Algılar ülkesi Türkiyem, günler akıp giderken siyaset esaret kampında debelenip duruyor. Bunu vatandaşlarımıza sezdirmemek için de kulağa hoş gelen laf-ı güzaflar üretiyorlar.
Bir kısmı, “Halkların Türkiye’si” deyip duruyor
Diğeri, “Yeni yüzyıl Türk dünyasının olacak” diyor,
Bir başkası da vatandaşa Türkiye’nin yeni yüz yılını vaad ediyor.
Bunlar siyasetin sihirli sloganları ben ise vatandaş olarak hakikate işaret edip, şunları merak ediyorum.
1-Milletvekillerimiz Atatürk ilke ve inkılapları üzerine namus ve şerefleri ile yemin içecek mi, yoksa halkın huzur ve mutluluğu için çalışacaklarına mukaddesatı üzerine mi yemin edecekler?
2-Anayasanın ilk dört maddesine kimse dokunamaz deyip sonrasında gelen maddeleri o kalıba sokacak mıyız? Yoksa 23 Nisan 1920 tarihinde dualarla açılan Kurucu Meclisin ruhu, İstiklal Marşının özü ve Veda hutbesiyle barışık Çanakkale’nin ruhunu taşıyan bir anayasamız mı olacak?
3-5816 Numaralı koruma kanunu revaçta olup son yüzyılda yapılan haksızlıkları ve hainlikleri savunmaya devam mı edeceğiz? yoksa tarihin hakikatleri gün yüzüne çıkarıp devlet ile millet arasında güçlü bir bağ mı kuracağı?
4-Kürt halkı, Kürtçe ve Kürdistan kavramları ile barışık mı olacağız? Yoksa HDPKK bahanesiyle bu değerlerle kavgalı olup ucuz siyaset yapmaya devam mı edeceği?
5-Siyaset rant ve kazanç kapısı olarak görülmeye devam mı edilecek yoksa halkın huzur ve selameti için bir araç olarak mı kullanılacak?
6-Eğitim Öğretimimiz Fullbrigt anlaşmasına bağlı Amerika’nın gözetim ve güdümünde mi olacak? yoksa Talim Terbiyeye uygun bir hale mi getireceğiz?
7-Gençliğimizi e- gençlik projesine(*) bağlı sahiplenecek miyiz? Yoksa kurda kuşa yem etmeye mi devam edeceğiz?
Daha fazlası da söylenebilir de bu kadarla yetinelim…
Şaka bir yana bu 7 maddeden biri dahi ihmal edilirse Yeni yüzyıl kavramı yaralı kalır. Eğer bu uğurda çalışıp çaba harcarsak milletimize 3 ay altı ay gibi kısa bir aman zarfında bir moral ve motivasyon gelir ve cennet misal bu yarım adada huzur ülkesi oluruz diye düşünüyorum.
Şöyle bir hayat düşünelim,
Milletvekili denilince halkın huzur ve mutluluğuna endeksli çalışan, sade bir hayat yaşayan, dünyada benzeri görülmemiş 5 yıl çalış emekli ol hayatını yaşa gibi sakat durumların peşinde olmadığı bir vekil profili gerçekten saygıyı hak etmezler mi?
İman, edep ve marifet ile barışık yasalarımız ve kurumlarımız olsa, TBMM’nin şahsi manevisine mündemiç olan Hilafeti hayata geçirilip aro/garo’nun yasaları ile değil ilahi hukuka göre yönetilsek fena mı olur?
Yakın tarihimiz masaya serilse ve cumhuriyetin ilk yıllarında neler olmuş, bitmiş, kim hain kim kahraman olduğu açığa çıksa ve bu ülkede bir barış havası esse fena mı olur?
Sabır metanetle eski karanlık devletin yaptığı zulme karşı sabretmeyi tercih eden MİT’in gözetiminde oluşan PKK ve onun da katkılarıyla oluşan HDP’nin faaliyetlerine rağmen vatandaşlık görevini yerine getirmekten geri kalmayan Kürtlerden birileri devlet adına özür dileyip, kadrini kıymetini bilse iyi olmaz mı?
Siyaset vasıtasıyla servetini birden bine çıkarak keleklerin kasasına el atıp, hazinenin malı hazineye verilse kendiliğinde halktan bir umut ve güven oluşmaz mı?
Talim terbiyemiz inanç, dil, tarih ve kültürümü barışık hale gelse verimli, uyumlu, kaliteli insan, iyi vatandaş yetiştirme imkanımız olmaz mı?
Gençlerimizin e gençlik projesi(*) sayesinde özgüveni yüksek vatan ve millet sevgisini taşıyan gençler yetiştirmek imkanımız olmaz mı?
Benden söylemesi, ama siz siz olun, vatandaşın görüşlerine dikkat edin bence.
(*)e-gençlik teklif ettiğim bir projedir.