Bir kelime düşünün ki insanı Allah’a yaklaştırsın…
Bir cümle hayal edin ki kararmış kalpleri arıtsın, geçmişin yükünü hafifletsin, geleceğe umut olsun:
"Tövbe Estağfirullah."
Dilimizin alışık olduğu bu söz, sadece bir ağız alışkanlığı değil; bir dönüş, bir özür, bir secde, bir kurtuluş kapısıdır.
İnsanız, Hatalıyız… Ama Umutsuz Değiliz.
Biz hata yapmaya meyilli varlıklarız. Nefsimiz var, şeytan var, dünya var… Zaman zaman düşeriz. Ama mesele düşmekte değil, düştüğünde kimden medet umduğundadır. İşte o anda dilimizden dökülen “Estağfirullah” kelimesi, bizi sadece Allah’a bağlayan bir iptir.
“De ki: Ey kendilerine zulmeden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.”(Zümer 39/53)
Bu ayet, günaha batmış bir kalbe inen rahmet gibidir. İşlediği onca yanlışa rağmen kuluna kapısını kapatmayan bir Rab…
Ne büyük bir lütuf! Ne büyük bir merhamet!
Bir Zikir, Bin Temizlik
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurur:
“Kalbime perde gelir, bu yüzden günde yüz defa Allah’tan bağışlanma dilerim.”(Müslim, Zikir 41)
O günahsız Nebi bile her gün yüz defa istiğfar ediyorsa, biz günahların içinde yüzen kullar ne kadar istiğfara muhtacız bir düşünelim…
“Estağfirullah” demek sadece “Affet ya Rabbi” demek değildir. Aynı zamanda şu manaları da taşır:
“Ben pişmanım.”
“Sana dönüyorum.”
“Sensiz yapamam.”
“Kalbim sana muhtaç.”
Asr-ı Saadet’te Bir Tövbe Sahnesi
Bir gün bir genç, Medine sokaklarında ağlayarak yürüyordu. Sahabelerden biri onu fark edip nedenini sordu. Genç, yaptığı bir günahtan dolayı mahvolduğunu sanıyordu. O sahabe, genci alıp Peygamber Efendimiz’in huzuruna getirdi.
Genç, suçunu itiraf edip şöyle dedi:
“Ey Allah’ın Resulü! Ben yandım. Rabbim beni affeder mi?”
Efendimiz (s.a.v.) ona gülümseyerek şöyle buyurdu:
“Senin Rabb’in, kulunun tövbesine annenin yavrusuna sevinmesinden daha çok sevinir.”(Müslim, Tevbe 3)
Genç secdeye kapandı. Ağlaya ağlaya “Estağfirullah” dedi.
Sonra bir daha o hataya düşmedi. Çünkü o tövbe bir dönüşün, bir dirilişin adımıydı.
Kalbin İlacı: Tövbe
Her gün birçok yük taşıyoruz sırtımızda:
Söylenen kırıcı bir söz,
Gözün takıldığı haram bir manzara,
Ertelenmiş bir namaz,
Kalbi kırılmış bir dost…
Bunların hepsi kalbimizde iz bırakır. Ve her iz, bizi biraz daha ağırlaştırır. Ama “Estağfirullah” dediğimizde o yük hafifler. Çünkü tövbe, kalbin temizliğidir. Günahın kiri suyla değil, istiğfarla temizlenir.
“İstiğfar, gökten rahmet indirir, yerden bereket çıkarır.”(Nuh 71/10-1
Yeter ki Samimi Ol
Tövbenin kabul şartı çoktur diye korkma. En önemlisi samimiyet ve bir daha yapmamaya azim göstermektir.
Bugün istiğfar eder, yarın yine düşersen yine tövbe et. Yüz defa düştüysen, yüz birinci kez kalk! Çünkü Allah yorulmaz affetmekten, yeter ki sen utanma dönmekten.
Son Söz: Tövbe, Kulun Allah’a Attığı Adımdır
Yüzümüz nereye dönmüş olursa olsun, tövbe bizi Kıble’ye, Rabbimize çevirir.
Kalbimiz ne kadar kararmış olursa olsun, “Estağfirullah” bir ışık huzmesidir o karanlıkta.
O hâlde gelin;
Her gün istiğfara zaman ayıralım.
“Estağfirullah” demeyi bir alışkanlık değil, bir bilinç hâline getirelim.
Kalbimizi arındıralım, çünkü Allah temiz kalpleri sever.
“Allah, çokça tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.” (Bakara 2/222
Kalpten bir duayla bitirelim:
“Allah’ım! Ellerimizi açtık, başımızı öne eğdik…
Biliyoruz ki Sen affedicisin, affetmeyi seversin…
Bizi de affet, Ya Gafûr, Ya Rahîm…”
Ahmet YOLDAŞ