Çok yakın bir dostum bugün bana bir fotoğraf iletti. Fotoğraf 25 - 26 yıl öncesine ait.
Bu fotoğraf bana çok şey hatırlattı. Fotoğrafa baktıkça ağladım ağladıkça fotoğrafa baktım. Fotoğrafın üzerinden geçen sadece yıllar değildi, umutlar, hayaller, gerçekler, acılar...
Yıl 1999...
İnönü üniversitesinde okuyan arkadaşları ziyarete gitmiştim. O yıllar heyecanlı yıllarımızdı.
Başörtü için El ele eylemlerinin olduğu yıllardı. İkna odalarının kurulduğu, başörtü avının yapıldığı yıllar...
Başörtü bir aksesuar değil, iffetin, mütevazinin Allah’ın emrinin bir gereğiydi o yıllar. Başörtü sadece başları ötmüyordu o zamanlar. Başörtü teferruat hiç değildi.
Şimdiki gibi ‘başörtülüler şunu yapar, bunu yapar, yapmalıdır’ düşüncesi mevcut değildi.
Başörtüyle meclise girmenin Devlete meydan okuma diye kabul edilir, başörtülü milletvekili meclisten çıkarıldığı yıllardı o yıllar...
“Minareler süngü, kubbeler miğfer” şiirini okumak bedel isteyen yıllardı ve o bedeller ödenirdi.
İmam Hatip okullarında okuyanlara kat sayı engeli getirildiği ve üniversiteye girişlerinin engellendiği yıllardı o yıllar.
Birçok insanımız nice bedeller ödediler ve hala ödeyenler var aramızda.
Peki ne oldu da değerlerimizden uzaklaştık. Neden başörtümüz bugün başımızı örtemez oldu. Başörtülüler mecliste ama hakkımızı savunmuyor. Başörtüyle üniversite okuyabiliyor fakat niye örtündüğünün farkında değil.
Allah korkusu yok, Edep kalmadı, haya kayboldu, değerler ayaklar altına alındı. Adalet kitaplarda yazıyor. Arkadaşlıklar sanal. Sevgi yüzeysel, saygı unutuldu.
Sonuç mu? Geldiğimiz noktadan belli değil mi?