Padişah II. Mahmut’la başlayan merkeziyetçi yönetim tarzı cumhuriyetin Kemalist rejimiyle devam etti. Ankara’da ayak üst üste atıp nargile çeken kimi zevat 100 yıldır şu Kürt meselesine bir çare bulmadılar/bulamadılar.
Yetmedi JİTEM vasıtasıyla Kürt vatandaşlarımıza yapılan haksızlık, insanlık dışı muamele APO’nun önderliğinde PKK diye bir örgüt meydana getirdi. Gündüz JİTEM, gece PKK Kürt halkına akıl almaz haksızlıklar yaptılar. Hem de adli suçlarda bile.
Mesela bir kaçını paylaşayım;
1-Bizim köyde iki kabile arasında bir husumet vardı, olay patlak verince bir famileden iki kişi öldürüldü, diğer faile komple köyü terk etti. Başka köyde yakaladıkları mahkum diye arananlar listesinde yer alan masum birini köy meydanında kadınların huzurunda çırılçıplak ettiler, yetmedi dübüründen barsaklarına hava pompaladılar. Bunun oğlu belden aşağı felçti ama ölene kadar da duvarında Kürdistan bayrağı asılıydı.
2-Bir akrabamız olan iki iş ortağı arasında kavga yaşandı amcamızın oğluna ortağı tornavida salladı, bizimki de tezgahtaki bıçağı kapıp onu yaraladı ve adam öldü, ister inanın ister inanmayın mahkumu yakalamak için 17 tane kadınımızı/kızlarımızı polis emniyete götürdü, iki gün emniyet sarayının koridorunda bekletti adi/şerefsiz bir polis de ergenlik çağında olan kızımıza sarkıntılık yaptı.
3-Köyümüzde silah toplamak amacıyla baskın düzenlendi, köylülerimizi işkenceye tabi tuttular, genç yaşlı demeden öyle dövdüler ki üzerinde kitap yazılır, beni de babam hazır olmadığı için onun ayağına getirmek maksadıyla ilçeye götürdüler ve yolda “biz Kürtleri dövdük” şarkısıyla ilçeye gittik. İlçede amcam karakol komutanına rüşvet verdi öylece beni ellerinden aldı, falaka dışında beni de tokatlarla ellerime sopalarla dövdüler.
4-Gencin biri yeni evli, evine baskın düzenleniyor ve Kürtçe kaset arıyorlar, bulamayınca aranmayan sadece evin çiçeği burnunda gelini kalmış, o zamanlar kadın jandarma yok, onu arama imkanı olmuyor jandarma diyor ki “sallan bakayım, belki üzerinde kaset varsa düşer”, gelin damadın gözüne bakarak hafif kendini sallıyor, adi/şerefsiz jandarma geline diyor ki “sallan, sallan iyi sallan”. O genç bir kaç gün nezarette kaldıktan sonra çıkar çıkmaz dağa çekildi ve karakola yaptığı saldırıda öldürüldü.
5-Bir gece vakti her nasıl olmuşsa köyün dışında yapılan okulun gönderinden birileri bayrağı indiriyor, köyü basan Yüzbaşı 50 korucuyu sıraya dizmiş ve diyor ki “ben sizin eşlerinizle yatayım, bir bayrağa sahip çıkamadınız” diye olmadık hakaretler yapıyor.
…..
Arkadaşlar iki kuruşluk onuru olan bu haksızlıklara dayanır mı? Ama bizi ovada tutan babalarımız/büyüklerimiz oldu onlar derdi ki; “bu piç kuruları devlet adına bu haksızlıkları yapıyorlar ama gün gelecek belasını bulacaklar sabırlı olun” öyle de oldu.
Bilmiyorum daha fala dert yanmaya gerek var mı? Bir şeyler daha yasam baygınlık geçiririm herhalde.Allah o bedbaht günleri bir daha göstermesin. Bu ve benzerin hakaretlerle Kürtlere yapılan haksızlıklar, Kürtçe konuşma yasağı esnasında yapılan zulümler, ta Şeyh Said ve arkadaşlarının kiyamıyla başlayan öldürtmeler/idamlar ve işkenceler…vs.
Yeni yüzyılda devlet adına bin özür dilenip yasal ve anayasal düzeyde Kürtler bir halk olarak vatandaşlık tanımında yer almazsa bu ülkede huzur bulmamız çok zor, hele ki bir önceki çözüm sürecinde olduğu gibi yine Kürtleri şahsiyet açısında asimile eden HDEP/DEM gibi militarist vesayetin nüfuzunda gelişen siyasi partilerle bir şeyler yapılmak istense sorun çözülemeyeceği gibi bir daha ört bas edilecek, yeni bir huzursuzluk başlayacak. Hak etmediği halde HDPKK’ni Kürt halkı üzerinde söz sahibi edecek ki bunun vebali ağırdır.
Bunun yerine Kürtlerin sosyal dinamikleriyle Sivil Toplum ve Kanaat önderleriyle, Aşiretleriyle, İlim erbabı kimselerle bir araya gelinse ve kendilerine açık çek verilse görülecek ki bu sorun gayet kolay çözülür ve ülke bundan huzur bulur, Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisi’nin anlaşması buna delildir. Ama derin devletin ve dünyanın bir projesi olan siyasi partilerle masaya oturulursa vay bu memleketin haline.
Bu gün bu şehri kadim Diyarbekir’e teşrif edecek olan Cumhurbaşkanımızdan şu paragrafı duymak istiyorum.
“85 Milyonun huzurunda eski devlet anlayışının Kürt vatandaşlarımıza çektirdikleri sıkıntılardan dolayı velev ki iktidarımız süresince olmamışsa da devlet reisi olarak özür diliyorum.
Türkiye’nin Yeni Yüzyılında ülke bütünlüğü içinde diğer kökene mensup vatandaşımız gibi Kürtler de kendini huzur içinde hissedecek yasal ve anayasal düzeyde gelişmelere şahit olacaksınız, bu ülkeyi beraber kurduk, beraber yaşatacağız.
Bu sözlerim siyaset icabı söylenecek basit laflar değil, devlet aklının bir gereği bunu paylaşıyorum. İster oyunuzu Ak Partiye verin, ister başka bir partiye biz yeni Türkiye adına kararlıyız, daha yaşanır bir sitemle ülkemizi şekillendireceğiz. Bundan emin olabilirsiniz. Bu devlet hepimizin daha iyi yönetmemiz için sizden dua ve destek bekliyorum.”
Evet değerli dostlar cumhurbaşkanımız her Diyarbakır’a geldiğinde bizde bir heyecan, bir beklenti oluşuyor ama ne yazık ki miting sonrası yine boynu bükük alandan ayrılıyor, ne olur bu defa öyle olmasın e mi?
Selam ve selametle kalın.