Bugun...


Dr.Bekir Tank

facebook-paylas
Emmanuel Karasu’lardan Mehmet Uçum’lara Hükümet Darbeleri
Tarih: 20-02-2025 22:46:00 Güncelleme: 20-02-2025 22:46:00


Sultan İkinci Abdülhamid ve Emmanuel Karasu…

Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve Mehmet Uçum…

Karasu ve Uçum’un ortak özelliklerinden biri de hukukçu olmalarıdır. Bununla birlikte diyebiliriz ki, Karasu’nun inancı, amacı, milliyetperverliği ve vatanseverliği Abdülhamid’inki ile ne kadar örtüşüyor idiyse, Uçum’un inancı, amacı, milliyetperverliği ve vatanseverliği de Erdoğan’ınki ile o kadar örtüşüyordur. Elbette ki, bir danışmanın hizmet verdiği sultanın, başkanın ve kişinin dininden ve milliyetinden olma şartı yoktur, ama onların aleyhinde çalışma ve hele hele onların inançlarına karşı olma hakkı da yoktur. Fakat Karasu ve Uçum’un, danışmanlıklarını yaptıkları şahsiyetlerin aleyhinde olmak ve inançlarını hedef almak gibi bir özellikleri var.

Doğrusu, insan düşünmeden ve sormadan edemiyor: Küçüğünden büyüğüne kadar bütün ecnebilerin ittifak halinde Osmanlıyı yıkıp aralarında paylaşmaya ahdettiklerinin bilincinde olan Abdülhamid, ellerindeki hal fetvası ile kendisini tahttan indiren dört kişilik heyetin arasında görünceye kadar Karasu’dan hiç mi şüphelenmedi?

Uçum ise, Karasu’nun aksine, cesur davranıyor. Dişlerini gösteriyor, kaşlarını çatıyor ve hatta parmak bile sallıyor. Sanırsınız ki, Başkan Erdoğan’ın bir danışmanı değil de, İstiklal Mahkemelerinin Kılıç Ali’si…

Tabii, bütün bunlar güvenden, güvenin de istismarından kaynaklanıyor. Almanların güvene dair asla unutulmayacak bir sözleri var: “Güven iyidir, kontrol daha iyidir.”

Fakat ne yazık ki, tarihimiz de günümüz de kontrol edilmeyen güvenin yaptığı tahribatlarla doludur. Mesela, Hz. Osman’ın güvendiği Hakem’in yaptıkları…

Mesela, Erdoğan da etrafına güvenmeseydi, Ali Yazıcı’yı başyaver yapar mıydı?

Geçelim diğer kurumları, üniversitelerin içler acısı durumu bile, güveni kötüye kullanmanın ne kadar ileri derece olduğunu ve ülkemize nelere mal olduğunu görmemize yetiyor.

Uçum’un sözlerine, daha doğrusu tehditlerine bakılırsa, sanki Erdoğan’ın danışmanlarından biri değil de, birileri tarafından Külliye’ye atanmış bir kayyımdır. Çünkü Türkiye ne zaman istikameti doğru, içeriği güzelliklerle dolu ve getirisi yüksek olan hayati bir meseleyi konuşuyorsa, karşısında Uçum’ları buluyor. HÜDA PAR’ın düzenlediği çalıştaya kin kusması, hem düzenleyenleri ve hem katılanları yalana ve iftiraya boğması da Uçum’un ilk vukuatı değildir. AK Parti’nin vaatlerinden biri olan sivil anayasa gündeme geldiğinde de, haddini aşmış ve mevcut darbe anayasasını kutsayan ifadeler kullanmıştı. Erdoğan’ın başdanışmanı olduğunu bilmezseniz, darbe anayasasının Kemalist avukatı sanırsınız.

Peki, Uçum, özelde HÜDA PAR’ın ve genelde Müslümanların vatanla, bayrakla, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüyle, Türkçenin resmi dil olmasıyla bir sorunlarının olmadığını bilmeyecek kadar cahil mi? Elbette ki, hayır! Buna rağmen yalan söylemesi, iftira atması ve üstüne üstlük hedef göstermesi de cehaletinden değil barışa, kardeşliğe ve adalete olan düşmanlığındandır.

Uçum, AK Parti’de hem bir istisna olmadığı ve hem de isyan derecesinde bir rahatsızlığa yol açtığı içindir ki, Bülent Arınç da Uçum için, “faşistten daha faşist” tespitini yaptıktan sonra, “her yanın oynak. Sen kimin yârisin yavrum?” diye sormaktan da kendisini alamadı.

Dostça bir uyarı ile son verelim: Gelin, “Emrolunduğumuz gibi dosdoğru olalım.”



Bu yazı 8 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI