Lütfen bu yazımı üqelalık olarak düşünmeyin, az yada çok, işe yarar ya da yaramaz, vatandaş hayatta karşılığını görmek istediği fikirlerini paylaşmak ister. Bazen içi boş bir yazı olarak değerlendirilebilir, bazen bir paragrafı işe yarar, bazen de her satırı kıymetlidir. Bu yazımın hangi gruba teqabül edeceği de okuyucunun bakış açısına bağlıdır.
Ülkemizin insan niteliği temel eğitim ve sürekli eğitime bağlıdır. Temel eğitim okullarda veriliyor, verilen de yarım yamalak bir bilgi, terbiye açısında da sınıfta kalıyoruz zaten, üstelik lisenin mecburi olması kabul edilemez, bir an evvel tercihli hale gelmesi lazım. Hatta lise eğitimi tamamen kalksa daha iyi olur, toplumun ömrü 4 yıl uzar diye düşünüyorum. Varsın 16 yaşında çocuk üniversiteye girsin 20-22 yaşında üniversite mezunu olsun olmaz mı? Ayrıca milyar liraları lise öğretimine verip sonunda gençlerimizin dengesini bozan öğretmenlerden de kurtulmuş oluruz. Diğer yandan gençlerimiz yararlı meslekler edinirler.
Temel eğitimi burada bırakalım, hayat boyu eğitim camilerimiz üzerinde devam ediyor. Öyleyse Diyanetin çalışmaları ne kadar dolu dolu olursa o kadar toplumun kalitesi yükselir.
Safi Başkanımızın tasavvuf konusundaki akademik çalışmaları bana bir umut ve motivasyon verdi. Eğer bu toplum sahih tasavvuf adına, Hakkıyla Allah’ı zikir etmeyi öğrenirse, dünya ve ahretimiz mamur olur.
*Çünkü tasavvuf, İslam’ı ihlasla yaşamanın adıdır. Zaten bir mümin için; ilim, amel ve ihlas lazım.
O zaman tasavvufu Mevlana kavramı üzerinde topluma arz edebiliriz. İslam dünyasında birçok kişi Mevlana unvanıyla bilinse de aslında üç Mevlana vardır;
Mevlana Cami,
Mevlana Xalit,
Mevlana Celalettin-i Rumi.
Bu üç şahsiyet üzerinde tasavvufu topluma anlatırsak isabetli olur diye düşünüyorum.
Bu üç muhterem zatın üç ortak özelliği varmış,
1-Üçü de zamanının başarılı alimleri,
2-Üçü de tanınan(soylu) bir ailenin evlatları,
3-Üçü de varlıklı ailelere mensup. Ama kalplerinin derinliklerinde bir boşluk hissediyorlar ve o boşluğu tasavvuf ile doldurup gönül dostları olarak hayırla anılıyorlar.
Mevlana Cami iyi bir alim ve o zamanın “Sessizler Meclisine” intisap ederek manevi bir mesafe kat etmiştir.Bu yazıda 40’lar Meclisiyle olan iletişimini anlatamam, yazı uzar diye.
Mevlana Xalit İslam dünyasını dağınık olduğu 18.asırda 50-60 tane halife yetiştirerek İslam dünyasını toparlamayı başarmıştır.
Mevlana Celalettin’in manevi sahadaki çalışmaları dillere destan. Mevlana Celalettin yılı ilan edildi, uygun bir yıl da Mevlana Halit’in yılı ilan edilmeli aynı zamanda Kürt olduğu da açık ve net olarak söylemekten çekinmemelidir. Bu toplumun iç barışına da bir katkı yapar diye düşünüyorum.
Ayrıca Bediüzzaman’ın eli üzerinde zuhur eden Risaleyi Nur Külliyatını da sahiplenerek bu hakikatlerin bütün insanlarımıza ulaşmasına imkan vermek lazım. Bunlar bizim için Allah’ın birer lütfüdür.
Diyanet İşleri Başkanımız Prof.Dr.Safi Arpaguş hocamız bu konuyu ele alarak bu değerli şahsiyetler üzerinde halkımız manen uyandırılmalıdır. Hatta belki bir yılı tasavvuf yılı olarak da belirleyip, tasavvuf şeyhlerini şu uçan, kaçan hikayelerinden kerametlerden kurtarmak lazım. Asıl keramet iman etmektir.
Şimdi nefsi terbiye etme zamanı, haydi ya Allah.
NOT: Sizden istirham ediyorum, Tarikat ve Şeyh kavramı üzerinde bu yazıyı değerlendirmeyin!