Bugun...


Ahmet Yoldaş

facebook-paylas
Dava: Allah’ın Yolunda Yürüyenlerin Yükümlülüğü
Tarih: 27-09-2025 17:35:00 Güncelleme: 27-09-2025 17:38:00


Müslümanın hayatında “dava” kavramı sıradan bir hedef ya da ideoloji değildir. O, Allah’ın dinini yeryüzünde hâkim kılma sorumluluğu ve Resûlullah’ın izinde yürüme iradesidir. Bu dava, insanın varlığını anlamlandıran, hayatını şekillendiren ve ölümünü dahi şereflendiren bir hakikattir. Eğer dava anlaşılmaz ve yaşanmazsa, Müslüman toplumlar yönsüz kalır, zulüm yayılır ve insanlık ızdırab içinde kıvranır. Bugün ümmetin yaşadığı acıların kökünde davanın unutulması vardır.

Dava İslam’dır. İslam’ın hedefi: İnsanı; hayatın bütün karelerinde mükemmelliğe ulaştırmaktır. İslam sadece ibadet ve imanı meselelerle değil, aynı zamanda ahlaki ve içtimaî davranışlar,  Kanun koyma, vergi, aile, toplum ve milletler arası ilişkilerle de ilgilenir.

Hasan El Bennaın İslam’i tanımı; “İslam: Hayatın bütün yönlerini kuşatan kapsamlı bir nizamdır.

O Hem devlet ve vatan, hem hükümet ve ümmettir.

O Hem ahlak ve kuvvet hem rahmet ve adalettir.

O Hem kültür ve kanun hem ilim ve hüküm vermedir.

O Hem madde ve servet hem kazanç ve zenginliktir.

O Hem cihat ve davet hem ordu ve fikirdir.

O Hem doğru Bir inanç hem de aynı şekilde sahih bir ibadettir.

Kur’an ve Sünnet’te Dava

Kur’an, bu davayı en veciz şekilde tanımlar:
“De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’âm, 162) Bu ayet, bir müminin bütün hayatının dava ile kuşatılması gerektiğini bildirir. Dava, sadece bir fikrin savunusu değil, varlığın tüm yönleriyle Allah’a adanmasıdır.

Bir başka ayette ise Rabbimiz şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Size, sizi acı bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi? Allah’a ve Resûlüne iman eder, mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda cihad ederseniz; işte bu sizin için en hayırlısıdır, eğer bilirseniz.” (Saff, 10-11)

Resûlullah (s.a.s.) ise davasız bir hayatın boş bir hayat olduğunu şu hadisiyle ortaya koymuştur: “Kim Allah’ın kelimesi en yüce olsun diye savaşırsa işte o Allah yolundadır.” (Buhârî, Cihad 16)

Sahabenin Dava Bilinci

Sahabenin hayatı, davaya adanmışlığın en güzel örnekleriyle doludur. Mus’ab b. Umeyr, Mekke’nin en zengin ve konforlu gençlerinden iken davayı anlayınca bütün malını terk edip Medine’ye giderek İslam’ın ilk öğretmeni oldu. Onun gayreti sayesinde Medine’de İslam kök saldı.

Bilâl-i Habeşî, kızgın taşlar altında “Ehad, Ehad” diyerek Allah’ın birliğini haykırdı. Onun bu direnişi, davanın bedelini göze almanın sembolü oldu.

Selman-ı Farisî, davayı ararken kıtaları aşmış, dava için köleliği dahi göze almıştı. Sahabenin her bir hayatı, davanın uğruna feda edilen ömürlerin canlı örnekleridir.

Büyük Zatların Dava Vurgusu

İmam Rabbânî, davanın özünü şöyle ifade eder:
“Bütün yolların sonu Allah’a çıkar. İnsan, hangi makamda olursa olsun, asıl gaye Allah’ın rızasına ulaşmaktır.”
Onun bu sözü, davanın nihai hedefinin dünyevi değil uhrevi olduğunu gösterir.

Şeyh Abdülkadir Geylânî ise davasızlığa ve samimiyetsizliğe karşı şöyle uyarmıştır:
“Amelinde ihlâsı terk eden, zahiren davetçi olsa da hakikatte nefsine hizmetçidir.”
Bu söz, davanın kalpten başlaması gerektiğini hatırlatır.

Hasan el-Bennâ, davayı özetle şu cümlelerle tarif eder:
“Gayemiz Allah, önderimiz Rasulullah, anayasamız Kur’an, yolumuz cihad, en büyük arzumuz Allah yolunda şehit olmaktır.”Bu ifade, bir müminin dava şuurunu beş temel cümleyle ortaya koyar.

Seyyid Kutub ise çağımız Müslümanlarını uyararak şöyle der: “İslam, yalnızca bir inanç değildir; o, bir hayat nizamıdır. Müslüman, davasını yalnız camide değil, çarşıda, sokakta ve yönetimde de yaşamakla mükelleftir.”

Bu sözler, davanın farklı boyutlarını gösterir: Rabbânî hedef, ihlâs, şehadet arzusu, hayat nizamı ve iman hizmeti… Hepsi aynı hakikatin farklı renkleridir.

Dava Anlaşılmazsa Ne Olur?

Davanın anlaşılmadığı dönemler, Müslümanların da insanlığın da acıyla yoğrulduğu dönemlerdir. Endülüs’te Müslümanlar davalarını terk edince zillet altında ezildiler. Osmanlı’nın son dönemlerinde dava bilinci zayıflayınca ümmet parçalandı. Bugün Filistin’de işgale uğrayan, Doğu Türkistan’da kamplara kapatılan, Arakan’da topraklarından sürülen Müslümanların çektiği acılar da yine dava bilincinin zayıflığının sonuçlarıdır. Zalimler güçlü olduğu için değil, Müslümanlar davasını unuttuğu için bu zulümler yaşanmaktadır.

Çağdaş Meselelere Yansıması

Bugünün dünyasında dava sadece cephede cihad etmekle sınırlı değildir. Dava; sosyal medyada hakikati savunmak, ekonomik boykotlarla mazlumları desteklemek, gençliği Kur’an ve sünnet üzere yetiştirmek, aileyi korumak ve İslam ahlakını yaşatmaktır. Bir Müslüman, iş yerinde dürüstlüğüyle, evinde şefkatiyle, okulda gayretiyle davayı temsil etmelidir. Dava, hayattan kopuk değil, hayatın tam merkezindedir.

Hasan el-Bennâ’nın vecibeleri arasında yer alan şu öğüt bu bağlamda çok kıymetlidir:
“Davanın vecibelerine sımsıkı sarıl. Aksi takdirde oturanların safında tembellere ve avunanlara geniş yer vardır.”

Davanın Bedeli

Dava, sadece güllerle döşenmiş bir yol değildir. Bedel ödemeyi gerektirir. Kur’an, Müslümanlara açıkça bildirir: “Yoksa siz, Allah yolunda cihad edenleri ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Âl-i İmrân, 142)

Resûlullah (s.a.s.)’ın Mekke’deki mücadelesi, sahabenin hicreti, şehitlerin kanı bu bedelin göstergesidir. Bugün Filistin’de mazlumların direnişi, Gazze’nin bombalar altında dahi “Allahu Ekber” nidaları, davanın hâlâ canlı olduğunun delilidir.

Güncel Örnek: Filistin

Filistin meselesi, davanın anlaşılması ve yaşanmasının çağımızdaki en somut örneğidir. Filistin’deki kardeşlerimiz, canlarını ve mallarını Allah yolunda feda ederek bize davanın ne olduğunu hatırlatmaktadır. Bizler ise dualarımızla, yardımlarımızla, boykotlarımızla ve bilinçlenmemizle bu davaya destek olmakla mükellefiz. Çünkü dava sadece bir coğrafyanın değil, bütün ümmetin ortak yüküdür.

Dava Allah’ındır

Dava, herhangi bir şahsın, grubun ya da ideolojinin değil, Allah’ın davasıdır. Bu yüzden Müslüman, davaya bağlılığını şahıslara değil Allah’a bağlamalıdır. Dava uğruna sabreden, şükreden ve mücadele edenler, dünyada izzet, ahirette ise Allah’ın rızasını kazanacaklardır.

Bugün dava, imanını korumak, ahlakını muhafaza etmek, mazlumların yanında olmak, zalime karşı hakkı haykırmaktır.

Mus’ab gibi öğretici, Bilâl gibi direnişçi, Selman gibi arayışçı, sahabe gibi fedakâr olabildiğimiz ölçüde dava bizim hayatımızda dirilecektir. Unutma ki davayı omuzlamak, yalnızca alimlerin ya da öncülerin değil, her Müslüman’ın görevidir.

Rabbimiz bizleri davanın şuurunu kuşanan, onu hayatının merkezine alan, ihlâsla yaşayan, Filistin’in özgürlüğü için dua eden, çalışan, mücadele edenlerden eylesin. Âmin.



Bu yazı 511 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI