Bugun...


Ayşeli Polat

facebook-paylas
UYUTMAYAN ACILAR, UYUTMAYAN DÜŞÜNCELER DOĞURUR
Tarih: 18-07-2024 14:48:00 Güncelleme: 18-07-2024 14:50:00


SAAT:03.16

 

Orada bir ülke var uzakta... Belki ismi kulağımıza çalındı arada sırada. Belki farklı bir konu olsun diye yer buldu haber kanallarında. Kimimiz turistik seyahat listelerine ekledik ismini. Sokaklarını adımladık, sosyal medya platformlarında paylaştık resmini. Yeni bir anı olarak tarih düştük anı ajandamıza. Kimimiz sadece patlayan bombalarla adını işittik Ramazan sofralarında.

 

Oysa...  Orada bir ülke var uzakta. Denizi en az bizimki kadar parlak ve dalgalı, seması en az bizimki kadar mavi. Korkuları, endişeleri tıpkı bizim gibi. Babaları en az bizim babalarımız kadar evine düşkün, anneleri şefkat abidesi. Doğan her çocuk, yanağında dans eden gülücük kelebekleriyle annesinin bir tanesi ..

 

İyi bakın, orada bir ülke var uzakta... Günlük koşturmacaları, mutfaklarından gelen mis gibi yemek kokuları, evlerden yükselen çocuk cıvıltıları, canlı bir hayatın en bariz ispatı...

 

Tıpkı bizim gibi onların da malları, canlarının yongası. Evlatlarının her biri canlarının parçası. Canları desen her şeyden tatlı...

 

Düğünlerinde def çalıp mutlu olmaları, törenlerde, merasimlerde arşa çıkan sevinç çığlıklarıyla, dışarıdan bakıldığında aslında bizden yok bir farkları...

 

Ama işte hiç de öyle değilmiş.

 

Sene 2024, dünya yıllarından alelade bir yıl…  Orada bir ülke var uzakta...

 

7 Ekim'de başlayan soykırımla, vahşetle, katliamla, öyle bir imani duruş sergilendi ki bu ülkede, bütün dünya şaşkın, bütün dünya ayakta...

 

Canın yongası mallar yerle bir edildi tonlarca ağırlıktaki tek bir bombayla... Canlarının parçası evlatları kütükteki et gibi doğrandı, vücudu bir yanda, başı bir yanda... Her şeyden tatlı canlar kurban edildi Aksa'ya... Buna rağmen tek bir isyan nidası yükselmedi semaya. "Hasbunallah" sözü virdi zeban edildi mübarek ağızlarda.

 

Nasıl şaşırmasın ki dünya? Yıkıntının üzerine oturup "Ne yaparlarsa yapsınlar bu toprakları terk etmeyeceğiz" diyen yaralı küçücük bir çocuk vatan sevgisi dersi verdi bütün insanlığa.

 

Nasıl şaşırmasın ki dünya? "4 evladımı şehit verdim. Bu nasıl büyük bir gururdur! Feda olsun Aksa'ya!" deyip gülümseyen anne, kameralardan feda etmenin ne demek olduğunu öğretti evladının ayağı taşa takılsa dünyası yıkılacak insanlara...

 

Yıkılmış evinin balkonunu yıkayıp kahve yapıp içen genç kız, mümin umutsuz olmaz gerçeğini hatırlattı, en küçük yalpalamada yelkenleri suya indiren dirayetsiz insanlara...

 

Nasıl şaşırmasın ki dünya? Babası şehit olan küçücük çocuk " Baba beni sabah namazına kim kaldıracak?" sorusuyla, imanı tekrar tekrar sorgulattı, Müslümanlığı kimseye bırakmayan namazsızlara...

 

Nasıl şaşırmasın ki dünya? Aç bırakıldılar, susuz bırakıldılar, kaldıkları çadırlar yakıldı, oradan oraya sürüldūler. "Yeter ki razı ol Ya Rab! Ne verirsen kabulümüz" dediler. Satın aldıkları ultra lüks dairelerde son model mobilyalar ve düzenli gelen maaşlarıyla ponçik ponçik yaşarken sadece inandıkları için cennete gireceğini zanneden milyarlarca müslümana cennetin o kadar da ucuz olmadığını gösterdiler.

 

Meğer orada bir ülke varmış uzakta. Allah nimet verdiğinde şükredip şâkirinden olmakla yetinmeyen, verdiği nimetleri alıp, musibetlerle sınadığında da sâbirinden olmayı becerebilen adam gibi adamların yaşadığı nezih bir ülkeymiş aslında...

 

Narkozsuz kesilen bacaklarındaki acıyı hissetmemek için Kur'an okuyan, çocuğunun parçalanmış vücudunu havaya kaldırıp "Eğer böyle razı olacaksan daha çok al!" diyen, açlıktan karnına taş bağlayan, buranın cennet olmadığını iliklerine kadar hissetmiş insanların nefes alıp verdiği müstesna bir ülke varmış yaşadığımız asırda...

 

Nasıl şaşırmasın ki dünya? Kozmetik indiriminde saç saça baş başa giren insanların , bütün ideali, konuşması, düşüncesi yemek, içmek, gezmek ve üremek olan insansı varlıkların ortalıkta  fink attığı, telefon kuyruğunda sabahlayan ve cenneti çantada keklik gören hatırı sayılır bir güruhun nefsini pohpohlamak için sadece Allah'ın rahmetinden dem vuran âkıl insanların kanal kanal dolaştığı bir zaman diliminde, bütün varlığını, sevdiklerini, canını kaybettiği halde kul payesine erişme umuduyla cenneti arzulayan ve tam bir teslimiyetle Rabbe dayanan insanlar sahneye çıkıyor, aynı cennetin talibi olarak ibret vesikası halinde gözler önünde duruyorlar.

 

Nasıl şaşırmasın ki dünya? Yüzyıllardır dünya yüzünde yaşayan milyarlarca müslüman, ne imanı, ne ibadeti ne de ahlakıyla hüsnü misal olamamış, tek bir kişinin hidayetine vesile olamamışken, uzak diyarlarda oturan bir avuç insan, zulme karşı dik duruşuyla, Allah'a olan tevekkülleriyle çok kısa bir sürede binlerce insanın hidayetine vesile oluyor. Okunan İslam'ı yaşanan İslam'a dönüştürüyor.

 

Nasıl şaşırmasın ki dünya? Onlarca İslam ülkesinin idarecisinden, din adamına, kadınından erkeğine bütün fertleri "Müminler sadece kardeştir" buyruğunu 5 vakit diliyle söylerken, yaşanan vahşeti sinema filmi keyfinde izliyor, koltuğunu veya sahip olduğu menfaati kaybetme korkusuyla sessizliğe gömülüyor. Aynı vahşeti, aynı zaman diliminde bizzat yaşayan uzak ülkenin insanlarının mükâfatlandırılacağı cennetin hayaliyle hayat sürüyor.

 

Meğer orada bir ülke varmış uzakta. Karnına taş bağlamasıyla Peygambere benzeyen çocukların, uğradığı işkencelerle Ammar'a benzeyen adamların, Sümeyye’ye benzeyen kadınların yaşadığı, asr-ı saadetin sahabelerinden bir numune bulabileceğimiz, kulluğun ne zor bir yük olduğunu canlı canlı bütün dünyaya gösteren adam gibi adamlar nefes alıp veriyormuş küçücük bir toprak parçasında... Biz haberdar değilmişiz. Asr-ı saadeti, yüzyıllar öncesinde yaşanıp bitmiş, tarihe gömülmüş bir zaman dilimi olarak kıssalarımıza süs yapmışız. En lüks evlerde, en şa'şalı koltuklarda, en debdebeli otomobillerde bir elimiz yağda bir elimiz balda günümüzü gün ederken, kendimizi Peygamber varisi müslümanlar olarak tanıtıp, cennetin ne kadar pahalı olduğunu unutmuşuz.

 

Çok uzattım biliyorum. Lakin, anlayış gösterin. Çaresizim, kimsesizim, hastayım. Duygularım bölük pörçük, kalbim paramparça en duygusal zamandayım. Günlerdir kafamı tırmalayan o soruyu sorup gideceğim merak etmeyin. Sorunun cevabını biliyorsanız lütfen bizi de aydınlatın, mahrum etmeyin.

 

"İslam açık, net ve tek bir din ise, Allah kitabında İslam’ın tamamını vahyedip bitirmişse, Gazze'nin sakinlerine müslüman diyorsak biz ne oluyoruz? Cennet, dünyadaki hareketlerimize göre bize mekân olacaksa Gazze'nin sakinleri cennete gidecekse biz nereye gideceğiz?" Namaz, oruç, haç, zekatla cenneti garantilediğimiz zehabına kapılıp cennet hayaliyle yatıp kalkan bizlere cennet bu kadar beleş iken, canını, malını, her şeyini kaybeden Gazze'nin sakinlerine cennet neden bu kadar pahalı?"

 

Ayşeli Polat



Bu yazı 845 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI