Terörsüz bir Türkiye mi istiyoruz? Terörün her türlüsüne karşı olmalıyız!
Terörsüz bir Türkiye mi istiyoruz? Terörü yapan ister Kürt olsun ve ister Türk, ister herhangi bir örgüt olsun, ister devlet, hepsinin terörüne karşı olmalıyız? Ancak o zaman şimdiye kadar söylemekle kalmamış olur ve Terörsüz Türkiye hedefimizi gerçekleştirebiliriz.
Madem millet olarak ümitlerimizin yine tavan yaptığı günlerden geçiyoruz. Madem iktidarı ve muhalefetiyle yöneticilerimiz, ilk olarak seleflerinden devraldıkları zulme son vereceklerine dair sözlü beyanlarda bulunuyor ve bu doğrultuda bazı adımlar da atıyorlar, öyleyse aynı hataları tekrarlamamalı ve terör arasında bir ayrım yapmamalıyız. Bunun için de özellikle sorumluluk makamında olanlar bilmeliler ki, bunda başarılı olmanın olmazsa olmaz şartı, yukarıda da dediğimiz gibi, kim olduğuna bakmaksızın zalime karşı ve yine kim olduğuna bakmaksızın mazlumun yanında yer almamızdır.
Örneğin, bugünlerde hepimiz bundan 47 yıl önce kurulan PKK’nın on binlerce insanımızın canına mal olan terörünü konuşuyor ve lanetliyoruz. Hatta yetmiyor, PKK’nın terörünü onca zulümlerinin gerekçesi yapanlarımız da az değildir. Fakat hepimiz PKK’nın bir sebep değil, bir sonuç olduğunu imanımız gibi bildiğimiz halde, çoğumuz bu geçeği görmezden geliyoruz. Buradan hareketle, bugünlerde “Terörsüz Türkiye” hedefiyle kamuoyunun önüne çıkan yöneticilere dostça uyarımız, PKK terörünü hayatımızdan silmekteki kararlılıklarını, aynı zamanda devletin inkâr politikalarını geriletmekle kalmayıp, bu inkâr politikalarından kaynaklı olan haksızlıkları ve bu bağlamda Kürtçe’ye yönelik teröre son vermekte de göstermeleridir. Bu da içi boş kardeşlik söylemleri ve kardeş dediğine Kabil gibi davranmakla değil, ancak kendisi için istediğini kardeşi için de istemekle mümkündür. Gerçi dışımızdaki ve içimizdeki düşmanlarımız, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da bizi rahat bırakmayacak ve “Terörsüz Türkiye” hedefimize engel olacaklardır. Fakat bunlardan da daha büyük engel, sorumluluk makamında olan iktidar ve muhalefettir. Çünkü hem önceki ve hem de hâlihazırdaki iktidarın ve muhalefetin ihtirasları ve ırkçılıkları daha ağır bastığı içindir ki, bugün hala ana gündemlerimizden biri de yüz binlerce insanımızın canına ve trilyonlarca servetimize mal olan terördür.
Sonuç: Artık “Terörsüz Türkiye” mi istiyoruz? Adil olacağız! Nasıl mı? Evvela devletin eliyle yüz yıldır yapılagelen insanlık suçlarını sonlandırmalıyız. Saniyen, kendimiz için istediğimizi “kardeşlerimiz” dediklerimiz için de isteyeceğiz. Örneğin, bir taraftan Musul, Kerkük ve diğer yerlerdeki Türk kardeşlerimiz için Türkçe’yi resmi dil yaptırırken, diğer taraftan kendi ülkemizdeki ve üstüne üstlük “kardeş” dediğimiz Kürtlerin Kürtçe’yi resmiyette olmasa bile eğitimde yaşamalarına engel olmayacağız. Salisen, temel hak ve özgürlüklere karşı terör estirmeyeceğiz ve terör ister PKK’dan olsun, ister devletten, iktidardan ve muhalefetten olsun, aynı kararlılıkla karşı olacağız. Peki, bütün bunları başarmak mümkün mü? Bunların hiçbirinin gücümüzün fevkinde olmadığı bir gerçektir. Fakat soru ve sorun, bizim tercihimizi hangi yönde yaptığımızdadır. Bugünlerde, “Terörsüz Türkiye” yönünde irade beyanında bulunanlar, bütün imkânlarını da bu yönde kullanacaklar mı, göreceğiz. Onlarınkinden bağımsız olarak bizim dün olduğu gibi bugün de niyetimiz ve dahi eylemlerimiz, adil ve dolayısıyla terörsüz bir Türkiye ve dünya içindir ve inşallah öyle kalacaktır…