı çekeceğiz. 

Aliya İzzetbegoviç'in "Unutulan katliamlar tekrar eder sakın katliamları unutmayın" der. Müslüman cografyalarda başta Gazze olmak üzere katliamlar her gün bu kadar tekrar ediyorsa cok ciddi bir unutma halimiz var. Hafızamıza sahip çıkmalıyız. Düşmanlarımızı asla kendimize rehber kılmamalıyız. Bugün maalesef ki bir çok Ortadogu devleti sömürgecilerinin aklıyla iş yapıp düşmanlarını kendisine rehber kılıyor. Zalimlere meyletmenin ötesinde kendilerini zalimlere meze ediyor.

Gazze için maalesef herkes birbirini göreve çağırıyorken İsrail görevini en zalim şekilde sergiliyor. "Gazze için soylu bir öfke lazım". Ve bu soylu öfke  bugün değilse ne zaman. Gazzenin acısını anlamak için illa başımıza bombalar mı yağsın. İsrail'in zalimliğini anlamak için illa sorun topraklarımıza mı dayansın. Bizi birbirimizden ayıran, uzaklaştıran hatta yabancılaştıran bu mezhepçiliklerden, milli menfaatlerden, tarihten, sınırlardan bir an önce kurtulmamız gerekir. Ümmet şuurunu tekrar diriltmeliyiz. Gazze biziz biz Gazzeyiz. Şair Nurulllah Genç'in ifadesiyle "Bu kan kokan coğrafya, bu çığlıklar senindir. Bu gözü yaşlı târih, hıçkırıklar senindir.
Yeryüzünde çiğnenen bütün haklar senindir. Prangalı hükümler, aydınlıklar senindir.
Yıllardır, uygarlıktan sana hep enkaz kaldı." Evet bu dava bizimdir. 

"Yıllardır batı uygarlığından bize kalan sadece enkazdır" ve bu enkazdan kurtulmak için kendi inancımıza, tarihimize, kavramlarımıza, değerlerimize ve tanımlamalarımıza dönmekten başka bir yol yoktur. Müslümanlar kendi katillerine aşık olmaktan vazgeçmelidir. Sloganlardan  sorumluluklara, hamasetten harekete geçmeliyiz. Kahrolsun İsrail demekle İsrail kahrolmuyor. Kınamakla kan durmuyor. Duayla bedduayla zulümler engellenmiyor. Harekete geçmedikçe hiçbir zulüm dua ile durdurulamaz.
İslam dünyasının en rezil en aciz bir şekilde seyrettiği katliamlar için sloganlara sığınmak yerine halimizi sorgulamak lazım. " İsrail'i tarih yargılayacaktır, İsrail vicdanlarda mahkum olacaktır"  beylik cümlelerle sorumluluğu üstümüzden atmanın hiç bir anlamı yoktur. Binlerce insanın katledilmesinden sonra tarih yargılasa ne yazar yargılamasa... Tarih ölenleri geri getirmez. Tarih işgal edilen, çalınan toprakları geri getirmez. İslam dünyası "ya şimdi ya hiç bir zaman" diyerek İsrail'e dur demelidir. Bedel ödenmeden bu katliam durdurulamaz. Korktukça, kaçtıkça daha çok yara alacağız daha çok insan kaybedeceğiz. 

Türkiye'deki müslümanlar olarak Filistin hususundaki çelişkilerimizle de yüzleşmeliyiz. Filistin'i destekledikleri için ABD gözaltına alınan "Rümeysa Öztürk'ü" desteklemek ne kadar dogru bir karar ise İsrail'e petrol sevkiyatına karşı trt world protesto düzenleyenleri gözaltına almak ve yargılamakta samimiyet açısından o kadar yanlış bir karardır. Bir taraftan Batı ülkelerinde duyarlı halkın kendi yöneticilerini protestosunu överken aynı şeklide kendi ülkesinde yöneticileri protesto edenleri tutuklamaklamanın izahı olmuyor. Bir tarafta Adana'daki ABD konsolosluğu önünde barışçıl ama zalimin gözünün önünde Filistin'i haykıran "Mavi Marmara gazisi Fevziye Şenoğlu" ve arkadaşlarını gözaltına alacaksınız, diğer taraftan Filistin davasına uluslar arası yargıda en çok biz deste oluyoruz diye övüneceksiniz.
Dışardakine ses çıkarıp içeridekine sessiz kalmak dogru değildir...Bu ikircikli siyasi tavırlar samimiyeti ve adaleti zedelemektedir. 

Allah samimi olanın çabasını kabul eder. Ve Filistin davası samimi insanların bereketiyle inşallah ya zafer ya şehadet şiarıyla yürüyecektir.



Bu yazı 446 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI