Bugun...


Ayşeli Polat

facebook-paylas
KUTSAL TOPRAKLARDA YAPILAN GÜNCEL HATALAR
Tarih: 07-02-2025 12:14:00 Güncelleme: 07-02-2025 12:20:00


Kutsal topraklar,  her müminin hayallerini süsleyen, her zerresine hasret yüklü ilahilerin terennüm edildiği, gidenlerin gitmelere doyamayıp yeniden gitmek için can attığı, gidemeyenlerin gidenlerin ardından gözyaşı döktüğü, hac ve umre ibadetinin icra edildiği en kıymetli mekânlardır. Yıllarca hasretini çektiği, dişinden, tırnağından artırarak para biriktirdiği mekana gitmek için ismini yazdıran, çekilen kurada isminin çıkması için dua dua yalvaran her Müslümanın yüreğinde bir sızı, boğazında bir yumrudur kutsal topraklar. Fakat her an ve her mekânda insanı doğru yoldan alıkoymak için olağanüstü bir çaba sarf eden şeytan ve nefis, nice dağları aşıp, nice yollardan geçip Rahman'a misafir olmuş Rahmanın has kullarını bu mekânlarda da yalnız bırakmaz. Yapılan ibadetlerin ve iyiliklerin ecirlerinin binlerle, yüzbinlerle çarpıldığı bu bereketli topraklarda insanların dönerken eli boş, hüsran içinde dönmeleri için elinden geleni ardına koymaz. Hiç kimsenin o topraklardan anasından doğduğu günkü gibi tertemiz dönmesini istemez. Bunun için de amellerini heba edecek günahlar ve hatalarla ayaklarını kaydırmaya çalışır. Bu topraklara defalarca irşat görevlisi olarak gitmiş bir "Din Gönüllüsü" olarak, buralarda yapılan belli başlı hataları şu şekilde sıralayabilirim:

 

1- Ülkeye döndüğünde ziyarete gelenlerin "Kaç umre yaptınız? Nafile olarak kaç tavafınız var?"  sorusuna gururla cevap vermek için takatinin üzerinde umre ve tavaf yapmak.

Her ibadette olduğu gibi umre ve tavaf ibadetinde de ihlas ve samimiyet esastır. Bu ibadetler yapılırken Allah'ın rızasından başka bir rıza, başka bir takdir beklentisi içinde olmak ihlâsı zedeler, ibadetleri boşa giderir. Eve döndüğünde ziyarete gelenlerin sorularını cevapsız bırakmamak için daha fazla umre yapma yarışına girmek, yaptığı tarafların, umrelerin sayısını bir deftere kaydetmek, az sayıda umre yapanları küçümsemek, hakir görmek İslam ahlâkına sığmayan bir davranıştır. Zira Allah, ibadetin çokluğuna değil, niyetteki samimiyete bakar. İbadetleri niçin ve kimin için yapıldığına göre değerlendirir ve sevap yazar. Bu sebeple çok ibadet yapmak için çırpınmak yerine, ibadetteki ihlâsı muhafaza etmek için çabalamak lazımdır.

 

2- Tavaf veya say sırasında canlı yayın açıp paylaşmak.

Tavaf ve say ibadeti, tıpkı namaz ibadeti gibi bütün dünyevi kaygılardan, endişelerden uzaklaşıp gönlü Rabbe raptederek  huşu içinde eda edilen bir ibadettir. Namazda sağa sola bakmak, konuşmak, ibadet dışı farklı işlerle meşgul olmak nasıl namazı bozarsa, tavaf ve sayda da yanındaki kişiyle sohbet etmek, yaptığı ibadeti canlı yayında başkalarıyla paylaşmak, ibadetin maneviyatına uymayan farklı işlerle meşgul olmak ibadetin sevabına engel olur. Ayrıca ibadetler, ihlas ile ve gizli yapılırsa kabul görür. Yapılan ibadetlerin başkalarıyla paylaşılması riyaya sebebiyet verir. Bu da kişiyi yapılan ibadetten hasıl olacak sevaptan mahrum bırakır. Bu sebeple tavaf ve say sırasında gözü, gönlü ve bütün azaları Hakka tevcih ederek, sadece yapılan ibadete odaklanarak ibadet etmek gereklidir. Çünkü paylaştığımız kişilerin bizleri koyacak ne cennetleri ne de cehennemleri vardır. Birilerinden takdir görmek, birilerinin gözüne girmek için değil Allah'ı razı etmek için çırpınmalıyız.

 

3- Bir kağıda "Falan kişiye Kabe'den selam olsun" yazarak fotoğrafını paylaşmak.

Bu durum son yılların modası olarak tarihe geçmekle birlikte birçok açıdan sakıncalıdır. Çünkü Allah Resulü'nün ifade buyurduğu üzere bir kişinin başkasının gıyabında yaptığı dua, daha çabuk kabul olur. Bu bakımdan dua ettiğimizde bunu dua ettiğimiz kişiye söylemememiz dua edilenin lehinedir. Ayrıca duayı kabul edecek olan yalnızca Allah'tır. Dua edilen kişinin bu fotoyu alıp kendi sayfasında paylaşması o kişiye hiçbir şey katmaz. Çünkü bu fotoyu gören hiç kimse bu duanın kabulünde yetkili değildir. Bu olayla ilgili de değildir. Bu yüzden kutsal topraklarda dua etmek isteyen hulus-i kalple duasını etmeli, kabulü için Allah'a yalvarmalıdır. İllaki karşı tarafa bunu haber vermek istiyorsa "Sana dua ettim" demesi yeterlidir. Bunu bir kağıt parçası ile ispatlamasına gerek yoktur.

 

4- Vakit namazlarını otelde kılmak.

Gerek Kâbe'yi Muazzama gerekse Mescid-i Nebevi dinen kutsallık atfedilen mekânlardır. Bu bakımdan bu mekânlarda yapılan ibadetler de sair mekânlarda yapılan ibadetlerden derece olarak kat kat fazladır. Bu mekânlar, hafta sonları kaçıp kaçıp gidebileceğimiz alelade mekanlar değildir. Bu yüzden içinde bulunduğumuz her dakikayı, her saniyeyi ganimet bilip değerlendirmek, vakit namazlarını bu kutsal mekânlarda kılarak evimize kârlı bir şekilde dönmek, yapacağımız en akıllı iştir. Pazarda alışveriş yaparken daha çok kâr etmek için gösterdiğimiz çabayı, kutsal topraklarda ibadet ederken de göstermeliyiz. Bütün namazlarımızı Mekke'de iken Kabe-i Muazzama'dan Medine'de iken Mescid-i Nebevi'de kılmalıyız. Ki o topraklarda olmamızın bir kıymeti harbiyesi olsun.

 

5- Şehir gezilerinde otobüse binip inerken, yemek almak için sıraya girerken, toplu mekânlarda tuvalet ve abdest için sıraya girerken acele edip öne geçmeye çalışmak.

Kul hakkı, Allahu Teala'nın bile müdahale etmediği, tasarrufunu kula bıraktığı bir haktır. En yüce makam olan şehitlik makamında bile şehidin bütün günahları affedildiği halde kul hakkına karışılmaz. Bu yüzden her zaman ve mekânda kul hakkına riayet etmeli, göz açıklık yapıp öne geçmeyi kâr olarak görmemeliyiz. Zira o otobüse sırada bekleyen herkes binecektir. O otobüs oradaki herkesi almadan hareket etmeyecektir. O yemek, kişi sayısına göre yapılmaktadır. Kimse aç kalmayacaktır. Bu yüzden bir kaç dakika önce otobüse binmek, bir kaç dakika önce yemek yemek için, kul hakkına girmeye, ötede hesap vermek için terlemeye değmez. Sükuneti koruyup sıramızı takip etmeli, kimsenin hakkını gasp etmemeliyiz.

 

6- İbadet etmek yerine alışveriş ile meşgul olmak.

Kutsal mekânlara, ibadet ederek Allah'ın rızasını kazanmak için gideriz. Bu mekanlar, her zaman gidilip gelinen yerler değildir. Bu yüzden buralarda konakladığımız süreyi sadece ibadete hasretmeli, alışveriş yaparak vaktimizi heba etmemeliyiz. Zira alacağımız her şey kendi memleketimizde de mevcuttur. Gitmeden önce ya da geldikten sonra memleketimizde istediğimiz hediyeyi istediğimiz zaman alabiliriz. Hal böyle iken sevapların ve ecirlerin katmerlendiği mekânlarda alışveriş hastalığına tutulmak, saatlerce mağaza mağaza dolaşmak akıl kârı değildir.

 

7- Mahremiyetin ihlali.

Kadınlar veya erkekler olarak toplu kaldığımız odaların anahtarlarını eşlerimize vermemeliyiz. Odalarda eşlerimize haram olan başka kişilerin de bulunduğunu, anahtarların eşlere verilmesinin mahremiyet ihlali doğuracağını unutmamalıyız. Gerek otelde gerekse ibadet esnasında, içinde bulunduğumuz mekânın kutsiyetini unutmamalı, mahremiyeti zedeleyecek davranışlardan uzak durmalıyız.

 

8- İbadete odaklanmak yerine, farklı ülkelerin ve farklı kültürlerin yaşantılarına odaklanmak. Kültür olarak kendisine benzemeyenleri eleştiri yağmuruna tutmak.

Cenab-ı hak insanları bir erkek ve bir dişiden yaratarak, tanışmaları ve kaynaşmaları için onları kavimlere ve kabilelere ayırmıştır. Dillerin, renklerin ve kültürlerin farklılığı tanışalım Ve kaynaşalım diyedir. Kutsal mekanlar, dünyanın dört bir tarafından ibadet için akın akın gelen farklı dillerde, farklı kültürlerde, farklı renklerde insanların buluşma yeridir. Bu yüzden yemede, içmede, giyimde, yaşantıda farklılıkların olması gayet doğaldır. Hakikat bu iken "Elleriyle yiyorlar, çok pisler, kömür gibi yüzü vardı" gibi eleştirilerle kazanılan sevapları heba etmek, o toprakların mübarekiyetinden istifade edemeden bomboş bir halde memlekete dönmek akıllı işi değildir. Allahü Teala herkese kendi yapıp ettiklerinden soracaktır. Bu yüzden o topraklarda sadece olumlu hususlara odaklanılması, olumsuzlukların mümin feraseti ve basireti ile üstünün örtülmesi gerekmektedir. Siyahın beyaza, beyazın siyaha üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük sadece takva iledir. Bu husus asla unutulmamalı, eleştirilen kişinin belki de Allah katında kendisinden daha hayırlı olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Zaten kişi sadece kendi kusurlarıyla meşgul olursa başkalarının kusurlarını görecek vakti kalmaz.

 

Rabbimiz bizleri, ihsan şuuru ile donatsın. Bizlere, onun huzurunda huzur bulabilmeyi, ihlas ve samimiyetle rızaya erebilmeyi, Cennet ve Cemalullah ile memnun ve mesrur olabilmeyi nasip eylesin.

 

Ayşeli Polat



Bu yazı 281 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI